Translation of "Sığ" in English

Tom sığ.

Tom is shallow.

Bu oldukça sığ.

[Bear] This is pretty shallow.

Aşırı sığ bir suda.

right in extremely shallow water.

Su burada çok sığ.

The water here is very shallow.

Sen sığ ve materyalistsin.

You're shallow and materialistic.

O sığ ve materyalist.

She's shallow and materialistic.

Tom sığ ve materyalisttir.

Tom is shallow and materialistic.

Sığ hendek üzerinden atladı.

He leaped over the shallow ditch.

Sığ suda dalmak tehlikeli.

It's dangerous to dive in shallow water.

Bence Tom sığ biri.

- I think Tom is shallow.
- I think that Tom is shallow.

Bu nehir sığ mı?

Is this river shallow?

Havuz yüzülemiyecek kadar çok sığ.

The pond is too shallow for swimming.

Ben kitabın anlatımını sığ buldum.

I found the book's exposition shallow.

Tom sığ hendeğin üzerinden atladı.

Tom jumped over the shallow ditch.

Nehir burada sığ. Yürüyerek geçebiliriz.

The river is shallow here. We can walk across.

Sığ su, çok ses yapar.

Shallow water makes the most sound.

Tom havuzun sığ tarafında kaldı.

Tom stayed in the shallow end of the pool.

Benim sığ olduğumu mu düşünüyorsun?

Do you think I'm shallow?

Tom aptalca sığ suya daldı.

Tom foolishly dove into shallow water.

Leyla, Sami'yi sığ mezara gömdü.

Layla buried Sami in the shallow grave.

Döllenmiş yumurtalarını sığ sulara getiriyorlar ki...

They're bringing their fertilized eggs up into the shallows...

Tom sığ yerlerde su sıçratmaya gitti.

Tom went splashing through the shallows.

O nehir sığ görünüyor, değil mi?

That river seems shallow, doesn't it?

O bir materyalist ve sığ birisi.

She's materialistic and shallow.

Bu nehir o noktada sığ olur.

This river becomes shallow at that point.

- Sığ olmak istemiyorum.
- Yüzelsel olmak istemiyorum.

I don't want to be shallow.

Sığ sularda çırpınan somonların sesine kulak verir.

He listens for salmon thrashing in the shallows...

Tom havuzun sığ tarafına doğru köpekleme yüzdü.

Tom dog paddled toward the shallow end of the pool.

Dinozorlardan önce bile bu sığ sularda gizlice dolanıyordu.

It's been lurking in these shallow seas since before the dinosaurs.

Çocukluğumun çoğunu kayalık havuzlarında geçirdim. Sığ yosun ormanlarına dalardım.

Most of my childhood was spent in the rock pools, diving in the shallow kelp forest.

Polis, Tom'un cesedin ahırın arkasındaki sığ bir mezarda buldu.

The police found Tom's body in a shallow grave behind the barn.

Tom'u öldürdükten sonra, Mary onu sığ bir mezara gömdü.

After killing Tom, Mary buried him in a shallow grave.

Birçok dille iletişim kurabilme kabiliyetim olmasaydı, dünyaya dair deneyimlerim çok daha sığ olurdu.

My experience of the world would be much shallower without the ability to communicate in lots of languages.