Translation of "Köşe" in English

0.005 sec.

Examples of using "Köşe" in a sentence and their english translations:

Köşe oda istiyorum.

I'd like a corner room.

Tom köşe yazarıdır.

Tom is a columnist.

Köşe başındaki ev bizim.

The house on the corner is ours.

O zevkten dört köşe.

He's tickled pink.

Köşe başında banka var.

There's a bank on the corner.

Köşe başında postane vardı.

There used to be a post office on the corner.

Bu, yaratılışın köşe taşıdır.

This is the cornerstone of creation.

Köşe başında bir meyhane var.

There's a pub just around the corner.

Çocuk ters köşe yapmayı biliyor.

The boy knows how to throw a curve.

Şu adam bir gazete köşe yazarı.

That man is a newspaper columnist.

Tom'un köşe yazısı haftalık olarak çıkıyor.

Tom's column appears weekly.

Burada, çalışabileceğim sakin bir köşe var mı?

Is there a quiet corner in here where I can study?

O seni gördüğünde zevkten dört köşe olacak.

Tom will be tickled pink when he sees you.

Kalbimde sadece senin için bir köşe var.

I have a corner of my heart just for you.

Tom bir köşe masasında tek başına oturdu.

Tom sat alone at a corner table.

Burada olduğum için zevkten dört köşe oldum.

- I'm very happy to be here.
- I'm tickled pink to be here.

- O çok seviniyor.
- O, zevkten dört köşe oluyor.

- She’s jumping for joy.
- She's jumping with joy.

- Tom zengin oldu.
- Tom köşeyi döndü.
- Tom köşe olmuş.

- Tom became rich.
- Tom has become rich.
- Tom got rich.

Tom bir köşe standında yalnız oturuyordu, öğle yemeğini yiyordu.

Tom was sitting alone in a corner booth, eating his lunch.

Lafa gel! 3 boyutlu köşe var benim sınıfımda çalışmalar için.

Pardon me! There is a 3 dimensional study corner in my classroom.

- Heberi duyduğumda zevkten dört köşe oldum.
- Haberi duyduğumda çok sevindim.

I jumped for joy when I heard the news.

Kaleci topa dokunduğunda hakem diğer takıma bir köşe vuruşu verdi.

When the goalkeeper touched the ball, the referee awarded the other team a corner kick.

- Köşe başında postane vardı.
- Bir zamanlar köşede bir postane vardı.

There used to be a post office on the corner.

- Tom zengin oldu.
- Tom zenginleşti.
- Tom köşeyi döndü.
- Tom köşe olmuş.

Tom got rich.

Biri panayırdan inecek, bir kaç tane daha köşe başında ve yeşile gelecek.

One to get down the fairway, and a few more to get around the corner and onto the green.

"Geçmişi ve geleceği bırak, gününü yaşa", "nasıl hissediyorsan öyle davran", "başkaları için değil kendin için yaşa", "sen de herkes kadar değerlisin, düşüncelerin ve duyguların da onlar kadar değerlidir" gibi aslında hiç de yanlış olmayan felsefi yargılar, köşe yazarlarının ve sunucuların elinde ve dilinde, toplumsal geleneklere, göreneklere, kültüre ve dile aykırı bireysel davranışların, nezaketsizliklerin, terbiyesizliklerin ve kültürsüzlüklerin yani "öğrenilmiş cehaletin" gerekçeleri olmaktadır.

Despite their truth, sayings like "carpe diem", "live for yourself" and "know your worth" have degenerated into cliches for justifying rudeness, oddness, and apathy, at the hands of TV personalities and columnists. That is what is called "educated ignorance".