Translation of "Oturmuş" in English

0.004 sec.

Examples of using "Oturmuş" in a sentence and their english translations:

Tom oturmuş.

- Tom is seated.
- Tom is sitting.

Yatağının yanında oturmuş,

I sat by her bedside

Sen oturmuş olabilirsin.

You may be seated.

Herkes oturmuş kaldı.

Everyone remained seated.

Ben oturmuş kaldım.

I remained seated.

Burada oturmuş seni düşünüyorum.

I've been sitting here thinking about you.

- Tom oturuyor.
- Tom oturmuş.

- Tom is seated.
- Tom is sitting.

Onun üzerine oturmuş olmalıyım.

- I must've sat on it.
- I must have sat on it.

Oturmuş olarak kalın lütfen.

Remain seated, please.

Tom yerde oturmuş ağlıyordu.

Tom was sitting on the floor, crying.

Tom Mary'nin karşısındaki masaya oturmuş.

Tom is seated across the table from Mary.

Tom dışında herkes masaya oturmuş.

Everyone is seated at the table except Tom.

Tom verandada oturmuş, gazete okuyor.

Tom sat on the porch reading the newspaper.

Masanın kenarına oturmuş gitarını çalıyordu.

He was sitting on the edge of the desk playing his guitar.

- Oturun, lütfen.
- Oturmuş olarak kalın lütfen.

Remain seated, please.

- Oturmuş olarak kal!
- Oturduğun yerden kalkma!

Remain seated!

Tom ve Mary yan yana oturmuş.

Tom and Mary were seated side by side.

Tom rıhtıma oturmuş, yüzen çocuklara bakıyordu.

Tom sat on the dock, looking at children swimming.

Tom verandaya oturmuş bir kitap okuyordu.

- Tom was sitting on the porch and reading a book.
- Tom was sitting on the porch, reading a book.

Tom bir kütükte oturmuş gitar çalıyordu.

Tom was sitting on a log, playing guitar.

- Tom oturmuş kaldı.
- Tom oturmaya devam etti.

- Tom remained seated.
- Tom stayed seated.

Tom, Mary ve John masanın etrafında oturmuş.

Tom, Mary and John are seated around the table.

Lütfen uçak kapıya varıncaya kadar oturmuş olarak kalın.

Please remain seated until the aircraft arrives at the gate.

Kayalığa oturmuş saçlarını tararken çok güzel bir şarkı söylüyordu.

While she sat on the cliff and combed her hair, she sang a wonderfully beautiful song.

Lütfen otobüs tam bir durağa gelinceye kadar oturmuş olarak kal.

Please remain seated until the bus comes to a complete stop.

- Tom çamaşırları katlarken oturma odasında oturuyordu.
- Tom oturma odasında oturmuş, çamaşırları katlıyordu.

Tom was sitting in the living room folding laundry.

- Lütfen oturun.
- Lütfen oturmuş biçimde kalın.
- Lütfen oturmaya devam edin.
- Lütfen ayağa kalkmayın.

Please remain seated.

- Onlar çime oturdular, gitar çalıyorlardı ve şarkı söylüyorlardı.
- Çimlere oturmuş, ukulele çalıp, şarkı söylüyorlardı.

They sat on the grass, playing ukulele and singing.