Translation of "Hecha" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Hecha" in a sentence and their turkish translations:

La carne estaba demasiado hecha.

Et aşırı kızarmıştı.

Toda mi tarea está hecha.

Bütün ödevlerim tamam.

La casa está hecha de piedra.

Ev taştan yapılmıştır.

La casa estaba hecha de ladrillos.

Ev tuğladan yapılmış.

La chimenea está hecha de ladrillo.

Baca tuğladan yapılır.

Esta cartera está hecha de papel.

Bu cüzdan kağıttan yapılır.

Esta cámara fue hecha en Alemania.

Bu kamera Almanya'da yapılmıştı.

¿De qué está hecha la mantequilla?

Tereyağ neyden yapılır?

Esta caja está hecha de cartón.

Bu kutu kartondan yapılır.

La silla está hecha de madera.

Sandalye ahşaptan yapılmış.

La caja está hecha de madera.

Kutu, ahşaptan yapılmış.

Esta es una herradura hecha imán.

Bu at nalı bir mıknatıstır.

Esta estatua está hecha de mármol.

Bu heykel mermerden yapılmıştır.

¡Mi oficina está hecha una pocilga!

Ofisim bir domuz ahırı gibi!

La materia está hecha de átomos.

Madde atomlardan oluşur.

Esta alfombra es hecha a mano.

Bu halı el yapımı.

Esta es mermelada hecha en casa.

Bu ev yapımı reçel.

Esta caja está hecha de papel.

Bu kutu, kağıttan yapılmıştır.

La botella está hecha de vidrio.

Şişe camdan yapılmıştır.

Esta mesa está hecha de madera.

- Bu masa tahta.
- Bu masa ağaçtan yapılmıştır.

La taza está hecha de oro.

Bu kupa altından yapılmıştır.

Esta jaula está hecha de alambre.

Bu kafes telden yapılmıştır.

La herida hecha con el cuchillo se cura, la herida hecha con la lengua no.

Bıçak yarası geçer, dil yarası geçmez.

¿Sabes de qué está hecha esta caja?

Bu kutunun neyden yapıldığını biliyor musun?

- ¿Tienen una reserva?
- Ha hecha una reserva?

Bir rezervasyonunuz var mı?

Esa casa vieja está hecha de madera.

Bu eski ev ahşaptan yapılmıştır.

Esta mesa está hecha de buen roble.

Bu masa meşeden yapılmıştır.

Una promesa hecha bajo amenaza no tiene validez.

Bir tehdit altında verilen bir söz değersizdir.

Esta cerámica es hecha por un artista local.

Bu çömlek yerel bir sanatçı tarafından yapıldı.

Ninguna de las flores está hecha de plástico.

Hiçbir çiçek plastikten yapılmamıştır.

La caja estaba hecha de madera de sándalo.

Kutu sandal ağacından yapıldı.

La casa de Cookie está hecha de madera.

Cookie'nin evi ahşaptan yapılmıştır.

Tom y Mary compraron una alfombra hecha a mano.

Tom ve Mary el yapımı bir halı aldı.

Todos saben que la luna está hecha de queso.

Herkes ayın peynirden yapıldığını bilir.

Es una frase hecha, no hay que entenderla literalmente.

O bir deyimdir. Onun gerçek anlamını anlamak zorunda değilsin.

Esta pareja estaba hecha el uno para el otro.

O çift birbirleri için yaratılmış.

Y una película hecha para ver en todo el mundo

ve tüm dünyada izlenebilecek şekilde yapılan bir film

Una fiesta de despedida fue hecha para el señor Smith.

Bay Smith için bir veda partisi düzenlendi.

Esta bandera de los Estados Unidos está hecha en China.

Bu Amerikan bayrağı Çin'de yapıldı.

Una bandera hecha jirones que continúa ondeando en el viento.

Parçalanmış bir bayrak rüzgarda dalgalanmaya devam ediyor.

Tom no cree que Mary esté hecha para ser profesora.

Tom, Mary'nin öğretmen olmak için biçilmiş kaftan olduğunu düşünmüyor.

- Tengo una rana en mi garganta.
- Tengo la garganta hecha polvo.

Boğazımda gıcık var.

El chocolate caliente es una bebida hecha a base de chocolate.

Sıcak çukulata çukulata özünden yapılan bir içecektir.

Una promesa hecha en español es más que una simple promesa.

İspanyolca verilmiş bir söz basit bir sözden daha fazladır.

- Esta caja fue hecha por Tony.
- Esta caja la hizo Tom.

- Bu kutuyu Tony yaptı.
- Bu kutu Tony tarafından yapılmıştır.

- Esta silla es de plástico.
- Esta silla está hecha de plástico.

- Bu sandalye plastikten yapılmıştır.
- Bu sandalye plastik.
- Bu sandalye plastikten yapılmış.

- Aquí hay una foto mía.
- Aquí hay una foto hecha por mi.

İşte benim resimlerimden biri.

- ¿De qué material está confeccionada esta chaqueta?
- ¿De qué está hecha esta chamarra?

Bu ceket hangi maddeden yapılıyor.

José murmuró entre dientes la respuesta a la pregunta hecha por el profesor.

Jose öğretmen tarafından sorulan soruya cevabı mırıldandı.

La tragedia del Apolo 1 dejó la imagen pública de la NASA hecha jirones.

Apollo 1'in trajedisi, NASA'nın kamuoyundaki imajını paramparça etti.

Esta barca está hecha con aluminio de alta calidad y acero de alta resistencia.

Bu tekne üstün kaliteli alüminyum ve yüksek güçlü demir ile yapılır.

El horario indica que esta tarea debe estar hecha para el fin de semana.

Program bu işin hafta sonuna kadar yapılması gerektiğini belirtir.

El envío de los productos se realiza posterior a un mes de hecha la orden.

Malların sevkiyatı, sipariş verildikten bir ay sonra gerçekleşir.

Si quieres que una cosa esté bien hecha, a veces tienes que hacerla tú mismo.

Bir şeyin doğru yapılmasını istiyorsan, bazen onu kendin yapmalısın.

- La carne no está lo bastante hecha/cocinada/pasada.
- La carne no está lo suficientemente cocida.

Et yeterince iyi pişirilmemiş.

- La habitación de mi hermano siempre está hecha un desastre.
- La pieza de mi hermano siempre está desordenada.

Erkek kardeşimin odası her zaman dağınık.

Participación romana a largo plazo en Iberia, hecha posible por el éxito de Cneo en el campo de batalla

...müdahil olma konusunda kararlılığıydı. Bu durum Gnaeus'un...