Translation of "Alevler" in English

0.005 sec.

Examples of using "Alevler" in a sentence and their english translations:

Ev alevler içindeydi.

- The house was in flames.
- The house was ablaze.

Her yerde alevler vardı.

There were flames everywhere.

Zeplin alevler içinde patladı.

The airship burst into flames.

Sami'nin evinden alevler yükseldi.

Sami's house erupted in flames.

Orman, üç gündür alevler içindeydi.

The forest was in flames for three days.

- Otobüs alevler içinde.
- Otobüs tutuştu.

The bus burst into flames.

İtfaiyeciler alevler arasında kapana kısıldılar.

The firefighters were trapped between the flames.

Leyla'nın evi alevler tarafından yutuldu.

Layla's house was devoured by flames.

Televizyonda annemizin bürosunu alevler içinde gördük.

On TV we saw Mummy's office in flames.

Geleneksel ahşap evlerin çoğu alevler içinde.

Many of the traditional wooden houses are ablaze.

Senin çöp kutun alevler içinde yanıyor.

Your garbage can is on fire.

Rüzgarla körüklendiği için, alevler her yöne yayıldı.

Fanned by the strong wind, the flames spread in all directions.

- Tom! Araba yanıyor!
- Tom! Araba alevler içinde.

Tom! The car is on fire!

Birkaç dakika içinde, alevler kapsülün içinden geçerek üç astronotu da öldürdü.

Within moments, flames ripped through the capsule, killing all three astronauts.

Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.

The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs.