Translation of "Birbirinin" in English

Her gün birbirinin aynısı.

Every day's the same.

İnsanlar birbirinin uğruna var olurlar.

Men exist for the sake of one another.

Tom ve Mary uçakta birbirinin yanında oturuyordu.

Tom and Mary were sitting next to each other on the plane.

Birbirinin üzerinden geçen kökler karmakarışık. Derin bir çamur var.

Roots growing over each other intertwined. Deep, clinging mud.

Tom ve Mary otobüste sık sık birbirinin yanına oturur.

Tom and Mary often sit next to each other on the bus.

Tom ve Mary konferans salonundaki masada birbirinin yanında oturdu.

Tom and Mary sat next to each other at the table in the conference room.

Tom ve Mary John'un arabasının arka koltuğunda birbirinin yanında oturmuştu.

Tom and Mary were seated next to each other in the back seat of John's car.

[Müzikte] Anahtarlarla da durum aynı. O iki gamı birbirinin üstüne çalarsanız...

the same with keys. If you play those scales over each other...

- Tom ve Mary kanepede yan yana oturuyorlardı.
- Tom ve Mary kanepede birbirinin yanında oturuyordu.

Tom and Mary were sitting next to each other on the couch.