Examples of using "Naranja" in a sentence and their turkish translations:
Ona turuncu portakal verdik.
Bu bir portakaldır.
Portakal suyu satarız.
Bana bir portakal ver.
Bir portakal yedim.
Ben bir portakal suyu istiyorum.
Bir portakalı soyamaz mısın?
Portakal suyu lütfen.
Portakal suyu satarız.
Benim kravat turuncu.
Portakal gibi kokuyor.
Gömleğim turuncu.
Ben bir portakal sıkıyorum.
Portakalı yiyeceğim.
Portakal turuncu renklidir.
Bu portakal lezzetli.
Bu portakalı yiyebilir miyim?
- Masanın üstünde bir portakal var.
- Masanın üzerinde bir portakal var.
Kadın bir portakal yiyor.
Evet, portakal suyu lütfen.
O bir tür portakal.
Hiç portakal sıktın mı?
Bu portakal çok ekşi.
Kadın bir portakal yiyor.
Portakal suyu mu yoksa şampanya mı?
Emily bir portakal yedi.
Portakal suyu içiyorum.
Mary turuncu bir elbise giydi.
Sizin için bir portakal soyacağım.
Ben portakal suyu istiyorum
O da bir portakal değildir.
Bir portakal suyu istiyorum.
- Kavuniçi rengini seviyorum.
- Turuncuyu severim.
Tom bir portakal yedi.
Lütfen benim için bu portakalı soyun.
Portakal suyu lütfen.
Masanın üzerinde bir portakal var
Portakal suyu ne kadar eder?
- Bu portakal suyunu içtin mi?
- Bu portakal suyunu sen mi içtin?
Dünya portakal şeklindedir.
En sevdiğim renk turuncu.
Bu portakal suyunu sen mi içtin?
İki bardak portakal suyu, lütfen.
O, portakalın suyunu sıkmaya çalıştı.
Dünya, portakal gibi mavidir.
Kız portakal suyu içiyor.
Biraz portakal suyu istiyorum.
Portakalı soy ve bana bir parça ver.
Kız genellikle portakal suyu içiyor.
Evimizi boyayın. Turuncu boya kullanın.
Tom, Mary'nin hayat arkadaşıdır.
Annem iki şişe portakal suyu aldı.
Mesela, turuncu karnınızı acıktırırken
Gün doğumu kemerin alt tarafını turuncuyla aydınlatır
turuncuyla parlayan
O bir şişeden portakal suyu içti.
Tom bir bardak portakal suyu içti.
Tom, daha kabuğunu soymadan portakalı yedi.
"Evet, portakal suyu lütfen," diyor Mark.
İki bardak portakal suyu, lütfen.
Annem iki şişe portakal suyu aldı.
Tom portakal suyunu buzdolabından çıkardı.
Tom üç bardağı portakal suyu ile doldurdu.
Merhaba, ben biraz taze portakal suyu istiyorum.
Masada bir portakal bile yok.
mutfakta buruşuk, turuncu bir kâğıt parçası buldum.
Büyük, kuvvetli ve ateş turuncusu. Asya'nın simge hâline gelmiş orangutanı.
Portakal ve elma gibi meyveleri severim.
O bana bir parça pastaya karşılık bir portakal verdi.
İnsanlar fazla ve daha fazla portakal suyu içmek için geldiler.
Dünya şekil olarak bir portakala benzer.
Bir kız bir parça kek karşılığında bana bir portakal verdi.
Onlar ona votka katılmış bir bardak portakal suyu verdiler.