Translation of "Bıçağı" in English

Bıçağı al.

Pick up the knife.

Bana bıçağı ver.

- Hand me the knife.
- Hand the knife to me.

Bıçağı yere koy.

Put down the knife.

Tom bıçağı biledi.

Tom sharpened the knife.

Kasap bıçağı çekmecede.

- The butcher's knife is in the drawer.
- The butcher knife is in the drawer.

Ben bıçağı bulamıyorum.

I can't find the knife.

Tom bıçağı aldı.

Tom picked up the knife.

Bıçağı bırak, Tom.

Drop the knife, Tom.

O, bıçağı köreltti.

She blunted the knife.

Bıçağı gördün mü?

Did you see the knife?

Bıçağı bana ver.

Give me the knife.

Bıçağı ağzına koyma.

Don't put the knife in your mouth.

Ben bıçağı keskinleştiririm.

I sharpen the knife.

Bu, Tom'un bıçağı.

This is Tom's knife.

Sami bıçağı indirdi.

Sami put the knife down.

O bir bıçağı biliyordu.

He was sharpening a knife.

Bu bıçağı nerede buldunuz?

Where did you find this knife?

Tom bir bıçağı keskinleştiriyor.

Tom is sharpening a knife.

Polis delikanlıdan bıçağı aldı.

The policeman took the knife from the boy.

Tom bıçağı Mary'ye uzattı.

Tom handed the knife to Mary.

Bıçağı çekmeceye geri koy.

Put the knife back in the drawer.

Bıçağı sol elimde tuttum.

I held the knife in my left hand.

Tom bıçağı yere koydu.

Tom put down the knife.

O bir bıçağı biledi.

She sharpened a knife.

Tom bıçağı geride bıraktı.

Tom left the knife behind.

O bıçağı bana ver.

Give me that knife.

Bu bir mutfak bıçağı.

It's a kitchen knife.

Neden bana bıçağı vermiyorsun?

Why don't you give me the knife?

Tom bıçağı Mary'den uzaklaştırdı.

Tom took the knife away from Mary.

Tom bıçağı masaya koydu.

Tom put the knife on the table.

Tom bıçağı Mary'den aldı.

Tom took the knife from Mary.

Tom'un bir bıçağı vardı.

Tom had a knife.

Dan'in bıçağı kanla kaplıydı.

Dan's knife was covered with blood.

Tom'un bıçağı masanın üstünde.

Tom's knife is on the table.

Tom bıçağı böyle tuttu.

Tom held the knife like this.

Tom Mary'ye bıçağı verdi.

Tom handed Mary the knife.

O bıçağı aşağı indir.

Put that knife down.

Sami bıçağı köprüden attı.

Sami threw the knife off the bridge.

Tom bıçağı nehre attı.

Tom threw the knife in the river.

Tom bıçağı Mary'ye verdi.

- Tom gave Mary the knife.
- Tom gave the knife to Mary.

Bıçağı tornavida olarak kullanma.

Don't use the knife as a screwdriver.

-yemek, çiçekler, balık bıçağı gibi-

the food, the flowers, the fish knives --

O bıçağı bırak. Beni geriyorsun.

Put that knife down. You're making me nervous.

Bıçağı böyle etrafında sallamak tehlikelidir.

It is dangerous to wield an edged tool in such a way.

O, bıçağı onun sırtına batırdı.

He sank the knife into her back.

Emanet aldığım bıçağı geri verdim.

I returned the knife which I had borrowed.

Bu bıçağı hiç biledin mi?

Have you ever sharpened this knife?

Tom bıçağı endişeyle Mary'ye verdi.

Tom nervously handed Mary the knife.

O bıçağı bir kenara bırak.

Put that knife away.

Tom bıçağı olan tek kişidir.

Tom is the only one with a knife.

Tom kanlı bıçağı gömleğine sildi.

Tom wiped the bloody knife on his shirt.

Ödünç aldığım bıçağı iade ettim.

I returned the knife that I borrowed.

Tom bir bıçağı olduğunu söyledi.

- Tom said he had a knife.
- Tom said that he had a knife.

Tom bıçağı Mary'nin elinden aldı.

Tom took the knife out of Mary's hand.

Tom bıçağı yatağının altına sakladı.

Tom hid the knife under his bed.

Tıraş bıçağı konusunda dikkatli ol.

Be careful with the razor blade.

- Tom, bıçağı mutfak masasının üzerine koydu.
- Tom, bıçağı mutfak masasının üzerine bıraktı.

