Translation of "Paciencia" in Turkish

0.016 sec.

Examples of using "Paciencia" in a sentence and their turkish translations:

Pido paciencia.

Ben sabır istiyorum.

- Por favor tené paciencia.
- Por favor tenga paciencia.
- Por favor ten paciencia.

Lütfen sabırlı olun.

- Gracias por tu paciencia.
- Le agradezco su paciencia.

Sabrınız için teşekkür ederim.

¡Dios danos paciencia!

Ya rab, bize sabır ver!

No tengo paciencia.

Sabırlı değilim.

Perdí la paciencia.

Ben sabrımı kaybettim.

Apreciamos su paciencia.

Biz sabrını takdir ediyoruz.

Ahora ten paciencia.

Şimdi sabırlı ol.

¡Dios, dame paciencia!

Tanrım bana sabır ver!

- Él agotó su paciencia.
- Llegó al límite de su paciencia.

Sabrının sonuna geldi.

El trabajo exige paciencia.

Bu iş sabır gerektirir.

Tu paciencia me enerva.

Sabrınız beni rahatsız ediyor.

No pruebes mi paciencia.

Sabrımı denemeyin.

Tom perdió la paciencia.

Tom öfkeden kendini kaybetti.

Él enseñaba con paciencia.

O, sabırla öğretti.

No tengo mucha paciencia.

Çok sabırlı değilim.

Estoy perdiendo la paciencia.

Sabrımı kaybediyorum.

¡No pierdas la paciencia!

Sabrını yitirme!

Tomás tenía mucha paciencia.

Tom çok sabırlıydı.

Algunos no tienen paciencia.

Bazı insanların hiç sabrı yoktur.

Gracias por su paciencia.

Sabrın için teşekkürler.

Tom tiene mucha paciencia.

Tom çok sabırlı.

Estoy perdiendo la paciencia contigo.

Sana karşı sabrımı kaybediyorum.

Él perdió la paciencia conmigo.

O bana öfkelendi.

Mi paciencia se agotaba lentamente.

Sabrım yavaş yavaş sona eriyor.

Su paciencia se ha acabado.

Onun sabrı kalmamış.

Comienzo a perder mi paciencia.

Sabrımı kaybetmeye başlıyorum.

Antes de nada, ten paciencia.

Her şeyden önce, sabırlı olun.

No deberíamos perder la paciencia.

Sabırsızlanmamalıyız.

La paciencia es una virtud.

Sabır bir erdemdir.

Tom no tiene mucha paciencia.

Tom çok sabırlı değildir.

Por favor, ten paciencia conmigo.

Lütfen bana katlan.

Tuve mucha paciencia con vos.

Size karşı son derece sabırlı davranmaktayım.

El paciente perdió la paciencia.

Hasta sabrını kaybetti

Por favor hoy teneme paciencia.

Lütfen bugün bana tahammül edin.

Ella abusó de mi paciencia.

Benim sabrımı istismar etti.

La paciencia es la clave.

Sabır anahtardır.

La paciencia empieza donde termina.

Sabır bittiği yerde başlar.

El trabajo requiere de mucha paciencia.

Bu iş, büyük bir sabır gerektirir.

Estoy al límite de mi paciencia.

Sabrımın sonundayım.

No me hagas perder mi paciencia.

Sabrımı taşırma.

Se me ha agotado la paciencia.

Sabrım tükendi.

Estoy empezando a perder la paciencia.

Sabrımı kaybetmeye başlıyorum.

Los padres necesitan tener mucha paciencia.

Ebeveynlerin çok sabra ihtiyaçları var.

Ahora he perdido toda mi paciencia.

Şimdi, tüm sabrımı kaybettim.

Se me ha acabado la paciencia.

Benim sabrım tükendi.

- Ten paciencia conmigo.
- Sé paciente conmigo.

Bana katlan.

Tomás nos rogó que tengamos paciencia.

Tom sabırlı olmamızı rica etti.

Criar a un niño requiere paciencia.

Çocuk yetiştirmek tolerans gerektirir.

Ella no tiene tanta paciencia como tú.

Senin sahip olduğun kadar çok sabra sahip değil.

Trata de tener paciencia con los demás.

Başkalarıyla sabırlı olmaya çalış.

Estaban a punto de perder la paciencia.

Onların sabrı tükenmek üzereydi.

