Translation of "Hacerse" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Hacerse" in a sentence and their turkish translations:

Quieren hacerse ricos.

- Onlar zengin olmak istiyorlar.
- Zengin olmak istiyorlar.

Decidió hacerse piloto.

Pilot olmaya karar verdi.

Algo tenía que hacerse.

Bir şey yapılmak zorundaydı.

Esto tiene que hacerse.

Bu yapılmalı.

- ¿Quieren hacerse ricos?
- ¿Quieren hacerse ricas?
- ¿Quieres ser rico?
- ¿Quiere ser rico?

- Zengin olmak ister misin?
- Zengin olmak ister misiniz?

A España para hacerse cargo.

üstlenmesi için İspanya'ya geri gönderdi .

Él está deseando hacerse famoso.

O, ünlü olmak için isteklidir.

Su objetivo es hacerse profesor.

Onun amacı bir öğretmen olmak.

Clive quiere hacerse ingeniero electrónico.

Clive bir elektronik mühendisi olmak istiyor.

Haré lo que debe hacerse.

Yapılması gerekeni yapacağım.

Mi tarea sigue sin hacerse.

Ev ödevim yapılmak için duruyor.

Es inútil hacerse el rudo.

Sert oynamanın bir faydası yok.

¿Quiere hacerse a un lado?

Kenara çekilir misin?

- Se puede hacer.
- Puede hacerse.

Bu yapılabilir.

Tom quiere hacerse rico rápido.

Tom, hızlı zengin olmak istiyor.

Tom no podía hacerse entender.

Tom kendini anlatamıyordu.

Tom no pudo hacerse escuchar.

Tom sesini duyuramıyordu.

Porque las preguntas podrían no hacerse.

Çünkü sorular sorulmayabilir de

Es una ventaja de hacerse mayor.

Bu, büyümenin avantajlarından biri.

hacerse cargo de la empresa aquí

burada şirketi hemen ele geçiriyor

Ella consiguió hacerse elegida como alcalde.

Kendisini belediye başkanı olarak seçtirmeyi başardı.

Tom quiere hacerse rico y famoso.

Tom zengin ve ünlü olmak istiyor.

Los niños siempre quieren hacerse mayores.

Çocuklar her zaman yetişkin olmak isterler.

¿Quiere hacerse la prueba del SIDA?

HIV testi yaptırmak ister misiniz?

El turno diurno, finalmente, puede hacerse cargo.

Artık gündüz vardiyası işbaşı yapabilir.

Y él vino a hacerse los documentos.

o da belge yaptırmak için geldi.

Es interesante hacerse amigo de un extranjero.

Bir yabancı ile arkadaş olmak ilginçtir.

Esto tiene que hacerse para el lunes.

Bu, pazartesiye kadar yapılmak zorunda.

Hacerse un tatuaje es una idea tonta.

Dövme yaptırmak aptalca bir fikir.

¿Crees que el revólver debiera hacerse ilegal?

Tabancaların yasadışı yapılması gerektiğini düşünüyor musunuz?

Eso crea la razón fundamental para hacerse oír.

Bu, kendini ifade etmek için gerekçe oluşturur.

Porque sabía que las cosas podían hacerse mejor.

çünkü işlerin daha iyi olabileceğini biliyordum.

El trabajo no puede hacerse en un momento.

İş birdenbire yapılamaz.

Es muy fácil hacerse miembro de esta biblioteca.

Bu kütüphanede bir üye olmak çok kolay.

Gracias por hacer lo que tenía que hacerse.

- Gerekeni yaptığınız için teşekkür ederim.
- Yapılması gerekeni yaptığın için teşekkürler.

El trabajo debe hacerse, se quiera o no.

Beğensen de beğenmesen de iş yapılmak zorunda.

- El único objetivo de ella en la vida era hacerse rica.
- Su único objetivo en la vida era hacerse rica.

Onun hayattaki tek amacı zengin olmaktı.

Mi depresión comenzó a hacerse notar en el 8º.

Depresyon ağır darbeyi 8. sınıfta vurmaya başladı.

Oí que toma tiempo hacerse amigo de personas inglesas.

