Translation of "Etmekte" in English

0.004 sec.

Examples of using "Etmekte" in a sentence and their english translations:

Endişe etmekte haklıydın.

You were right to worry.

Kelimeyi telaffuz etmekte zorlanıyorum.

It is difficult for me to pronounce the word.

Duygularımı kontrol etmekte zorlanıyorum.

I have trouble controlling my emotions.

Öfkemi kontrol etmekte zorlanıyorum.

I have trouble controlling my anger.

Tom'a yardım etmekte isteksizim.

I'm reluctant to help Tom.

Bahaneler icat etmekte çok kötüdür.

He is very bad at inventing excuses.

Kendi görüşlerinizi ifade etmekte özgürsünüz.

You are at liberty to state your own views.

Ben pazarlık etmekte iyi değilim.

I'm not good at negotiating.

Tom duygularını kontrol etmekte zorlanıyor.

Tom has trouble controlling his emotions.

Bilimci araştırmaya devam etmekte ısrar etti.

The scientist insisted on proceeding with the research.

Çocuğu idare etmekte büyük zorluk çekiyorum.

I have great difficulty in handling the child.

Bazen görüşlerini ifade etmekte sorun yaşadı.

- Sometimes he has difficulty being articulate about his views.
- He sometimes has trouble expressing his opinions.

Tom insanları taklit etmekte çok iyidir.

Tom is very good at imitating people.

Tom stresle baş etmekte zorlandığını söylüyor.

Tom says he's having trouble coping with the stress.

Tom öfkesini kontrol etmekte güçlük çekiyor.

Tom has difficulty controlling his anger.

Ve devam etmekte olan bir toplantıya çağırıldım.

and I was called into a meeting that was already in progress.

Ama bu huyumuz galiba hala devam etmekte

but this temper still seems to be ongoing

Tom hatalı olduğunu kabul etmekte zorluk çekiyordu.

Tom has trouble admitting that he's wrong.

Sami; Leyla'nın YouTube kanalını epeydir takip etmekte.

Sami has been following Layla's YouTube channel for a long time.

Anlaşılan o ki, parayı takip etmekte fayda var.

Turns out, it helps to follow the money.

- Onu ikna etmekte başarısız olduk.
- Onu ikna edemedik.

We failed to persuade him.

Sana ödeme yapamam. Hala yardım etmekte istekli misin?

I can't pay you. Are you still willing to help?

Tom kaybetti ama o bunu kabul etmekte isteksiz.

Tom is lost, but is unwilling to admit it.

Tom, Mary'yi işinden ayrılmaya ikna etmekte zorluk yaşadı.

Tom had difficulty convincing Mary to quit her job.

- Herkes iştirâk etmekte özgürdür.
- Herkes katkıda bulunmakta özgürdür.

Everyone is free to contribute.

Tom Mary'yi kendisine yardımcı olmaya ikna etmekte zorlandı.

Tom had difficulty convincing Mary to help him.

Başka insanların hatalarını işaret etmekte belli bir zevk var.

- There is a certain pleasure in pointing out other people's errors.
- There's a certain pleasure in pointing out other people's errors.

Tom, Mary'yi onunla çıkmaya ikna etmekte zorlanıyor gibi görünmüyordu.

Tom didn't seem to be having any trouble convincing Mary to go out with him.

Tom işini bırakması gerektiği konusunda Mary'yi ikna etmekte zorluk yaşadı.

Tom had difficulty convincing Mary that she should quit her job.

Öfkenizi kontrol etmekte bir sorununuzun olduğunu söylemek adil olur mu?

Would it be fair to say you have a problem controlling your anger?

Tom kalmakta ve partiden sonra temizlik yapmamıza yardım etmekte ısrar etti.

- Tom insisted on staying and helping us clean up after the party.
- Tom insisted on staying to help us clean up after the party.

Sami ve Leyla'nın aşklarını kâğıt üzerinde ifade etmekte hiçbir sorunları yoktu.

Sami and Layla had no problem professing their love on paper.

Ney yeteneğini fark etmekte hızlı davrandı, ona yardımcısı olarak bir iş verdi

Ney had been quick to recognise his talent, giving him a job as his aide-de-camp and helping

Film yıldızı söylediği bütün düşüncesiz şeylerden dolayı hatasını kabul etmekte defalarca zorlandı.

The movie star ate crow many times because of all the thoughtless things she said.

Önümüzdeki 4 ila 6 hafta, büyük Ebola salgınını kontrol etmekte çok önemlidir.

The next four to six weeks are crucial in controlling the massive Ebola outbreak.

- Bizim personelimiz yardım etmeye isteklidir.
- Personellerimiz size yardım etmekte istekli.
- Personelimiz size yardımcı olmak için isteklidir.

Our staff is eager to help you.