Translation of "Kütüphanenin" in English

Kütüphanenin önünde buluşalım.

Let's meet in front of the library.

Evim kütüphanenin kuzeyinde.

My house is north of the library.

Kütüphanenin yakınında yaşıyorum.

I live near the library.

Kütüphanenin birçok kitabı var.

The library has many books.

Kadınlar bir kütüphanenin önünde.

- The women are in front of a library.
- The women are in front of the library.

Geniş kütüphanenin yakınında yaşıyoruz.

We live near the large library.

Kadın kütüphanenin önünde duruyor.

The woman stands before the library.

Kütüphanenin önünde buluşmamız gerekiyordu.

We were supposed to meet in front of the library.

Kütüphanenin önünde sadece Tom'u gördüm.

I just saw Tom in front of the library.

Kütüphanenin bu bölümü halka kapalıdır.

This part of the library is closed to the public.

Kütüphanenin bu kısmı halka kapalıdır.

This section of the library is closed to the public.

Dan kütüphanenin mali konularını yönetti.

Dan managed the financial matters of the library.

Tom bir kütüphanenin yanında yaşıyor.

Tom lives next to a library.

Tom bir kütüphanenin yanında yaşıyordu.

Tom lived next to a library.

Kütüphanenin nerede olduğunu Tom'a söyle.

Tell Tom where the library is.

Tom kütüphanenin önünde Mary ile karşılaştı.

Tom met Mary in front of the library.

Tom ve Mary kütüphanenin yakınında yaşıyorlar.

Tom and Mary live near the library.

Biz büyük bir kütüphanenin yakınında yaşıyoruz.

We live near a big library.

Kütüphanenin bu bölümü halka açık değil.

- This part of the library is closed to the public.
- This section of the library is closed to the public.
- This area of the library is closed to the public.
- This portion of the library is off-limits to the public.

Bu kütüphanenin İngilizce olmayan kitapları yok.

This library has no books that are not in English.

Kütüphanenin önündeki ağaç yıldırım tarafından vuruldu.

The tree in front of the library was struck by lightning.

Kütüphanenin önünde beni bekleyen bir arkadaşım var.

I have a friend waiting for me in front of the library.

Tom ve Mary kütüphanenin önündeki basamaklarda oturuyorlardı.

Tom and Mary were sitting on the steps in front of the library.

Tom Mary'yi kütüphanenin önünde karşılayacağına söz verdi.

Tom promised to meet Mary in front of the library.

Kütüphanenin önünde bekleyen bir sürü öğrenci vardı.

There was a crowd of students waiting in front of the library.

Kütüphanenin önünde büyüyen bir sürü ağaç var.

There are many trees growing in front of the library.

Kütüphanenin önünde Tom'un Mary ile konuştuğunu gördüm.

I saw Tom talking with Mary in front of the library.

Tom kütüphanenin önündeki boş alanlardan birine parketti.

Tom parked in one of the empty spaces in front of the library.

Tom bütün sabah kütüphanenin önünde Mary'yi bekliyordu.

Tom was waiting for Mary in front of the library all morning.

Tom bütün sabah kütüphanenin önünde Mary'yi bekledi.

Tom waited for Mary in front of the library all morning.

Tom ve Mary kütüphanenin kısıtlanmış bölümüne girdiler.

Tom and Mary broke into the restricted section of the library.

Okuldan tanıdığım birkaç kişi kütüphanenin önünde duruyordu.

- Several guys I recognized from school were standing in front of the library.
- Several guys that I recognized from school were standing in front of the library.

Kütüphanenin ortasında tamamen dergilerle kaplı bir masa vardı.

In the middle of the library there was a table completely covered with magazines.

Tom'dan kaçınmaya çalışmama rağmen, kütüphanenin önünde ona rastladım.

Even though I'd been trying to avoid Tom, I ran into him in front of the library.

Kütüphanenin sessizliği, çalışma için mükemmel bir çevre sağladı.

The silence of the library provided the perfect enviroment for studying.

Kütüphanenin sessizliği, öğrenim için mükemmel bir ortam sağladı.

The silence of the library provided the perfect environment for studying.

Bu kütüphanenin büyük bir Çince kitap koleksiyonu var.

This library has a large collection of Chinese books.

Tom Mary'den onu kütüphanenin önünde beklemesini rica etti.

Tom asked Mary to wait for him in front of the library.

Tom Mary'ye onu kütüphanenin önünde beklemesini rica etti.

Tom asked Mary to wait for him in front of the library.

Bana en yakın kütüphanenin nerede olduğunu söyler misiniz?

Could you please tell me where the closest library is?

Kütüphanenin önündeki ağaçların altında öğle yemeklerini yiyen bazı adamlar vardı.

There were some men eating their lunches under the trees in front of the library.

Tom kütüphanenin önünde park edilmiş olan Mary'nin arabasını fark etti.

Tom noticed Mary's car parked in front of the library.

Tom kütüphanenin önüne çıktı ve Mary arabayı park ederken bekledi.

Tom got out in front of the library and waited while Mary went to park the car.

Tom saat 2:30'da Mary'yi kütüphanenin önünde bekliyor olacak.

Tom will be waiting for Mary in front of the library at 2:30.

Kütüphanenin sadece dört bin kitaba sahip olduğunu öğrenmek beni şaşırttı.

I was surprised to learn that the library had only about four thousand books.