Translation of "Kasabayı" in English

Çocuk kasabayı geziniyordu.

The boy was wandering about the town.

Sana kasabayı gezdireceğim.

I'll show you around the town.

Haritadaki kasabayı araştır.

Search the town that's on the map.

Kasabayı kırmızıya boyayalım.

Let's paint the town red.

Haritada kasabayı buldum.

I located the town on the map.

Bu kasabayı seviyorum.

I like this town.

Çevreleyen tepeler kasabayı korudu.

The surrounding hills protected the town.

Bir nehir kasabayı bölüyor.

A river divides the town.

Bu kasabayı nasıl buluyorsun?

How do you like this town?

Kasabayı terk ettiğini sanıyordum.

- I thought you were leaving town.
- I thought that you were leaving town.

Tom bana kasabayı gezdirdi.

Tom showed me around town.

Ben güzel kasabayı seviyorum.

I love the beautiful town.

Gürültü tüm kasabayı telaşlandırdı.

The noise alarmed the whole town.

Kasabayı terk etmeye çalışma.

Don't try to leave town.

Sana kasabayı gezdirmek istiyorum.

I want to show you around town.

Onlara kasabayı gezdirmek istiyorum.

I want to show them around town.

Ona kasabayı gezdirmek istiyorum.

- I want to show him around town.
- I want to show her around town.

Kuzenim bana kasabayı gezdirdi.

My cousin took me around the town.

Ordu kasabayı düşmana bıraktı.

The army abandoned the town to the enemy.

Neden Tom'a kasabayı gezdirmiyorsun?

Why don't you show Tom around town?

Bana kasabayı gezdirir misin?

Can you show me around town?

Kasırga, kasabayı tahrip etti.

The tornado destroyed the town.

Tom araçla kasabayı dolaştı.

Tom drove around town.

Bu kasabayı terk ediyorum.

I'm leaving this town.

Tom Mary'ye kasabayı gezdirdi.

Tom showed Mary around town.

Ben kasabayı harita üzerinde belirledim.

I located the town on a map.

Onun doğduğu kasabayı hatırlıyor musun?

Do you remember the town where he was born?

Bana kasabayı gezdirecek kadar kibardı.

She was kind enough to show me around the town.

Sıkıldım bu yüzden kasabayı dolaştım.

I was bored, so I wandered around town.

Depremden sonra kasabayı terk ettiler.

They fled the town after the earthquake.

Onun doğduğu kasabayı biliyor musun?

Do you know the town where he was born?

Kasabayı terk etmek zorunda olacağız.

We'll have to leave town.

Tom'un kasabayı terk ettiğini düşündüm.

- I thought Tom had left town.
- I thought that Tom had left town.

İlkbahardan önce kasabayı terk etmeyeceğiz.

We won't be leaving town before spring.

Polis kasabayı terk etmememi söyledi.

The police told me not to leave town.

Biz bu kasabayı kesinlikle seviyoruz.

We absolutely love this town.

Tom'u ararken kasabayı çepeçevre gezdim.

I drove all around town looking for Tom.

Fadıl kasabayı terk etmek üzereydi.

Fadil was about to leave town.

Taşkın sularının kasabayı sarması öngörülüyor.

The flood waters are predicted to engulf the town.

Eğer istersen sana kasabayı gezdirebilirim.

I can show you around town if you'd like me to.

Eğer isterseniz size kasabayı gezdirebilirim.

I can show you around town if you want me to.

Kasabayı niçin terk ettiğini kimse bilmiyor.

Nobody knows why he left the town.

Kasabayı ziyaret edenler yıldan yıla artıyor.

Visitors to that town increase in number year by year.

O, bu kasabayı oldukça iyi bilir.

He knows this town inside out.

Tom'a kasabayı gezdirmeye zaten söz verdim.

I've already promised to show Tom around town.

Katalonya'daki küçük bir kasabayı ziyaret ettim.

I visited a small town in Catalonia.

Bu kasabayı bilen birini bulabilir miyiz?

Can we find anybody that knows this town?

Tom kendi başına kasabayı terk etti.

Tom left town on his own.

Dan kasabayı terk etmeye karar verdi.

Dan decided to leave town.

Bu öğleden sonra sana kasabayı gezdireyim.

Let me show you around the town this afternoon.

Biz bu kasabayı Sırp ulusuna veririz.

We give this town to the Serb Nation.

Tom Mary'yi aramak için kasabayı dolaştı.

Tom drove around town, looking for Mary.

Peki ya şunu söyleseydim: “Şuradaki kasabayı görüyorsunuz.

But if I told them, "You see that town over there?

Uzun süredir kasabayı ilk kez ziyaret ettim.

I visited the town for the first time in a long time.

Tom onun kasabayı terk ettiğini düşünmeni istedi.

Tom wanted you to think he'd left town.

Kısa bir çatışmadan sonra kasabayı ele geçirdik.

We seized the town after a short battle.

Tom üç hafta önce kasabayı terk etti.

Tom left town three weeks ago.

- Tom kasabayı terk ediyor.
- Tom şehirden ayrılıyor.

Tom is leaving town.

Büyük bir ateş bütün kasabayı kül haline getirdi.

The big fire reduced the whole town to ashes.

"Sana kasabayı gezdirmemi ister misin?" "Ben onu isterim."

"Would you like me to show you around town?" "I'd like that."

Tom Jackson bu kasabayı pratik olarak inşa etti.

Tom Jackson practically built this town.

Yarın sabah bu kasabayı terk etmeye karar verdik.

We have decided on leaving this town tomorrow morning.

Biraz ödünç para almaya çalışarak tüm kasabayı koştum.

I ran all over town trying to borrow some money.

Mary'nin kasabayı niçin terk ettiğini Tom kesinlikle biliyor.

Tom certainly knows why Mary left town.

"Bu kasabayı beğeniyor musun?" "Hayır, ondan nefret ediyorum."

"Do you like this town?" "No, I hate it."

O, kasabayı terk etti ve bir daha asla görülmedi.

He left the town and was never seen again.

Onun kasabayı aniden terk etmesinin nedeni hala bir sır.

It is still a mystery why he suddenly left the town.

Tom annesi daha iyi hissedinceye kadar kasabayı terk etmek istemiyor.

Tom won't want to leave town until his mother is feeling better.

Kasabayı terk ettiğinde hiç kimse Tom'u uğurlamak için istasyona gitmedi.

No one went to the station to see Tom off when he left town.

Mary'nin kasabayı terk ettiğini ona söylediğimde, Tom gerçekten şaşırmış görünüyordu.

Tom seemed genuinely surprised when I told him that Mary had left town.

- Deprem kasabayı yerle bir etti.
- Deprem kenti yerle bir etti.

The earthquake leveled the town.

- Sami kasabadan ayrılmak istedi.
- Sami kasabadan ayrılmak istiyordu.
- Sami kasabayı terk etmek istiyordu.

- Sami wanted to leave the town.
- Sami wanted to skip town.

- Bu gece bu kasabadan ayrılıyorum.
- Bu gece bu kasabayı terk ediyorum.
- Bu gece bu şehirden ayrılacağım.

I'm leaving this town tonight.