Translation of "Yanına" in Dutch

0.011 sec.

Examples of using "Yanına" in a sentence and their dutch translations:

Onun yanına oturdum.

- Ik zette mij naast hem.
- Ik ging naast hem zitten.

Yanına para al!

Neem het geld mee.

John'un yanına oturdum.

- Ik zat dicht bij John.
- Ik zat naast John.

Onun yanına oturdu.

Hij zette zich naast haar.

Baş rahibenin yanına gittim.

en ons bijstond doorheen dit proces.

Ben annemin yanına koştum.

Ik rende naar mijn moeder.

O onun yanına oturdu.

Hij ging naast haar zitten.

Tom pencerenin yanına oturdu.

Tom zat bij het raam.

Yanına bir şemsiye almadı.

Hij nam geen paraplu mee.

Köpek adamın yanına oturdu.

De hond ging naast de man zitten.

Tom, Mary'nin yanına oturdu.

Tom zat naast Mary.

Tom karısının yanına gömüldü.

Tom werd naast zijn vrouw begraven.

Tom Mary'nin yanına oturmak istiyordu.

Tom wilde naast Maaike zitten.

Herkes onun yanına oturmak istiyor.

Iedereen wil naast haar zitten.

Tom'un yaptığı yanına kâr kalmayacak.

Tom komt hier nooit mee weg.

Tom piyanoda Mary'nin yanına oturdu.

Tom zat naast Maria aan de piano.

Tom onun yanına oturmamı istemedi.

Tom wou niet dat ik naast hem ging zitten.

İkinci ayna kapının yanına asıldı.

Er hangt een tweede spiegel naast de deur.

- Yağmur ihtimaline karşı şemsiyeni yanına al.
- Yağmur yağması ihtimaline karşı şemsiyeni yanına al.

Neem je paraplu mee voor wanneer het zou regenen.

Tek umudu diğer erkeklerin yanına sokulmak.

Zijn enige hoop is zich tussen andere wringen.

O onun yanına gitti ve tokalaştı.

Hij ging naar haar toe en ze schudden elkaar de hand.

Bana Tom'un yanına ne aldığını söyle.

Zeg me wat Tom heeft meegenomen.

Ona gideceksin, hatırını soracaksın, yanına oturacaksın.

Je gaat naar hem toe, vraagt hoe het met hem gaat en gaat naast hem zitten.

Tamam, onun yanına inmenin bir yolunu bulmalıyız.

We moeten zorgen dat we beneden komen.

Büyük bir hayranlıkla baş rahibenin yanına gittiğimde

En ik ging naar haar met veel enthousiasme

Devasa bir köpek balığı aniden yanına yaklaştı.

...geheugen gegrift staat is een enorme haai die haar opeens nadert.

Sami yanına Kuran almadan asla yolculuğa çıkmaz.

Sami reist nooit zonder een exemplaar van de Koran.

Böylece bir hayli geleneksel olan Koreli ailemin yanına,

Dus ging ik naar mijn zeer traditionele Koreaanse ouders,

Yavrularını avın yanına götürmesi gerek. Çok da oyalanamaz.

Ze moet haar welpjes snel naar de prooi brengen.

Onu gördü, onunla tanıştı. Defalarca kez yanına gittik.

Hij had haar gezien. Ik had hem zo vaak meegenomen.

Yağmur yağma ihtimaline karşın yanına bir şemsiye al.

Neem een paraplu met je mee in het geval dat het gaat regenen.

Ve sonra da bu kenardan, o enkazın yanına ineceğiz.

en dan gaan we zo over de rand naar het wrak.

Tom ve Mary otobüste sık sık birbirinin yanına oturur.

Tom en Mary zitten vaak naast elkaar in de bus.

Filler karanlıkta bizden iyi görür ama aslanın yanına bile yaklaşamazlar.

Olifanten zien beter in het donker dan wij... ...maar lang niet zo goed als een leeuw.

Sadece güvenli tarafta olmak için neden yanına bir şemsiye almıyorsun?

Om op zeker te spelen, waarom neem je geen paraplu mee?

Mary dolaptan ütü masasını çıkardı ve onu açtı, pencerenin yanına yerleştirdi.

Mary trok de strijkplank uit de kast, klapte hem uit en zette hem naast het raam neer.

Bak, gözaltında değilsem, o zaman beni arkadaşlarımın yanına geri götürmeni istiyorum.

Kijk, als ik niet onder arrest sta, dan wil ik dat je me terug brengt naar mijn vrienden.