Translation of "Bahsetmeye" in English

Tom konudan bahsetmeye çekindi.

Tom hesitated to bring up the subject.

Tom'a bundan bahsetmeye gerek yok.

There's no need to tell Tom about this.

Neden bundan bahsetmeye devam ediyorsun?

Why do you keep bringing that up?

Sizlere ilham kaynağı hayvanımdan bahsetmeye geldim:

Well, I'm here to talk to you about my animal muse:

O kendisinden bahsetmeye düşkün gibi görünüyor.

She seems to be fond of talking about herself.

Tom kendi eksikliklerinden bile bahsetmeye korkmuyordu.

Tom was never afraid even to talk about his own shortcomings.

Tom Mary'ye geçmişinden bahsetmeye karar verdi.

Tom decided to tell Mary about his past.

Bunun yabancı olduğundan bahsetmeye çok mu alıştık?

and that's the foreign, did we get used talking about all that?

Ken keman çalabilir, gitardan bahsetmeye bile gerek yok.

Ken can play the violin, not to mention the guitar.

Olan ülke, iki milyar varili aşan yıllık üretiminden bahsetmeye bile

country that possesses nearly a hundred billion barrels of reserves of oil,