Duydum ki İngiliz insanlarla arkadaşlık kurmak zaman alıyor.

Toquemos madera para que nuestro sueño pueda hacerse realidad.

Rüyamızın gerçek olması için tahtaya vuralım.

- Puedes hacerte uno propio.
- Usted puede hacerse uno propio.

Kendiniz yapabilirsiniz.

Para el rico es más fácil hacerse más rico.

Zenginlerin daha zengin olması daha kolaydır.

Ella no pensaba que sus sueños pudieran hacerse realidad.

O, hayallerinin gerçek olacağını hiç düşünmemişti.

Y ahora viene lo mejor: hay algo que puede hacerse.

Şimdi, işte iyi haber: bununla ilgili bir şeyler yapabiliriz.

Él fue a Tokio con el sueño de hacerse rico.

O zengin olma hayaliyle Tokyo'ya gitti.

Deberán hacerse en provecho y en interés de todos los países,

tüm insanlığın faydası için yapılmalıdır.''

No todo lo que se puede hacer vale la pena hacerse.

- Bazı şeyler, yapılması mümkün olsa da, uğraşmaya değmez.
- Yapılabilen her şey uğrunda çekilen acıya değmez.

Le suplicó a Napoleón que regresara lo antes posible para hacerse cargo.

Napolyon'a yönetimi devralmak için bir an önce geri dönmesi için yalvardı.

EE. UU. es el lugar más peligroso para hacerse cortar el cabello.

ABD saç tıraşı olmak için dünyadaki en tehlikeli yer.

Y si ella pudiese hacerse sus exámenes y recibir su tratamiento en casa,

Testlerini ve tedavisini de evde yaptırabilse,

Pero es difícil hacerse camino por las inmensas dunas uniformes en la oscuridad.

Fakat bu engin, tekdüze kumullarda karanlıkta yol bulmak zor.

Dudo que Tom tenga el valor de hacer lo que verdaderamente necesita hacerse.

- Tom'un gerçekten yapılması gerekeni yapma cesareti olduğundan şüpheliyim.
- Tom'un gerçekten yapılması gereken şeyleri Yapmak için cesareti olduğundan kuşku duyuyorum.

- Sabes lo que hay que hacer, ¿no?
- Conoces lo que debe hacerse, ¿verdad?

Ne yapılması gerektiğini biliyorsun, değil mi?

Tom y Mary están planeando hacerse construir una casa luego de tener su primer hijo.

Tom ve Mary ilk çocuklarından sonra bir ev yaptırmayı planlıyorlar.

Si la persona quiere usar esas armas o si trata de usarlas o trata de hacerse

isteyen istediği gibi buna benzer silahlar kullansın veya kullanmaya çalışsın veya yapılmaya çalışılsın

- ¿No es eso lo que hay que hacer?
- ¿No es eso lo que ha de hacerse?

Yapılması gereken o değil mi?

¿Crees que haya que poder hacerse pasar por un hablante nativo para ser un espía efectivo?

Yerli bir konuşmacı olmana rağmen etkili bir casus olmak için sınavı geçebilmek zorunda olduğunu düşünüyor musun?

- Lleva un tiempo cocinar galletas.
- Cuesta un rato hacer galletas.
- Las galletas tardan un rato en hacerse.

Kurabiye yapmak zaman alır.

- Su objetivo principal en la vida era volverse rico.
- Su objetivo principal en la vida era hacerse rico.

Onun hayattaki temel amacı zengin olmak.

- Ten cuidado con lo que deseas, podría hacerse realidad.
- Ten cuidado con lo que deseas, porque puede realizarse.

Ne dilediğine dikkat et, gerçekleşebilir.

- Jim parece conocer el arte de conocer muchachas.
- Jim parece conocer el arte de hacerse amigo de las muchachas.

Jim kızlarla arkadaşlık yapma sanatını biliyor gibi görünüyor.

- A todos les gustaría creer que los sueños pueden hacerse realidad.
- A cada uno le gustaría creer que los sueños pueden ser realidad.
- Les gustaría creer que los sueños pueden convertirse en realidad.

Herkes hayallerin gerçekleşebileceğine inanmak istiyor.