Translation of "Fuente" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Fuente" in a sentence and their turkish translations:

Conozco la fuente.

Kaynağı biliyorum.

La fuente está allá.

Çeşme orada.

Cuando miras la fuente extranjera

yabancı olan kaynağa baktığınızda ise

- Bebían de la fuente por turnos.
- Se turnaban para beber de la fuente.

Sırayla çeşmeden su içtiler.

Una fuente de felicidad y paz

bir huzur ve mutluluk kaynağı yaratıp

Esta es la fuente de alimento

besin kaynağı budur

Ella es mi fuente de inspiración.

O benim ilham kaynağım.

¿Es una buena fuente de proteína?

O iyi bir protein kaynağı mı?

¿Es una buena fuente de potasio?

O iyi bir potasyum kaynağı mı?

El placer es la fuente del dolor.

Acının kaynağı zevktir.

El hombre era una fuente de conocimientos.

Adam bir bilgi kaynağıydı.

¿Cuál es tu mayor fuente de inspiración?

En büyük ilham kaynağınız nedir?

Obtuve la noticia de una fuente confiable.

Haberi güvenilir bir kaynaktan aldım.

Uso internet como fuente para mi investigación.

Araştırmam için İnternet'i bir kaynak olarak kullanıyorum.

Sirva usted el pescado en esa fuente.

Balığı o tabak üzerinde servis edin.

Nuestra religión no es la fuente del Corán

dinimizi ise kaynak olan Kuran'dan değil

El agua de esta fuente está muy fría.

Bu çeşmedeki su çok soğuk.

Hay una fuente en medio de la ciudad.

Kentin ortasında bir çeşme var.

- El viento es una fuente de energía limpia y barata.
- El viento es una fuente energética limpia y barata.

Rüzgar ucuz ve temiz bir enerji kaynağıdır.

Puede ser fuente de alegría amor y apoyo mutuo.

keyif, sevgi ve karşılıklı destek için bir kaynak olabilir.

Si hallan una fuente de agua, también encontrarán comida.

Su kaynağı bulduğunuzda yiyecek bir şeyler de bulacaksınız demektir.

Empiezan a decirte la fuente de inspiración que eres.

Size ne kadar büyük bir esin kaynağı olduğunuzu söylemeye başlıyorlar.

El espacio también es una infinita fuente de inspiración

Uzay aynı zamanda eğitim araştırma, astronomi

Localiza la fuente de un sonido con precisión mortal.

Sesin geldiği noktayı... ...ölümcül tutarlılıkla belirler.

Cuando intentaron rastrear su origen, encontraron una fuente probable

Nereden geldiğini bulmaya çalıştıklarında ise olası bir kaynak buldular:

Los ingresos de esta fuente son libres de impuestos.

Bu kaynaktan elde edilen gelir, vergiden muaftır.

Nadie ha encontrado aún la fuente de la juventud.

Henüz kimse gençlik çeşmesini bulamadı.

La energía solar es una nueva fuente de energía.

Güneş enerjisi yeni bir enerji kaynağıdır.

Y eso, para el superviviente, es gran fuente de alimento.

Bu, hayatta kalmak isteyenler için harika bir yiyecek kaynağı.

Si vamos a entrar allí, necesitaremos una fuente de luz.

İçeri gireceksek ışık kaynağına ihtiyacımız olacak.

¿Qué antorcha creen que sea nuestra mejor fuente de luz?

Sizce hangi meşale en iyi ışık kaynağı olur?

Y no queremos quedar varados  sin una fuente de luz.

Bir ışık kaynağı olmadan  mahsur kalmak istemeyiz.

He perdido mi pluma fuente. Tendré que comprarme una mañana.

Dolma kalemimi kaybettim. Yarın bir tane satın almak zorundayım.

La luz solar es la principal fuente de vitamina D.

Güneş ışığı D vitamininin esas kaynağıdır.

La espinaca es una fuente rica de fierro y calcio.

Ispanak demir ve kalsiyum açısından zengin bir kaynaktır.

Las mujeres y las niñas son una fuente feroz de posibilidades.

kadınlar ve kızlar müthiş bir çözüm ihtimali.

Probablemente, guíen a una fuente de agua, pero van para allá.

Muhtemelen suya gidiyorlardır ama bu izlerin yönü bu taraf.

