Translation of "Doğrudan" in Arabic

0.004 sec.

Examples of using "Doğrudan" in a sentence and their arabic translations:

Lazerimiz doğrudan içinden geçiyor.

هذا مؤشر ضوء الليزر يمر من خلاله.

Güneş ışığını doğrudan iletebilmek için

لتوجيه ضوء الشمس مباشرة إلى داخل المزرعة العمودية الداخلية

Sosyal plastiği doğrudan üretimde kullanıyor.

الذين يستخدمون البلاستيك الاجتماعي مباشرة في منتجاتهم.

Doğrudan ve dürüstçe cevap vermeye çalıştım.

وأجبت على أسئلتها بطريقة مباشرة وصريحة قدر المستطاع.

Yıllık emisyonlarımızı azaltmaya doğrudan yardımcı olabiliriz.

فيمكننا المساعدة مباشرة في خفض انبعاثاتنا السنوية.

Doğrudan doğruya eleştiri başladı artık burada

بدأ النقد المباشر الآن هنا

Fabrikatörlere geldi doğrudan doğruya fabrikatörleri eleştirdi

جاء إلى المصنّعين وانتقدوا المصنّعين مباشرة

Insanların yarasalarla doğrudan bir bağlantısı yoktur

الناس ليس لديهم اتصال مباشر مع الخفافيش

Ancak eve doğrudan giden bir yol vardı.

لكن كان هناك طريق مستقيم للمنزل

İyi tahkim edilmiş şehir doğrudan saldırıları püskürttü.

كانت المدينة المحصّنة منيعة بشكل كبير أمام الهجمات المباشرة،

Sami sohbet etmek için doğrudan bilgisayarına gitti.

اتّجه سامي مباشرة إلى حاسوبه من أجل الدّردشة.

Bir şeye doğrudan bakıp onu tamamen gözden kaçırabilirsiniz

يمكن أن تنظر إلى شيء ما ومع ذلك لا تراه إطلاقًا.

Yani bizim kamera sistemimiz aslında bunu doğrudan görüyor.

لذا لا يتمكن نظام الكاميرا من رؤيته بشكل مباشر.

Abonelik tutarını doğrudan çocuğun banka hesabına iade edelim.

سنقوم برد مبلغ الاشتراك مباشرة إلى الحساب البنكي للطفل.

Bu devasa yaratık, zırhlı gövdesiyle doğrudan mücadeleye girer.

‫عندها سيوجه هذا المخلوق الضخم مباشرة‬ ‫جسمه المدرع لخوص القتال.‬

Dania'nın kazandığı her kuruş doğrudan Fadıl'ın cebine gider.

كلّ المال الذي تربحه دانية يذهب مباشرة إلى جيب فاضل.

Amacın zaten çok belirli olduğu düşünülüp doğrudan formata geçiliyor.

بافتراض أن الغرض واضحٌ، فإننا نقفز سريعًا جدًا إلى الشكل.

Tüm aramalar doğrudan bana geliyordu. Aramalara ben yanıt veriyordum.

حين كان يتصل أحدهم أو يكتب رسالة كنت أرد عليه شخصيًا.

Bu patlama 2 bin kilometre kare alanı doğrudan etkiledi

أثر هذا الانفجار بشكل مباشر على مساحة ألفي كيلومتر مربع

Doğrudan ve ya dolaylı olarak ne fark eder ki?

ما الفرق الذي يحدثه بشكل مباشر أو غير مباشر؟

Birlikleri doğrudan harekete geçerek güçlü bir Koalisyon saldırısını durdurdu…

ذهبت قواته إلى العمل مباشرة ، مما أدى إلى صد هجوم قوي للتحالف ...

Doğrudan bakıp apaçık bir eylemi gözden kaçırmakla ne ilgisi var?

بالنظر مباشرة إلى شيء وعدم ملاحظة الأمر المميز.

Romalıların henüz bilmediği şey ise doğrudan bir pusunun içine yürümüş olmalarıydı.

على الرغم من أنهم لا يعرفون ذلك بعد، إلا أن الرومان ساروا مباشرة نحو كمين

Numidyalılar, Roma süvari ve Velite'leri ile doğrudan bir çatışmadan kaçınmaya devam ediyor.

استمر النوميديون في تجنب المواجهة المباشرة مع سلاح الفرسان الروماني و مع الفيليتز

Doğrudan havadan oksijen çekebilmek için kendini dışarı atıyor. Nihayet. Güneş yüzünü gösteriyor.

‫يخرج لاستنشاق الأكسجين من الهواء مباشرة.‬ ‫أخيرًا، تعود الشمس.‬

Gemilerini Kartaca filosunun bir kısmına doğrudan sürüp hız kesmeden kafa kafaya çarpışmaya girmek istiyorlardı.

وجهوا سفنهم نحو جزء من أسطول قرطاجنة، مسرعين نحو العدو.

Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.

لكل فرد الحق في الاشتراك في إدارة الشؤون العامة لبلاده إما مباشرة وإما بواسطة ممثلين يختارون اختيارا حرا.