Translation of "Ayakta" in Dutch

0.004 sec.

Examples of using "Ayakta" in a sentence and their dutch translations:

Herkes ayakta.

Iedereen staat.

Lütfen ayakta kalın.

- Blijf alsjeblieft staan.
- Blijf alstublieft staan.

Onlar ayakta durdu.

Ze stonden.

O, ayakta duruyordu.

Hij stond.

Hâlâ ayakta mısın?

Ben je nog steeds wakker?

Herkes ayakta kaldı.

Iedereen bleef staan.

Kim ayakta durdu?

Wie stond er?

Tom ayakta durdu.

Tom stond op.

Tom ayakta kaldı.

Tom bleef staan.

Ben ayakta uyuyorum.

Ik slaap staand.

Hepimiz ayakta durduk.

We stonden allemaal.

Bizi ayakta tutan kalori.

Het zijn de calorieën die ons onderhouden.

Bütün gece ayakta kalmamalıydık.

We hadden niet de hele nacht op moeten blijven.

Tom ayakta durmaya çalıştı.

Tom probeerde op te staan.

İzleyiciler Tom'u ayakta alkışladılar.

Het publiek gaf Tom een staande ovatie.

Müdahale ayakta mı yapılmıştı?

Was de operatie poliklinisch?

Ama bu şehirli çete ayakta.

Maar deze stadsgroep niet.

Bebek ayakta durabilir ama yürüyemez.

De baby kan op zijn voetjes staan, maar nog niet lopen.

Bir ayakta beş parmak vardır.

Een voet heeft vijf tenen.

Bireysel fedakârlık, koloninin ayakta kalmasını sağlıyor.

Individuele offers worden gebracht zodat de kolonie overleeft.

Tom'un hâlâ ayakta olduğunu düşünüyor musunuz?

Denk je dat Tom nog wakker is?

Büyük ve ağır nesneleri ayakta hareket ettiriyorum;

van het verplaatsen en rechtzetten van grote, zware objecten,

Hâlâ bayağı ayakta olan bir dünya. Zimbabve.

...die nog klaarwakker is. Zimbabwe.

İklim değişikliğine karşı ayakta durabilmek için birlikte çalışmalıyız.

Om de klimaatverandering aan te kunnen, moeten we samenwerken.

Çok geç saatlere kadar seni ayakta tutan nedir?

- Waarom slaap je zo laat nog niet?
- Waarom ben je zo laat nog op?

Siz arkadaşlar ne kadar süredir orada ayakta duruyorsunuz?

Hoe lang staan jullie hier al?

Sofrada yer kalmadığı için ayakta yemek zorunda kaldım.

Omdat er geen plek meer was aan tafel, moest ik staand eten.

Bir orangutan. Gece yarısı ayakta ne işi var, bilinmez.

Een orang-oetang. Wat hij hier op dit tijdstip doet, is een raadsel.

- Ben yatak döşek hastayım!
- Çok hastayım!
- Ayakta duramayacak kadar hastayım!

Ik ben zo ziek als een hond.

Tren o kadar kalabalıktı ki yol boyunca ayakta durmak zorunda kaldım.

In de trein was het zo druk dat ik de hele rit heb moeten staan.

Hâlâ ayakta mısın? Yarın da senin için erken bir gün değil mi?

Ben je nog steeds wakker? Morgen moet je toch ook al vroeg uit bed?

- Tom bazen gece geç saatlere kadar uyumaz.
- Tom bazen gece geç saatlere kadar ayakta kalır.

Tom blijft soms tot laat op 's avonds.