Translation of "Saatlerinde" in English

0.004 sec.

Examples of using "Saatlerinde" in a sentence and their english translations:

Sabahın erken saatlerinde kalkmak hoştur.

It is pleasant to get up early in the morning.

O, sabahın erken saatlerinde başladı.

He started early in the morning.

O öğle saatlerinde ortaya çıktı.

She made her appearance around noon.

Uçağın öğle saatlerinde gelmesi bekleniyor.

The flight is expected to arrive at noon.

Sabah saatlerinde şiddetli yağmur yağıyordu.

It was pouring rain all morning long.

O, savaşın ilk saatlerinde öldürüldü.

He was killed in the first hours of battle.

Mektuplar burada öğle saatlerinde dağıtılır.

Letters are delivered here about noon.

Oylama öğle saatlerinde tekrar başladı.

The voting began again at noon.

O, sabahın erken saatlerinde uyandı.

She woke up in the early morning.

Sabahın erken saatlerinde, istasyonun tuvaletleri açıldığında,

Early in the morning, when the station toilets were opened,

Ben sabah saatlerinde bazen onu aramalıyım.

I must call him sometimes during the morning.

Öğle yemeği öğle saatlerinde servis edilir.

Lunch is served at noon.

Tom pazartesi sabahının erken saatlerinde öldü.

Tom died early Monday morning.

Bu sabahın erken saatlerinde onunla tanıştım.

I met her earlier this morning.

Sabahın erken saatlerinde kalkmak sizi sağlıklı yapar.

To keep early hours makes you healthy.

Otobüsler özellikle işe gidiş geliş saatlerinde kalabalıktır.

The busses are especially crowded during rush hour.

Günün bu saatlerinde yollarda çok trafik olur.

There's a lot of traffic on the roads around this time of the day.

Tom sabahın erken saatlerinde sahilde oturmayı sever.

Tom likes sitting on the beach in the early morning.

Tom neredeyse her zaman akşamın erken saatlerinde boştur.

Tom is almost always free in the early evening.

Tom genellikle öğleden sonranın ilk saatlerinde uykulu hissediyor.

Tom usually feels sleepy in the early afternoon.

Sabahın erken saatlerinde avlanmaya gidiyorum. Benimle gelir misin?

I am going hunting early in the morning. Will you come with me?

Tom gecenin geç saatlerinde şarkı söylememesi gerektiğini biliyor.

- Tom knows he shouldn't be singing this late at night.
- Tom knows that he shouldn't be singing this late at night.

Tom sabahın erken saatlerinde Boston'daki evinde huzur içinde öldü.

Tom died peacefully at his home in Boston in the early hours of the morning.

Sabahın erken saatlerinde genellikle yolda çok fazla araba yoktur.

There are usually never many cars on the road this early in the morning.

Tom bu sabahın erken saatlerinde Mary'den bir telefon çağrısı aldı.

Tom had a telephone call from Mary early this morning.

Sami, 6 Haziran 2006'nın erken saatlerinde acil olarak hastaneye kaldırıldı.

Sami was rushed to the hospital in the early hours of June 6th, 2006.

- Bazen öğleden sonra erken saatlerde uykulu hissediyorum.
- Ben bazen öğleden sonranın ilk saatlerinde uykulu hissediyorum.

I sometimes feel drowsy in the early afternoon.