Translation of "Inanıyordu" in English

0.173 sec.

Examples of using "Inanıyordu" in a sentence and their english translations:

O, gerçeğe inanıyordu.

He believed in the truth.

Herkes Tom'a inanıyordu.

Everyone believed Tom.

Tom ona inanıyordu.

Tom believed it.

Tanrı'nın planı olduğuna inanıyordu.

so I could help people by writing about it.

Dünya'nın yuvarlak olduğuna inanıyordu.

- He believed that the earth was round.
- He believed the Earth round.

Sabah erken kalkmaya inanıyordu.

He believed in getting up early in the morning.

Trenin zamanında geleceğine inanıyordu.

He assumed that the train would be on time.

Tom aslında ona inanıyordu.

Tom actually believed that.

Ailesi onun onayına inanıyordu.

His parents believed in his approval.

Herkes onun yalanına inanıyordu.

Everyone believed his lie.

Dan, Linda'nın masumiyetine inanıyordu.

Dan believed in Linda's innocence.

Tom Mary'nin masumiyetine inanıyordu.

Tom believed in Mary's innocence.

Onu yok ettiklerine inanıyordu.

He believed they were destroying it.

Onlar çoğunlukta olduğuna inanıyordu.

They believed they were in the majority.

Hukukun üstün gücüne inanıyordu.

He believed in the supreme power of the law.

Tom, Mary'nin öldüğüne inanıyordu.

- Tom believed that Mary was dead.
- Tom believed Mary was dead.

Sami İslami değerlere inanıyordu.

Sami believed in the values of Islam.

Sami ikinci şansa inanıyordu.

Sami believed in second chances.

Herkes, Tom'un söylediğine inanıyordu.

- Everyone believed what Tom said.
- Everybody believed what Tom said.

Onların hepsi bana inanıyordu.

They all believed me.

Ilişki kurabilmeyi bilmek gerektiğine inanıyordu.

you need to be able to relate to everybody.

Columbus dünyanın yuvarlak olduğuna inanıyordu.

Columbus believed that the earth was round.

O, Dünyanın yuvarlak olduğuna inanıyordu.

He believed that the earth was round.

Dan, Linda'nın onu aldattığına inanıyordu.

Dan believed that Linda was cheating on him.

- Onlar ona inanıyordu.
- Buna inanıyorlardı.

They believed that.

Tom, Mary'nin hastanede çalıştığına inanıyordu.

Tom believed that Mary worked at hospital.

Onlar onun dürüst olduğuna inanıyordu.

They believed he was honest.

Onlar bir komplo olduğuna inanıyordu.

They believed there was a plot.

Bazıları Nixon'un yargılanması gerektiğine inanıyordu.

Some believed Nixon should have been put on trial.

Avukat, müvekkilinin masum olduğuna inanıyordu.

The lawyer believed in his client's innocence.

Tom Mary'nin masum olduğuna inanıyordu.

- Tom believed that Mary was innocent.
- Tom believed Mary was innocent.

Tom Mary'nin ona söylediğine inanıyordu.

Tom believed what Mary told him.

Tom, Mary'nin terk edeceğine inanıyordu.

Tom believed Mary would leave.

Leyla psişik yetenekleri olduğuna inanıyordu.

Layla believed that she had psychic abilities.

Tom Mary'nin çılgın olduğuna inanıyordu.

Tom believed Mary was crazy.

Tom, Mary'nin bunu yapmayacağına inanıyordu.

Tom believed that Mary wouldn't do that.

Tom Mary'nin, bunu yapamadığına inanıyordu.

Tom believed that Mary couldn't do that.

Tom, Mary bunu yapacağına inanıyordu.

Tom believed that Mary would do that.

Tom Mary'nin bunu yapabileceğine inanıyordu.

Tom believed that Mary could do that.

Sami, Leyla'nın güvende olduğuna inanıyordu.

Sami believed Layla was safe.

Sami, Leyla'nın ölüyor olduğuna inanıyordu.

Sami believed Layla was dying.

Sami, Leyla'nın ona saldırdığına inanıyordu.

Sami believed Layla attacked him.

Tom gerçekten geleceği tahmin edebileceğine inanıyordu.

Tom actually believed he could predict the future.

Tom aslında geleceği tahmin edebileceğine inanıyordu.

Tom believed he could actually predict the future.

Tom her şeyin iyi olacağına inanıyordu.

Tom believed everything was going to be OK.

Dan çekicin cinayet silahı olduğuna inanıyordu.

Dan believed that the hammer was the murder weapon.

Aristo dünya'nın evrenin merkezi olduğuna inanıyordu.

Aristotle believed that the Earth was the center of the universe.

Ama o iyi nedenleri olduğuna inanıyordu.

But he believed he had good reasons.

O, Amerika'nın vahşi alanlarını korumaya inanıyordu.

- He believed in protecting America's wilderness areas.
- He believed in protecting the United States' wilderness areas.

Jefferson milletin emin ellerde olduğuna inanıyordu.

Jefferson believed the nation was in good hands.

Jefferson eğitimin değerine kesin olarak inanıyordu.

Jefferson believed firmly in the value of education.

Fadıl ilahi mesajlar alıyor olduğuna inanıyordu.

Fadil believed he was receiving divine messages.

Fadıl doğru şeyi yapmış olduğuna inanıyordu.

Fadil believed he had done the right thing.

Fadil, Layla'nın söylediği her kelimeye inanıyordu.

Fadil believed every word Layla said.

Sami bütün Müslümanların terörist olduğuna inanıyordu.

