Translation of "Ihtimaline" in English

0.006 sec.

Examples of using "Ihtimaline" in a sentence and their english translations:

Başarı ihtimaline odaklanmak

it is important to focus on the possibility of success

Uyuma ihtimaline karşı, alarmı kur.

In case you sleep, set the alarm.

- Yağmur ihtimaline karşı şemsiyeni yanına al.
- Yağmur yağması ihtimaline karşı şemsiyeni yanına al.

Take your umbrella with you in case it rains.

Isırma ihtimaline karşın bir buldoğa yaklaşma.

Don't come near the bulldog in case it bites.

Yağmur yağma ihtimaline karşı ceketini al.

Take your coat in case it rains.

Yağmur yağması ihtimaline karşı şemsiyemi aldım.

I took my umbrella in case it rains.

Yağmur yağma ihtimaline karşı şemsiyemi alacağım.

I'll take my umbrella in case it rains.

Geç kalma ihtimaline karşın acele et.

Make haste in case you are late.

Alabora olma ihtimaline karşı hazırlıklı olmak için

And just to be prepared in case we should capsize,

Kaybolmamız ihtimaline karşın yanımızda bir harita taşıdık.

- We carried a map with us in case we should lose our way.
- We carried a map with us in case we got lost.

Yağmur yağma ihtimaline karşın şemsiyeni yanına almalısın.

You should take your umbrella with you in case it rains.

Yağmur yağma ihtimaline karşı şemsiyeni getirmeyi unutma.

Don't forget to bring your umbrella in case it rains.

Onu unutma ihtimaline karşı ismi not et.

Write down the name in case you forget it.

Yağmurun yağması ihtimaline karşı bir şemsiye almalısın.

You should take an umbrella in case it rains.

Burada bir şey olması ihtimaline karşın dikkatli olmalıyız.

Need to be a little bit careful in case there's anything... in here.

Burada bir şey olması ihtimaline karşın... ...dikkat etmeliyiz.

Need to be a little bit careful in case there's anything... in here.

Nakliyatın gecikme ihtimaline karşı özel gecikme sigortamız var.

In case the shipment is delayed, we have special delay insurance.

Yağmur yağma ihtimaline karşı bir şemsiye almayı unutma.

Don't forget to take an umbrella in case it rains.

Yağmur yağma ihtimaline karşı şemsiyeni alsan iyi olur.

You'd better take your umbrella, just in case it rains.

Yağmur yağma ihtimaline karşın yanına bir şemsiye al.

Take an umbrella with you in case it should rain.

Onun gelme ihtimaline karşı hazır olsan iyi olur.

You had better be ready in case he comes.

Birinin ilgilenmesi ihtimaline karşın, yarın burada olmayı planlamıyorum.

In case anyone's interested, I don't plan to be here tomorrow.

Onlar yollarını kaybetme ihtimaline karşı yanlarında bir harita taşıdılar.

They carried a map with them in case they should lose their way.

Sabahleyin işe geç varmam ihtimaline karşın çalar saatimi kuracağım.

I will set my alarm clock so that I don't arrive at work late in the morning.

Yağmur yağma ihtimaline karşı yanına bir şemsiye alsan iyi olur.

- You had better take an umbrella with you in case it rains.
- You'd better take an umbrella with you in case it rains.

Bir şeyin aksama ihtimaline karşın Tom'un bir yedek planı vardı.

Tom had a back up plan in case something went wrong.

Yağmur yağacağını sanmıyorum ama yağma ihtimaline karşın bir şemsiye alacağım.

- I don't think it'll rain, but I'll take an umbrella just in case it does.
- I don't think that it'll rain, but I'll take an umbrella just in case it does.

Parmaklarınızla kaldırırken altından hızlıca bir şey çıkması ihtimaline karşın dikkatli olun.

Got to be a bit careful lifting it with your fingers in case anything just like scurries out fast.

Kaza geçirme ihtimaline karşın biz her zaman bir emniyet kemeri takmak zorundaydık.

We always had to put on a safety belt in case we had an accident.

- Yağmur olasılığına karşı şemsiyeni almayı unutma.
- Yağmur yağma ihtimaline karşı şemsiyeni almayı unutma.

Remember to take your umbrella, in case it rains.

Buraya gelmeden önce buraya gelme ihtimaline karşı, yanımdaki kapı komşuma bir anahtar bırakacağım.

I'll leave a key with my next-door neighbour in case you get here before I do.

Sachiko her zaman "Hasta olma ihtimaline karşın bir kenara biraz para koysan iyi olur" derdi.

Sachiko always said: "You'd better set some money aside in case you get sick."

Gerçek bir programcı yatmadan önce komodine iki bardak koyar: biri gece boyunca içmek için su dolu ve susamayacağı ihtimaline karşın diğeri boş.

Before going to bed, a real programmer puts on the bedside table two glasses: one with water to drink during the night, and another empty, in case he won't be thirsty.