Translation of "Aslanın" in English

Aslanın inine giriyorsun.

You're entering the lion's den.

Bir aslanın dişleri keskindir.

A lion's teeth are sharp.

Tom aslanın kafesini açtı.

Tom opened the lion's cage.

O, aslanın inine girdi.

He put himself into the lion's den.

Aslanın inine ayak basmayın!

Don't set foot in the lion's den!

Tom bir aslanın kalbine sahiptir.

Tom has the heart of a lion.

Daha aydınlık olması dişi aslanın avlanmasını zorlaştırıyor.

Lighter conditions make hunting harder for the lioness.

Aslanın dişlerini gösterdiğini görürsen, sana gülümsediğini sanma.

- If you see the lion baring its teeth, don't think that the lion is smiling at you.
- If you see a lion showing its teeth, don't assume it's smiling at you.

- Bilirsin, ekmek aslanın ağzında.
- Bilirsin, para kolay kazanılmıyor.

Money doesn't grow on trees, you know.

Filler karanlıkta bizden iyi görür ama aslanın yanına bile yaklaşamazlar.

Elephants see better than we do in the dark, but nowhere as well as a lion.

Bir aslanın kuyruğu olmaktansa bir köpeğin başı olmak daha iyidir.

Better to be the head of a dog than the tail of a lion.

Bir aslanın yelesi daha koyu olsa dişileri için daha çekici olur.

The darker the mane of a lion is, the more attractive to females it is.

- Azıcık aşım ağrısız başım olsun.
- Aslanın kuyruğu olmaktansa kedinin kafası olmak daha iyidir.

Better be the head of a cat than the tail of a lion.

İyi bir cerrah bir kartalın gözüne, bir aslanın kalbine ve bir hanımın eline sahiptir.

A good surgeon has an eagle's eye, a lion's heart, and a lady's hand.

Gazete, bir aslanın hayvanat bahçesinden kaçtığını ve artık şehrin herhangi bir yerinde olabileceğini söyledi.

The newspaper said that a lion escaped from the zoo, and that it could now be in any part of the city.

O bir kadının başına, bir aslanın gövdesine, bir kuşun kanatlarına ve bir yılanın kuyruğuna sahipti.

It had the head of a woman, the body of a lion, the wings of a bird, and the tail of a serpent.