Translation of "Karşın" in English

0.011 sec.

Examples of using "Karşın" in a sentence and their english translations:

Buna karşın haklıydı.

He was right after all.

O, buna karşın geçmedi.

He didn't pass after all.

Ününe karşın mutlu değil.

Despite his fame, he is not happy.

Söylediklerini anlamama karşın, öyle yapamıyorum.

While I understand what you are saying, I cannot do accordingly.

Bu ürünlerin içindeki zararlı toksinlere karşın,

Despite the harmful toxins that are present in these products,

Ama "Çirkin Betty"nin başarısına karşın,

But in spite of "Ugly Betty's" success,

Isırma ihtimaline karşın bir buldoğa yaklaşma.

Don't come near the bulldog in case it bites.

O, zengin olmasına karşın mutlu değil.

Although she is rich, she is not happy.

Geç kalma ihtimaline karşın acele et.

Make haste in case you are late.

Bütün servetine karşın, o çok mutlu değildir.

For all his wealth, he is not very happy.

Kaybolmamız ihtimaline karşın yanımızda bir harita taşıdık.

- We carried a map with us in case we should lose our way.
- We carried a map with us in case we got lost.

Yağmur yağma ihtimaline karşın şemsiyeni yanına almalısın.

You should take your umbrella with you in case it rains.

İkiz olmalarına karşın onların karşıt kişilikleri vardı.

Although they were twins, they were of opposite personalities.

Burada bir şey olması ihtimaline karşın dikkatli olmalıyız.

Need to be a little bit careful in case there's anything... in here.

Burada bir şey olması ihtimaline karşın... ...dikkat etmeliyiz.

Need to be a little bit careful in case there's anything... in here.

Yağmur yağma ihtimaline karşın yanına bir şemsiye al.

Take an umbrella with you in case it should rain.

Ekonomik durgunluğa karşın, ticari ürün fiyatları hala yüksek.

In spite of the depression, the prices of commodities are still high.

Birinin ilgilenmesi ihtimaline karşın, yarın burada olmayı planlamıyorum.

In case anyone's interested, I don't plan to be here tomorrow.

Yorgun olmama karşın, elimden gelenin en iyisini yaptım.

- Though I was tired, I did my best.
- Although I was tired, I did my best.
- Although I was tired, I did my very best.

Sözde psişik güçlerine karşın kendi ölümünü tahmin edemedi.

For all his supposed psychic powers, he could not predict his own death.

Sözü var. Buna karşın, Fransa'da tüm sosyal politikalar merkezi

regulations. Nevertheless, in France, ALL of the social politics come from the Central

Bob maskeli olmasına karşın, ben onu bir bakışta tanıdım.

Although Bob was in disguise, I recognized him at a glance.

Sabahleyin işe geç varmam ihtimaline karşın çalar saatimi kuracağım.

I will set my alarm clock so that I don't arrive at work late in the morning.

Tom Mary'nin ona şantaj yaptığını söylemesine karşın ayrıntı vermedi.

- Tom said Mary was blackmailing him, but he didn't elaborate.
- Tom said that Mary was blackmailing him, but he didn't elaborate.

Bir şeyin aksama ihtimaline karşın Tom'un bir yedek planı vardı.

Tom had a back up plan in case something went wrong.

Fazla paramız olmamasına karşın ben bu resmi satın almak istiyorum.

Although we don't have much money, I want to buy this painting.

Buna karşın, devam etmeyi ve daha iyi olmayı aklına koymuştu.

but, instead, he had the mindset to continue and get better.

Benim tavsiyeme karşın, o köpeğini biraz çiğ domuz etiyle besledi.

Against my advice, he fed his dog some raw pork.

Yağmur yağacağını sanmıyorum ama yağma ihtimaline karşın bir şemsiye alacağım.

- I don't think it'll rain, but I'll take an umbrella just in case it does.
- I don't think that it'll rain, but I'll take an umbrella just in case it does.

Parmaklarınızla kaldırırken altından hızlıca bir şey çıkması ihtimaline karşın dikkatli olun.

Got to be a bit careful lifting it with your fingers in case anything just like scurries out fast.

Jim ile hiç karşılaşmamış olmama karşın, ben hemen onu ayırt ederim.

Though I had never met Jim, I could pick him out right away.

Kaza geçirme ihtimaline karşın biz her zaman bir emniyet kemeri takmak zorundaydık.

We always had to put on a safety belt in case we had an accident.

- Japonya'da büyümüş olmasına rağmen mükemmel İngilizce konuşabiliyor.
- Japonya'da büyümüş olmasına karşın mükemmel İngilizce konuşabiliyor.

Although she grew up in Japan, she can speak perfect English.

Hannibal'ın açık savaş tahrikleri başarısız olmuştu ve elde edilen o kadar yağmaya karşın kesin olan...

Hannibal failed to provoke an open battle and despite the vast plunder that was taken, it was clear

Sachiko her zaman "Hasta olma ihtimaline karşın bir kenara biraz para koysan iyi olur" derdi.

Sachiko always said: "You'd better set some money aside in case you get sick."

Tıbbi gelişmelere karşın dış gebelik, dünya çapındaki anne ölümlerinin önemli bir nedeni olmaya devam etmektedir.

Despite medical advances, ectopic pregnancy remains a significant cause of maternal mortality worldwide.

Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.

While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.

Yağmur ormanları dünya yüzeyinin sadece yüzde ikisini kaplamasına karşın; vahşi bitki, hayvan ve bitki türlerinin yarısından fazlası orada yaşar.

Although rainforests make up only two percent of the earth's surface, over half the world's wild plant, animal and insect species live there.

Hiç olmadığı kadar çok insanın internet üzerinden alışveriş yapmasına karşın, tüm perakende satışların yalnızca %11'i internet üzerinden gerçekleşiyor.

Even though more people than ever are shopping online, just 11% of all retail sales occur over the internet.

Gerçek bir programcı yatmadan önce komodine iki bardak koyar: biri gece boyunca içmek için su dolu ve susamayacağı ihtimaline karşın diğeri boş.

Before going to bed, a real programmer puts on the bedside table two glasses: one with water to drink during the night, and another empty, in case he won't be thirsty.

- Bir gün içinde 360 000 bebek doğar ve 152 000 insan ölür.
- Her gün yaklaşık 360 000 çocuk doğuyor, buna karşın 152 000 insan ölüyor.

About 360 000 babies are born every day and about 152 000 people die every day.

Rus dili anadil olarak eski Sovyetler Birliği'nin kurucu cumhuriyetlerini oluşturan Rusya, Beyaz Rusya, Ukrayna, Kazakistan ve Kırgızistan'da konuşulan ve Letonya, Estonya ve başka birçok ülkede resmi olmamasına karşın yaygın olarak kullanılan bir Slav dilidir.

The Russian language is a Slavic language spoken natively in Russia, Belarus, Ukraine, Kazakhstan and Kyrgyzstan, and is widely used, although without official imprimatur, in Latvia, Estonia and many other countries that form the constituent republics of the former Soviet Union.