Translation of "Içindeydi" in English

0.012 sec.

Examples of using "Içindeydi" in a sentence and their english translations:

Mutsuzluk içindeydi.

He lived in misery.

Ev alevler içindeydi.

- The house was in flames.
- The house was ablaze.

O acı içindeydi.

He was in pain.

O, acı içindeydi.

He was in agony.

Tom acı içindeydi.

Tom was in agony.

Kalabalık, panik içindeydi.

The crowd was in a panic.

Tom memnuniyet içindeydi.

Tom was amused.

Tom seyircilerin içindeydi.

Tom was in the audience.

Tom gözyaşları içindeydi.

Tom was in tears.

O, gözyaşları içindeydi.

He was in tears.

Annem gözyaşları içindeydi.

My mother was in tears.

Adam parçalanmış elbiseler içindeydi.

The man was in rags.

Tom bir mücadele içindeydi.

Tom was in a fight.

Tom çok acı içindeydi.

- Tom was in considerable pain.
- Tom was in a lot of pain.

Tom bariz acı içindeydi.

Tom was in obvious pain.

Tom şiddetli acı içindeydi.

Tom was in severe pain.

Tom tamamen şok içindeydi.

Tom was in total shock.

Tom dayanılmaz acı içindeydi.

Tom was in unbearable pain.

Aktif olarak direnişin içindeydi.

He was active in the resistance.

Yoksul adam ihtiyaç içindeydi.

The poor man was in need.

Tom iç çamaşırlarının içindeydi.

- Tom was in his skivvies.
- Tom was in his undies.

Sami, Walmart üniformasının içindeydi.

Sami was in his Walmart uniform.

Sami biriyle ilişki içindeydi.

Sami was in a relationship with someone.

Sami ciddi acı içindeydi.

Sami was in serious pain.

Sami sürekli tehlike içindeydi.

Sami was in constant danger.

Orman, üç gündür alevler içindeydi.

The forest was in flames for three days.

O, dizine kadar çamurun içindeydi.

He was knee deep in mud.

O diz boyu karın içindeydi.

He was knee-deep in snow.

Tom ızdırap verici ağrı içindeydi.

Tom has been in excruciating pain.

Tom kayda değer acı içindeydi.

- Tom was in considerable pain.
- Tom was in a lot of pain.

Dan'ın yatak odası düzensizlik içindeydi.

Dan's bedroom was in disarray.

Tom açıkça bir belanın içindeydi.

Tom was clearly in trouble.

Bütün kasaba bir kargaşa içindeydi.

- The whole town was in a ferment.
- The whole town was in an uproar.

- Terle kaplıydı.
- Kan ter içindeydi.

He was covered with sweat.

Fadıl şok ve inançsızlık içindeydi.

Fadil was in shock and disbelief.

Sami tam bir şok içindeydi.

Sami was in complete shock.

O, kötü bir ruh hali içindeydi.

She was in a bad temper.

Tom kötü bir ruh hali içindeydi.

Tom was in a lousy mood.

Köpek, masanın altındaki bir kutunun içindeydi.

The dog was in a box under the table.

Tom acı içindeydi ama saklamaya çalıştı.

Tom was in pain, but tried to hide it.

Tom Mary ile bir ilişki içindeydi.

Tom used to be in a relationship with Mary.

Sami, Leyla ile bir ilişki içindeydi.

Sami was in a relationship with Layla.

Apollo, Houston Görev Kontrol'le sürekli iletişim içindeydi.

Apollo was in constant communication with Houston Mission Control.

Karısı öldüğünde o derin bir keder içindeydi.

He was in deep grief at the death of his wife.

Diplomatik ve askeri stratejimiz açıkça çelişki içindeydi.

Our diplomacy and our military strategy were clearly in contradiction.

Tom çok iyi bir ruh hali içindeydi.

Tom was in a very good mood.

Herkes ne olduğunu öğrenmek için merak içindeydi.

Everybody was anxious to know what had happened.

Tom dün kötü bir ruh hali içindeydi.

Tom was in a bad mood yesterday.

O bugün komik bir ruh hali içindeydi.

He was in a funny mood today.

Sami Leyla adlı bir kızla ilişki içindeydi.

Sami was dating a girl named Layla.

İç savaş sırasında, ülke anarşik bir durum içindeydi.

While the civil war went on, the country was in a state of anarchy.

Tüm eğlenceden sonra daire büyük bir karışıklık içindeydi.

After all the merrymaking, the apartment was in great disarray.

Bu sabah ziyaret ettiğimde, Tom hâlâ pijamalarının içindeydi.

When I stopped by this morning, Tom was still in his pajamas.

- Belki Tom ilgiliydi.
- Tom işin içindeydi belki de.

Maybe Tom was involved.

Tom tatil planları üzerinde gerçek bir şaşkınlık içindeydi.

Tom was in a real muddle over his holiday plans.

Sabahleyin o hâlâ kötü bir ruh hali içindeydi.

In the morning, he was still in a bad mood.

Mary kardeşi Tom ile ensest bir ilişki içindeydi.

Mary was in an incestuous relationship with her brother Tom.

- Sami'nin evi harabe içindeydi.
- Sami'nin evi harabeye dönmüştü.

Sami's house was in ruins.

Ve bilmeniz gereken bir adam da Hristiyan Demokratlar içindeydi.

And within the CHRISTIAN DEMOCRATS is a man you should know.

Ciddi yaralarına rağmen onların hepsi iyi ruh hali içindeydi.

For all their serious wounds, all of them were in good spirits.

Biz onu hastanede ziyaret ettiğimizde Tom çok acı içindeydi.

Tom was in a lot of pain when we visited him in the hospital.

Bu sabah buraya geldiğimde Tom hâlâ pijamasının ve bornozunun içindeydi.

Tom was still in his pajamas and bathrobe when I got here this morning.

Tom bir saat önce daha iyi bir ruh hali içindeydi.

Tom was in a better mood an hour ago.

Annem kötü havadan dolayı golf oynayamadığı için kötü bir ruh hali içindeydi.

Mother was in a bad mood since she could not play golf because of bad weather.

Cüzdanını sokakta kaybetti. İçinde hiç para yoktu, ancak bütün belgeleri onun içindeydi.

He lost his wallet in the street. It didn't contain any money, but all of his documents were inside.

Tom bir süre fena hâlde borç içindeydi ama tekrar kendi ayakları üzerinde duruyor.

Tom was badly in debt for a while, but he's on his feet again.

- Tom yorgun ve kötü bir ruh hali içindeydi.
- Tom yorgundu ve kötü bir moddaydı.

Tom was tired and in a bad mood.

Ben uzun süre ziyaret etmediğim bir ressamın atölyesini ziyaret ettim. Bu ressam az önce yeni bir model edindi ve çok iyi bir ruh hali içindeydi.

I visited the atelier of a painter that I had not visited in a long time. This painter had just acquired a new model and he was in a very good mood.

1854'te Le Verrier Paris gözlem evi müdürü oldu. O dönemlerde bu gözlem evi parçalanma içindeydi. Le Verrier gözlem evini iyi bilimin yer aldığı bir yer olarak yeniden kurdu.

In 1854, Le Verrier became director of the Observatory of Paris. At the time, this observatory was in decay. Le Verrier reestablished the observatory as a place where good science was taking place.