Translation of "Pérdida" in Turkish

0.018 sec.

Examples of using "Pérdida" in a sentence and their turkish translations:

Y pérdida.

Kaybetme.

¡Qué pérdida!

Ne kayıp ama!

Por ejemplo, pérdida financiera:

Örneğin, maddi kayıp:

¿Quién compensará la pérdida?

Kaybı kim telafi edecek?

Debo compensar la pérdida.

Kaybı telafi etmeliyim.

Siento mucho su pérdida.

Kaybın için üzgünüm.

- Amnesia denota pérdida de la memoria.
- La amnesia significa "pérdida de memoria".

Amnezi, "hafıza kaybı" anlamına gelir.

Por su pérdida de visión.

tam olarak göremiyordu.

Anuncia pérdida de $ 188 millones

188 milyon dolar zarar açıkladı

Su pérdida supone nuestra ganancia.

Onların kaybı bizim kazancımızdır.

- Fue una enorme pérdida de tiempo.
- Eso fue una enorme pérdida de tiempo.

O muazzam bir zaman kaybıydı.

Pero esta pérdida se puede superar

Ancak bu kayıp buzul havzasından gelen

Es una total pérdida de tiempo.

O tamamen zaman kaybı.

Eso es una pérdida de tiempo.

Bu bir zaman kaybıdır.

¿Quién tomará responsabilidad por la pérdida?

Kim kayıp için sorumluluk alıyor?

Su muerte es una gran pérdida.

Onun ölümü büyük bir kayıptır.

Es una gran pérdida de tiempo.

O, büyük bir zaman kaybıdır.

La pérdida ascendió a los 2.000.000 $.

Kayıp 2,000,000 dolara ulaştı.

Estoy vendiendo mi coche con pérdida.

Arabamı zararına satıyorum.

Parece una terrible pérdida de tiempo.

Korkunç bir vakit kaybı gibi görünüyor.

De una falta o pérdida de compañerismo.

arkadaşlık eksikliği veya kaybında oluşur.

Pero es una pérdida enorme de energía.

Fakat bu, çok büyük enerji tüketiyor.

Esa reunión fue una pérdida de tiempo.

O toplantı bir zaman kaybıydı.

Creo que es una pérdida de tiempo.

Onun zaman kaybı olduğunu düşünüyorum.

La universidad es una pérdida de tiempo.

Üniversite zaman kaybıdır.

Sufrimos una pérdida de diez mil dólares.

10,000 dolarlık bir kaybımız oldu.

Él está padeciendo de pérdida de memoria.

Hafıza kaybından muzdarip.

El dolor, la pérdida, la culpa, la vergüenza

Izdırap, kayıplar, suçluluk ve utanç-

"Estudiar lenguas extranjeras es una pérdida de tiempo,

''Okulda yapabileceğiniz diğer şeylerle karşılaştırınca

Cuando has sufrido una pérdida o un trauma,

Bir kayıp verdiyseniz veya travma yaşadıysanız,

Es una pérdida de tiempo y de dinero.

O zaman ve para kaybıdır.

Tom piensa que es una pérdida de tiempo.

Tom onun zaman kaybı olduğunu düşünüyor.

Eso es una pérdida de tiempo y dinero.

O, zaman ve para kaybıdır.

Intentar arreglar esto es una pérdida de tiempo.

Bunu düzeltmeye çalışmak bir zaman kaybı.

Creo que esto es una pérdida de tiempo.

Sanırım bu bir zaman kaybı.

Es una pérdida de tiempo estudiar con sueño.

Uykuluyken ders çalışmak zaman kaybıdır.

Te dije que era una pérdida de tiempo.

Bunun bir zaman kaybı olduğunu sana söyledim.

Les afligió mucho la pérdida de su madre.

Annelerinin kaybı onları çok etkiledi.

Esperar más es una absoluta pérdida de tiempo.

Daha fazla beklemek tam bir zaman kaybıdır.

Y eso, en la jungla, es una gran pérdida.

Ve bu, ormanda büyük bir kayıp.

La reunión fue, en resumen, una pérdida de tiempo.

Kısacası toplantı vakit kaybıydı.

Una pequeña ganancia es mejor que una gran pérdida.

- Küçük bir kazanç, büyük bir kayıptan daha iyidir.
- Zararın neresinden dönersek kârdır.

¡El esperanto es seguramente una enorme pérdida de tiempo!

Esperanto kesinlikle çok büyük bir zaman kaybı!

En mi opinión, Twitter es una pérdida de tiempo.

Bence Twitter bir zaman kaybıdır.

Pienso que mirar televisión es una pérdida de tiempo.

Bence TV izlemek zaman kaybıdır.

Su muerte fue una gran pérdida para nuestro país.

Onun ölümü ülkemiz için büyük bir kayıptı.

Su muerte fue una gran pérdida para nuestra compañía.

Onun ölümü firmamız için büyük bir kayıptı.