Tom put the knife down on the kitchen table.

Bıçağı ve çatalı çok iyi kullandı.

He handled the knife and fork very well.

Tom bıçağı bilerken mutfak masasında oturdu.

Tom sat at the kitchen table, sharpening a knife.

Bana verdiğin bıçağı çok sık kullanırım.

- I use the knife you gave me quite often.
- I use the knife that you gave me quite often.

Tom bıçağı aldı ve onu inceledi.

Tom picked up the knife and examined it.

Tom bıçağı aldı ve yakından baktı.

Tom picked up the knife and looked at it closely.

Tom bıçağı aldı ve elmayı soydu.

Tom picked up the knife and peeled the apple.

Tom bir mutfak bıçağı ile silahlıydı.

Tom was armed with a kitchen knife.

Tom çekmeceden bir kasap bıçağı çıkardı.

Tom took a butcher knife out of the drawer.

Bana bıçağı ver ve ekmeği dilimleyeyim.

Give me the knife and let me slice the bread.

Pahalı bir bıçağı yanlışlıkla çöpe attım.

I accidentally threw an expensive knife into the trash.

Yerdeki adamın sırtında bir bıçağı vardı.

The man on the floor had a knife in his back.

Dan bıçağı ile Linda'yı defalarca bıçakladı.

Dan stabbed Linda repeatedly with his knife.

Tom avcı bıçağı ile Mary'yi bıçakladı.

Tom stabbed Mary with a hunting knife.

Tom'un sağ elinde bir bıçağı var.

Tom has a knife in his right hand.

Tom bana bir bıçağı olduğunu söyledi.

- Tom told me he had a knife.
- Tom told me that he had a knife.

Tom arabasında bir bıçağı olduğunu söyledi.

- Tom said he had a knife in his car.
- Tom said that he had a knife in his car.

Tom'un bir bıçağı vardı, değil mi?

Tom had a knife, didn't he?

- Bu bıçağı benim için keskinleştirir misin, lütfen?
- Bu bıçağı benim için biler misin, lütfen?

Could you sharpen this knife for me, please?

Bana bir bıçağı nasıl bileyeceğimi öğretebileceğin söylendi.

I was told that you could teach me how to sharpen a knife.

Tom Mary'ye bir bıçağı nasıl bileyeceğini gösterdi.

Tom showed Mary how to sharpen a knife.

Tom arabasının bagajında bir av bıçağı bulundurur.

Tom keeps a hunting knife in the trunk of his car.

Bu bıçağı en son ne zaman biledin?

- When was the last time you sharpened this knife?
- When did you last sharpen this knife?

Tom'un ona ödünç verdiğim bıçağı kullanması gerekmiyordu.

Tom didn't need to use the knife I lent him.

Tom düğümü çözerken bıçağı dişlerinin arasında tuttu.

Tom held the knife between his teeth as he untied the knot.

Tom bıçağı aldı ve üzerinde kan gördü.

Tom picked up the knife and saw blood on it.

Ekmeği kesmek için bana büyük bıçağı ver.

Give me the big knife to cut the bread.

Bu bıçağı al ve üst kısmı kes.

Take this knife and cut the top off.

Tom sağ elinde büyük bir av bıçağı var.

Tom has a large hunting knife in his right hand.

Tom Mary'yi öldürdüğü bıçağı John'un yatak odasına sakladı.

Tom hid the knife he'd killed Mary with in John's bedroom.

Ben bir hediye olarak bu elektrikli bıçağı aldım.

I received this electric knife as a gift.

Tom cep bıçağı ile elmayı soymakta sorun yaşadı.

Tom had trouble peeling the apple with his pocket knife.

Tom bir mutfak bıçağı ile bıçaklandı ama iyi olacak.

Tom was stabbed with a kitchen knife, but he's going to be OK.

Tom Mary'nin sebzeleri kesmesi için ona verdiği yeni bıçağı kullandı.

Tom used the new knife Mary had given him to cut the vegetables.

Bu oymacılık bıçağı, ünlü bir demirci tarafından yapılmış bir bıçaktır.

This carving knife ... it's one made by a famous swordsmith.

Bıçağı kullandıktan sonra lütfen onu olduğu yere geri koyduğundan emin ol.

After using the knife, please be sure to put it back where it was.

Mutfak bıçağı eti kesmek için yeterince keskin değildi, bu yüzden çakımı kullandım.

The kitchen knife wasn't sharp enough to cut the meat, so I used my pocket knife.