Translation of "Bariz" in English

0.016 sec.

Examples of using "Bariz" in a sentence and their english translations:

bariz

something obvious,

Tehlike bariz değildi.

The danger was not apparent.

Bana bariz görünüyor.

It seems obvious to me.

Bariz şeyleri söyleme.

Don't state the obvious.

Ben bariz belirttim.

I stated the obvious.

Oldukça bariz görünüyor.

It seems pretty obvious.

Tom bariz acı içindeydi.

Tom was in obvious pain.

Bu bariz bir yalan.

- That's a blatant lie.
- This is a blatant lie.

Bazı bariz endişeler var.

There are some obvious concerns.

Deney bariz bir hataydı.

The experiment was a conspicuous failure.

Tom bariz bir seçimdi.

Tom was the obvious choice.

Bariz gerçek gerçekten bir yalandı.

The apparent truth was really a lie.

Tom bariz acı içinde değil.

Tom is in no apparent pain.

Tom açıkça bariz yalan söylüyor.

Tom is obviously lying through his teeth.

Bu gizliliğin bariz bir ihlalidir.

This is a gross violation of privacy.

Ancak bir de bariz cevap var:

But there's an obvious answer:

Tom bariz yalan söylüyor, değil mi?

Tom has been lying through his teeth, hasn't he?

- Düpedüz yanlış bu.
- Bu bariz yanlış.

That's just plain wrong.

Daha bariz bir açıklama olduğunu düşünüyorum.

I think there is a more obvious explanation.

Uzun boy, basketbolda bariz bir avantajdır.

Height is a distinct advantage in basketball.

Bir ay inişini tamamlamanın en bariz yolu

The most obvious way to complete a lunar landing

Ve bariz ima, onu ölü kralın göndermesidir.

And the obvious implication is the dead king sent it.

Örneğin bugün, bariz bir teknolojik avantaja sahiptir;

For example, today it has an obvious technological advantage;

O çok bariz olduğu için onu nasıl kanıtlayacağımı bilmiyorum.

I don't know how to demonstrate it, since it's too obvious!

Vokalleri hiç değiştirmiyor, ve şarkılarda bariz bir insan sesi

manipulating the vocals at all. On the final track your hearing a recognizable

Tom'u ikna ederek kendi tarafına çekmek bariz bir girişimdi.

It was a blatant attempt to win Tom over.

O rengi nasıl algılayacağını ve renge karşı tepkisini bariz bir şekilde etkiler.

will obviously affect how they perceive it and react to it.

İki başkan adayı arasında özgeçmiş ve ideoloji bakımından çok bariz fark var.

There's a stark difference in background and ideology between the two presidential candidates.

Birisi bariz şekilde örnek cümlelerimi çalıyor ve bunun bir son bulması şart.

Someone is openly stealing my example sentences and this has to stop.

Dünyanın en büyük şarkıcıları ve ünlü müzisyenlerinin çoğu şişmandır ya da en azından bariz şekilde tombuldur.

The world's greatest singers and most of its famous musicians have been fat or at least decidedly plump.

- Bu apaçık.
- Bu, gün gibi ortada.
- Bu açık seçik.
- Bu, gün gibi aşikar.
- Bu bariz.
- Bu besbelli.
- Bu, gün ışığı kadar aşikar.

That's as plain as the nose on your face.

- Bu, gün gibi ortada.
- Gün gibi aşikar.
- Gün gibi açık.
- Bu açık seçik.
- Bu, gün gibi aşikar.
- Bu bariz.
- Bu besbelli.
- Bu, gün ışığı kadar aşikar.

It's as plain as day.