A las posibilidades de un nuevo amor, una nueva pérdida.

yeni aşk ve yeni kayıp olasılıklarına.

Que consiste en la pérdida de pigmentación de la piel.

Pigmentlerini kaybettiğin bir deri hastalığı.

Una y otra vez manifestaban la sensación de pérdida inminente.

Mütemadiyen, yaklaşan kayba dair hislerini dinledik, hissettik.

Algunas personas piensan que leer es una pérdida de tiempo.

Bazı insanlar okumanın zaman kaybı olduğuna inanıyorlar.

La pérdida de su padre fue muy dolorosa para ella.

Babasının kaybı onun için çok acı oldu.

Tom piensa que la escuela es una pérdida de tiempo.

Tom okulun bir zaman israfı olduğunu düşünüyor.

Tom piensa que los deportes son una pérdida de tiempo.

- Tom, sporun vakit kaybı olduğunu düşünür.
- Tom sporların bir zaman kaybı olduğunu düşünüyor.

La pérdida de su madre le trajo dolores y arrepentimientos.

Annesinin kaybı ona acı ve pişmanlık getirdi.

Tom pensó que la reunión fue una pérdida de tiempo.

Tom toplantının zaman israfı olduğunu düşündü.

Ayudar a los demás nunca es una pérdida de tiempo.

Başkalarına yardım etmek asla boşa geçmiş zaman değildir.

Supongo que la pérdida de testosterona y la llegada del estrógeno

Sanırım testosteron kaybedip östrojen almam

La amnesia es una pérdida parcial o total de la memoria.

Amnezi, hafızanın kısmen ya da tamamen kaybıdır.

Tom pensó que sería una pérdida de tiempo asistir a esa reunión.

Tom o toplantıya gitmenin zaman kaybı olacağını düşünüyordu.

Su pérdida de memoria es más bien una discapacidad psíquica que física.

Onun hafıza kaybı fiziksel bir sorundan ziyade psikolojik bir sorun.

Pienso que los juegos cómo Candy Crush son una pérdida de tiempo.

Candy Crush gibi oyunların zaman kaybı olduklarını düşünüyorum.

"Los boletos de lotería son una pérdida de dinero." "No si ganas."

"Piyango biletleri para israfıdır." "Kazansan değil."

La compañía sufrió una pérdida de mil millones de yen el año pasado.

Şirket geçen yıl bir milyar yen kaybına uğradı.

Mirar las fotos de tus amigos en Facebook es una pérdida de tiempo.

Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.

Lloró con la noticia de su muerte. “Qué pérdida para Francia y para mí”.

onun ölüm haberiyle ağladı. "Fransa için ve benim için ne büyük bir kayıp".

Es imposible reducir el tamaño de este archivo sin que haya pérdida de calidad.

Kalitesini kaybetmeden bu dosyanın boyutunu küçültemezsiniz.

Algunas personas consideran una pérdida de tiempo estudiar idiomas tales como klingon, interlingua, y esperanto.

Bazı insanlar Klingon, Interlingua ve Esperanto gibi dilleri öğrenmenin zaman kaybı olduğunu düşünmektedir.

Por un lado sufrimos una gran pérdida, pero por el otro aprendimos mucho de la experiencia.

Bir taraftan ağır kayıplar verdik fakat diğer taraftan deneyimden birçok şey öğrendik.

Tengo miedo de que mis esfuerzos por ayudarla no sean más que una pérdida de tiempo.

Ona yardımcı olma çabalarımın sadece bir zaman kaybı olduğundan korkuyorum.

Por sorpresa a Soult y lo expulsaron de Portugal con una gran pérdida de hombres y suministros.

şaşırttılar ve ağır adam ve erzak kaybıyla onu Portekiz'den çıkardılar.

Básico, pues Al-Azhar veía este matrimonio como una falta de respeto a las mujeres y una pérdida de los

konu ve hükmün çıkarılması hakkında yorum yapmak

- Creo que es una pérdida de tiempo.
- Creo que es una búsqueda inútil.
- Creo que es una tarea imposible.
- Creo que es perseguir un imposible.

Sanırım bu bir zaman kaybı.

Toda persona tiene derecho a un nivel de vida adecuado que le asegure, así como a su familia, la salud y el bienestar, y en especial la alimentación, el vestido, la vivienda, la asistencia médica y los servicios sociales necesarios; tiene asimismo derecho a los seguros en caso de desempleo, enfermedad, invalidez, viudez, vejez u otros casos de pérdida de sus medios de subsistencia por circunstancias independientes de su voluntad.

Her şahsın, gerek kendisi gerekse ailesi için, yiyecek, giyim, mesken, tıbbi bakım, gerekli sosyal hizmetler dahil olmak üzere sağlığı ve refahını temin edecek uygun bir hayat seviyesine ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, ihtiyarlık veya geçim imkânlarından iradesi dışında mahrum bırakacak diğer hallerde güvenliğe hakkı vardır.