Los hombres están en busca de la Fuente de la Juventud.

İnsanlar Gençlik Çeşmesini arıyorlar.

Delante de la fuente una chica tocaba la guitarra y cantaba.

Genç bir kadın çeşmenin önünde şarkı söyleyip gitar çalıyordu.

La fuente histórica de la demonización de los hombres negros y blancos

siyah ve beyaz erkeklerin şeytanlaştırılma hikayeleri

Tanto va el cántaro a la fuente, que al final se rompe.

Su testisi su yolunda kırılır.

Y eso suele ser una señal de que ven una fuente de comida.

Bu genelde bir yiyecek kaynağı buldukları anlamına gelir.

Y eso suele ser una señal de que vieron una fuente de comida.

Bu genelde bir yiyecek kaynağı bulduklarını gösterir.

Y la principal fuente de alimento para innumerables criaturas marinas. Desde los alevines

Aynı zamanda, sayısız deniz canlısının ana yemek kaynağıdır. En ufak balıktan...

Sin embargo, la única fuente de luz de la Luna era el Sol.

Oysaki Ay'ın tek ışık kaynağı Güneş'ti

E investigadores dicen esta primera persona fue la fuente de todas estas infecciones.

Ve araştırmacılar bu kişinin tüm bu enfeksiyonların kaynağı olduğunu söylüyor...

Pero en realidad, Uds. son Uds., y el sentimiento es una fuente de datos.

Oysa siz sizsiniz, dugularınız ise veri.

Nuestra fuente de vergüenza es que aprendemos nuestra historia de fuentes de otros países

bir utanç kaynağımızda bizim kendi tarihimizi başka ülkelerin kaynaklarından öğrenmemiz

Climáticos que han eliminado la principal fuente de alimento de las jirafas, que son los

olan zürafaların ana besin kaynağını ortadan kaldıran iklim

Si no se indica la fuente, una cita no es una cita, sino un plagio.

Kaynak belirtilmeden alıntı kullanılırsa bu aşırmacılığa girer.

Los principales idiomas que sirven de fuente al interlingua son portugués, español, italiano, francés e Inglés.

Kaynak olarak İnterlingua'ya hizmet eden ana diller Portekizce, İspanyolca, İtalyanca, Fransızca ve İngilizcedir.

Resultó ser un matrimonio amoroso y una gran fuente de fortaleza para Davout en los años venideros.

Önümüzdeki yıllarda Davout için sevgi dolu bir evlilik ve büyük bir güç kaynağı oldu.

La televisión puede ser una importante fuente de cultura y sus transmisiones educativas son valoradas en muchas escuelas.

Televizyon önemli bir kültür kaynağı olabilir, ve eğitim yayınlarına birçok okulda değer verilmektedir.

Un día, cuando estaba cerca de la fuente, una mujer pobre se acercó preguntando por algo de beber.

Bir gün çeşmenin çevresindeyken fakir bir kadın içecek bir şey istemek için bana geldi.

La fuente también comentó que la Duquesa de Cambridge se sentía "satisfecha" con sus logros en los últimos doce meses.

Ayrıca kaynak Cambridge düşesini on iki ayin sonunda mutmain hissettiğini söyledi.

La palta es una fuente potencial de beta-sitosterol, un compuesto químico muy utilizado en el tratamiento de las enfermedades cardíacas.

Avokado, kalp hastalıklarının tedavisinde çok kullanılan kimyasal bir bileşik olan beta-sitosterol'un potansiyel bir kaynağıdır.

Un buen reportero se aprovecha de lo que obtiene de cualquier fuente, incluso de las del tipo "me lo ha dicho un pajarito".

İyi bir gazete muhabiri herhangi bir kaynaktan öğrendiklerinden, hatta "küçük kuş ona öyle söyledi" türü kaynaktan bile yararlanır.

Pero sería triste recoger estas frases y guardárnoslas para nosotros, porque se pueden hacer tantas cosas con ellas… Por eso Tatoeba está abierta, nuestro código fuente está abierto. Nuestra información está abierta al público.

Ama biliyorsunuz, tüm bu cümleleri toplamak ve kendimiz için saklamak hazin olacaktır. Ki Tatoeba'nın açık olmasının nedeni budur. Bizim kaynak kodumuz açıktır. Bizim bilgimiz açıktır.