Translation of "Kalın" in English

0.008 sec.

Examples of using "Kalın" in a sentence and their english translations:

- Tetikte kalın.
- Uyanık kalın.

Remain on the lookout.

Takipte kalın

Stay on track

Evde kalın.

- Stay at home.
- Stay home.

Pozitif kalın.

Stay positive.

Birlikte kalın.

Stay together.

Bağlantıda kalın

Let's stay in touch.

Odaklı kalın.

Keep focused.

Orada kalın.

You stay there.

Hoşça kalın.

- Good-bye!
- Good bye!

Bağlantıda kalın.

Stay in touch.

Evlerinizde kalın.

Stay in your homes.

Arabalarınızda kalın.

Stay in your cars.

Temasta kalın.

- Keep in touch.
- Keep in touch!

Merakta kalın.

Stay curious.

Lütfen ayakta kalın.

Please remain standing.

Buz çok kalın.

The ice is very thick.

O kalın kafalı.

He is thick-headed.

Bir süre kalın.

Stay a while.

Hedeflerinize odaklanmış kalın.

Keep focused on your goals.

Kalın ve izleyin.

Stay and watch.

Bize yakın kalın.

Stay close to us.

Onlara yakın kalın.

Stay close to them.

Ona yakın kalın.

Stay close to him.

Lütfen bizimle kalın.

Please stay with us.

Bölgenin dışında kalın.

Stay outside the field.

Kalın gözlükleri var.

He has thick glasses.

- Sami'nin kalın bıyıkları vardı.
- Sami kalın bıyıklara sahipti.

Sami had thick moustaches.

Sessiz kalın ve dinlenin.

Stay quiet and rest.

Tahta ne kadar kalın?

How thick is the board?

O, kalın gözlük takar.

He wears thick glasses.

Eğer mümkünse evde kalın!

Stay at home if you are able to!

- Hoşça kal!
- Hoşça kalın!

All the best!

Biraz daha uzun kalın.

Stay a little longer.

Yarına kadar hoşça kalın.

Goodbye till tomorrow.

Bir an burada kalın.

Stay here for a moment.

Bir an orada kalın.

Stay there for a moment.

Siz arkadaşlar burada kalın.

- Stay here.
- You guys stay here.

Tom kalın gözlük takıyor.

- Tom is wearing thick glasses.
- Tom wears thick glasses.

Tom kalın kafalının teki.

Tom is so dumb.

- Hoşça kalın.
- Güle güle.

- Good-bye!
- Goodbye!
- Farewell!
- Good bye!

- Evde kalın.
- Evde kal.

Stay at home.

Tom kalın gözlükler takıyor.

- Tom is wearing thick glasses.
- Tom wears thick glasses.

Hamur hâlâ biraz kalın.

The dough is still a little thick.

Öğle yemeği için kalın.

Stay for lunch.

Bu kumaş çok kalın.

This cloth is very thick.

Kalın bağırsak suyu emer.

The large intestine absorbs water.

Hiç kalın giysi getirmedim.

I didn't bring any warm clothes.

- Odanda kal.
- Odanızda kalın.

Stay in your room.

İşaretim için beklemede kalın.

Stand by for my signal.

Akşam yemeği için kalın.

Stay for supper.

Siz ikiniz burada kalın.

You two stay here.

Siz çocuklar burada kalın.

You kids stay here.

- Bizimle kal.
- Bizimle kalın.

Stay with us.

Oturmuş olarak kalın lütfen.

Remain seated, please.

- Arabanda kal.
- Arabanızda kalın.

Stay in your car.

Bu kitap çok kalın.

This book is too thick.

Daha kalın giysiler giymelisin.

You should put on warmer clothes.

Kalenin duvarları çok kalın.

The castle's walls are very thick.

- Kalın sis uçağın kalkmasını engelledi.
- Kalın sis, uçağı kalkıştan alıkoydu.

The thick fog prevented the plane from taking off.

Bir kitap ince ve diğeri kalın; kalın olan yaklaşık 200 sayfa.

One book is thin and the other is thick; the thick one has about 200 pages.

Petrol kalın bir borudan geçirildi.

The oil ran through a thick pipe.

Onun kalın bir boynu var.

He has a thick neck.

Kalın sis her şeyi gizledi.

The thick fog blotted out everything.

Güneş kalın bulutlar tarafından gizlenmiş.

The sun was hidden by thick clouds.

- Sağ tarafta kalın.
- Sağdan gidiniz.

- Keep to the right.
- Keep to the right!

Tom kalın çerçeveli gözlük takar.

- Tom wears thick-rimmed glasses.
- Tom wears glasses with thick frames.

Kalın giysiler giy yoksa hastalanabilirsin.

Wear warm clothes or you could get sick.

Birdenbire, kalın bulutlar güneşi sakladı.

Suddenly, the thick clouds hid the sun.

Ben kalın giysiler getirmeyi unuttum.

I forgot to bring warm clothes.

O, piyanoyu çalarken sessiz kalın.

Keep silent while he is playing the piano.

Tom'un kalın bir cildi var.

Tom has a thick skin.

Kalın bir sis kırları kapladı.

A thick mist covered the countryside.

Kalın bir cekete ihtiyacım var.

I need a heavy coat.

Bir an için sessiz kalın.

Stay quiet for a moment.

O, kalın kafalı bir kızdır.

- She is an obstinate girl.
- She's a stubborn girl.

Kalın sis yolu görmeyi zorlaştırdı.

The thick fog made it hard to see the road.

Lütfen istediğiniz kadar uzun kalın.

Please stay as long as you want.

- Hepiniz hoşça kalın!
- Herkese elveda!

Goodbye everyone!

Onun sakalı kalın ve kırmızıydı.

His beard was thick and red.

Sessiz kalın ve uyanık olun.

Stay quiet and be alert.

Hattın sonuna kadar trende kalın.

Stay on the train until the end of the line.

Tom çok kalın gözlük takıyor.

Tom wears very thick glasses.

O kalın kitabı okudun mu?

Did you read that thick book?

O kalın kitabı gördün mü?

Have you seen that thick book?

Tom kalın bir palto arıyor.

Tom is shopping for a heavy coat.

Bob ve Nora, hoşça kalın.

Goodbye, Bob and Nora.

- Tom aptal.
- Tom kalın kafalı.

Tom is thick-headed.

Tom kalın bir fular giydi.

Tom wore a thick scarf.

Tom kalın kafalı, değil mi?

Tom is thickheaded, isn't he?

Niye bu kadar kalın kafalısın?

Why are you so thickheaded?