La paciencia de ellos estaba al límite.

Sabırları bitmek üzereydi.

A veces los niños no tienen paciencia.

Çocuklar bazen sabırdan yoksun olur.

Solo te pedí un poco de paciencia.

Ben sadece senden biraz sabır istedim.

Y que estaba muy agradecido por su paciencia.

nasıl minnettar olduğunu anlattı.

- Tienes que tener paciencia.
- Tienes que ser paciente.

Sabırlı olmak zorundasın.

Con un poco más de paciencia, hubieras triunfado.

Biraz daha sabırla, başarırdın.

Tenga paciencia por uno o dos días más.

Bir ya da iki gün daha sabret.

Él estaba enfadado, pero me escuchó con paciencia.

O kızgındı, ama sabırla beni dinledi.

Estoy empezando a perder la paciencia con vos.

Sana karşı sabrımı kaybetmeye başlıyorum.

Él perdió la paciencia y pegó al niño.

Sinirlendi ve çocuğa vurdu.

Él había llegado al límite de su paciencia.

Sabrının sınırlarına ulaşmıştı.

Estoy empezando a perder la paciencia con Tom.

Tom'a karşı sabrımı kaybetmeye başlıyorum.

Traducir este material exige un montón de paciencia.

Bu materyali çevirme çok sabır gerektirir.

La paciencia es la madre de la ciencia.

Sabır, bilimin anasıdır.

El dominio de un idioma extranjero requiere de paciencia.

Yabancı dil öğrenmek sabır gerektirir.

El dominio de una lengua extranjera implica mucha paciencia.

Yabancı dilde ustalaşmak çok sabır gerektirir.

Con un poco más de paciencia podrías haberlo logrado.

Biraz daha sabırla, başarabilirdin.

El hombre que esperaba el autobús perdió la paciencia.

Otobüs bekleyen adam sinirlendi.

La paciencia es una rara virtud en estos días.

Bugünlerde sabır nadir bir erdemdir.

- Son impacientes.
- Sos impaciente.
- Eres impaciente.
- No tienes paciencia.

Sen sabırsızsın.

Teniente, mi paciencia es más corta que mi espada.

Teğmen, benim sabrım kılıcımdan daha kısadır.

Vacía de egoísmo, pero repleta de amor, paciencia y amabilidad.

o diğerkâmlık, sevgi, sabır ve nezaket.

Tú no debes perder la paciencia cuando tratas con niños.

Çocuklarla uğraşırken sabırlı olmalısın.

- El profesor de la escuela de conducir dice que debería tener más paciencia.
- Mi profesor de la autoescuela dice que debería tener más paciencia.

Sürüş öğretmenim daha sabırlı olmam gerektiğini söylüyor.

Lo único que Tom necesita ahora es un poco de paciencia.

Tom'un şu anda tek ihtiyacı olan şey biraz sabır.

Perdí la paciencia después de 20 minutos, fui a tomar una ducha

20 dakika sonra sabrım tükendi ve duş almaya gittim.

Podrías hacer el crucigrama si tan sólo tuvieras un poco más de paciencia.

- Biraz daha sabırlı olsaydın, bulmacayı yapabilecektin.
- Birazcık daha sabırlı olsaydın yapbozu bitirebilirdin.

- En todo caso ten paciencia.
- Antes que nada, sé paciente.
- Sobre todo, se paciente.

Her şeyden önce, sabırlı olun.

La paciencia es el temperamento más hermoso; la ciencia es el adorno más hermoso.

Sabır en güzel huy, ilim en güzel süs eşyasıdır.

- Sé paciente, por favor. Toma tiempo.
- Por favor, ten paciencia, esto lleva su tiempo.

Sabırlı olun lütfen. Bu zaman alır.

Estamos haciendo algunos cambios a la página. Estaremos de vuelta pronto, gracias por su paciencia.

Biz site için bazı güncellemeler yapıyoruz. Yakında geri döneceğiz. Sabrınız için teşekkürler

Nunca te aproveches de la paciencia de una persona, porque tarde o temprano se cansa.

Birinin sabrından asla faydalanma çünkü er ya da geç sıkılacaktır.

- Tomás le dijo a María que tenga paciencia.
- Tomás le dijo a María que sea paciente.

Tom, Mary'ye sabırlı olmasını söyledi.