Sami believed that all Muslims were terrorists.

Eski zamanlarda insanlar dünyanın düz olduğuna inanıyordu.

In ancient times people believed that the earth was flat.

Tom Mary'nin kendisine söylediğinin doğru olduğuna inanıyordu.

- Tom believed that what Mary told him was true.
- Tom believed what Mary told him was true.

Tom kendisine kötü bir şey olmayacağına inanıyordu.

- Tom believed that nothing bad could happen to him.
- Tom believed nothing bad could happen to him.

O Tom'un bu gece treni yakalanamayacağına inanıyordu.

He believed Tom would not be able to catch the train tonight.

Simyagerler felsefe taşının kişinin hayatını uzatabileceğine inanıyordu.

Alchemists believed that the philosopher's stone was capable of extending a person's life.

Mary, Julia'nın onun kız kardeşi olduğuna inanıyordu.

Mary believed that Julia was her sister.

Scott, onun uzun bir savaş olacağına inanıyordu.

Scott believed it would be a long war.

Polis, Leyla'nın cinayete bir şekilde karıştığına inanıyordu.

The police believed that Layla was somehow involved in the murder.

Leyla gerçekten Sami'nin psişik yetenekleri olduğuna inanıyordu.

Layla truly believed that Sami had psychic abilities.

Sami İslam'ın bir terör dini olduğuna inanıyordu.

Sami believed that Islam was a religion of terror.

"Buna hiç kimse inanmaz." "Eh, Tom buna inanıyordu."

"No one will ever believe that." "Well, Tom believed it."

Eski Mısırlılar insan ruhunun beş bölümden oluştuğuna inanıyordu.

The ancient Egyptians believed that the human soul was made up of five parts.

O Amerika Birleşik Devletleri'nin vahşi alanlarını korumaya inanıyordu.

- He believed in protecting America's wilderness areas.
- He believed in protecting the United States' wilderness areas.

Hükümet olayın arkasında bir terör örgütünün olduğuna inanıyordu.

The government believed that a terrorist group was behind the incident.

- Sami her şeye inandı.
- Sami her şeye inanıyordu.

Sami believed everything.

Sami, Leyla'nın Ferit ile bir ilişkisi olduğuna inanıyordu.

Sami believed Layla was having an affair with Farid.

Sami kendisinin bir hayalet tarafından takip edildiğine inanıyordu.

Sami believed he was being stalked by a ghost.

Uzun zaman önce, onlar dünya'nın evrenin merkezi olduğuna inanıyordu.

Long ago, they believed that the Earth was the center of the universe.

Sami, hayatta elde ettiğinden daha fazlasını hak ettiğine inanıyordu.

Sami believed he deserved more than what he had been given in life.

Sami her zaman Leyla'nın bir saatli bomba olduğuna inanıyordu.

Sami always believed that Layla was a ticking timebomb.

Sami hayırseverliğin onun evinde başlaması ve bitmesi gerektiğine inanıyordu.

Sami believed charity should begin and end at his home.

O, siyahların şiddet olmaksızın eşit haklar için mücadelelerini kazanabileceklerine inanıyordu.

He believed that blacks could win their fight for equal rights without violence.

Lev Nikolayeviç Tolstoy, haklı olarak Tanrı'nın Egemenliğinin içimizde olduğuna inanıyordu.

Lev Nikolayevich Tolstoy rightly believed that the Kingdom of God is within us.

Ağır dövüş patlak verirken Napolyon hala sadece düşman korumasıyla yüzleştiğine inanıyordu.

As heavy fighting broke out, Napoleon still believed he faced only the enemy rearguard.

- Tom her şeyin iyi olacağına inanıyordu.
- Tom her şeyin iyi olacağına inandı.

Tom believed everything was going to be OK.

Bazı insanlar dünyanın sonunun milenyumda, bazıları da 2012'de geleceğine inanıyordu ama hâlâ buradayız!

Some people thought the world was going to end with the last millennium, others in 2012... but we're still here!

Aristoteles dünyadaki her şeyin dört elementten yapılmış olduğuna inanıyordu: toprak, hava, ateş ve su.

Aristotle believed that the whole world was made of four elements: earth, air, fire, and water.

Pek çok kişinin düşündüğünün aksine, Orta Çağ'da insanların çoğu dünyanın düz değil, küresel olduğuna inanıyordu.

Contrary to what many people think, during the Middle Ages most people believed that the world was spherical, not flat.

Kopernik zamanında birçok gök bilimci,1000 yıldan daha fazla süre önce Yunan gök bilimci Batlamyus tarafından geliştirilen teoriye inanıyordu. Batlamyus'a göre Dünya evrenin merkeziydi ve hareketsizdi. Batlamyus, diğer bütün gök cisimlerinin Dünya etrafında karmaşık bir düzende hareket ettiğine inanıyordu.

In Copernicus' time most astronomers believed the theory the Greek astronomer Ptolomy had developed more than 1,000 years earlier. Ptolomy said the Earth was the center of the universe and was motionless. He believed all other heavenly bodies moved in complicated patterns around the Earth.

Milattan önce 384 ve 322 yılları arasında yaşamış olan Aristo, Dünya'nın yuvarlak olduğuna inanıyordu. Dünya'nın evrenin merkezi olduğu; Güneş'in, Ay'ın ve bütün sabit yıldızların da onun çevresinde döndüğü görüşündeydi.

Aristotle, who lived from 384 to 322 BC, believed the Earth was round. He thought Earth was the center of the universe and that the Sun, Moon, planets, and all the fixed stars revolved around it.