Translation of "Paz" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Paz" in a sentence and their turkish translations:

Paz.

- Selametle.
- Hadi selametle.

- ¡Déjame en paz!
- ¡Déjeme en paz!
- ¡Déjame sola!
- Déjame en paz.
- ¡Dejame en paz!
- Déjame solo.

Beni yalnız bırak!

¡Danos paz!

Bize huzur ver!

Quiero paz.

Barış istiyorum.

- Que en paz descanse.
- Que descanse en paz.

- Huzur içinde yat.
- Huzur içinde yatsın.

Amor y paz.

Sevgi ve Barış.

Déjalo en paz.

Onu yalnız bırak.

Vivimos en paz.

- Biz barış içinde yaşarız.
- Huzur içinde yaşıyoruz.

Dejadla en paz.

Onu yalnız bırakın.

Anhelamos la paz.

- Biz barış için can atıyoruz.
- Barış burnumuzda tütüyor.

Vinimos en paz.

Biz barış içinde geliriz.

Déjame en paz.

Beni yalnız bırak.

Déjanos en paz.

Sadece bizi yalnız bırak.

Sólo quiero paz.

Ben sadece huzur istiyorum.

Nuestra mente se siente en paz, una paz mental.

aklımız uyumu, zihinsel uyumu hisseder.

- Queremos paz en el mundo.
- Queremos la paz mundial.

Dünyada barış istiyoruz.

Déjanos en paz, y nosotros te dejaremos en paz.

Bizi yalnız bırak ve biz seni yalnız bırakırız.

- ¡Déjame en paz!
- ¡Déjeme en paz!
- Déjame tranquilo.
- ¡Dejadme tranquila!
- ¡Dejadme tranquilo!
- ¡Dejadme en paz!

- Beni yalnız bırakın.
- Beni rahatsız etmeyin.
- Canımı sıkmayın.

- Por favor, déjame en paz.
- Por favor, déjeme en paz.

Lütfen beni yalnız bırak.

- ¡Déjame en paz!
- ¡Dejadme tranquila!
- ¡Dejadme tranquilo!
- ¡Dejadme en paz!

Beni rahat bırak!

Que en paz descanse.

Huzur içinde yatsın.

Todos deseamos la paz.

- Hepimiz barış için umut ediyoruz.
- Hepimiz barış istiyoruz.

Déjame trabajar en paz.

İşimi barış içinde yapmama izin verin.

Mejor dejarla en paz.

Onu yalnız bıraksak iyi olur.

Ellos viven en paz.

Onlar barış içinde yaşarlar.

Ellos vivieron en paz.

Onlar barış içinde yaşadı.

Él habló de paz.

Barış hakkında konuştu.

Temor permanente, paz permanente.

Sonsuz korku, sonsuz barış.

Me siento en paz.

Kendimi rahat hissediyorum.

Paz en el mundo.

Dünyada barış olsun.

Trabajamos por la paz.

Barış için çalışıyoruz.

Dejame morir en paz.

Huzur içinde ölmeme izin ver.

La gente quiere paz.

İnsanlar barış istiyor.

- ¡Que la paz sea contigo!
- ¡Qué la paz esté con vosotros!

Barış seninle olsun.

La paloma representa la paz.

- Güvercin barış anlamına gelir.
- Güvercin barışı simgeler.

Toda la nación quiere paz.

Bütün ulus barış istiyor.

Solo quisiera desayunar en paz.

Sadece barış içinde kahvaltımı yemek istiyorum.

"¡Sin justicia, no hay paz!"

"Adalet yoksa barış yok!"

Deja mi coche en paz.

Arabamı yalnız bırakın.

¡Que la paz sea contigo!

Barış seninle olsun.

Este tratado garantiza la paz.

Bu antlaşma barışı garantiye alır.

Amo la paz y tranquilidad.

Ben huzur ve sakinliği severim.

Todos desean la paz eterna.

Herkes kalıcı barış istiyor.

Dale chance a la paz.

Barışa bir şans verin.

Podría vivir en paz aquí.

Burada barış içinde yaşayabilecektim.

La nación estaba en paz.

Ulus barış halindeydi.

Tengamos la fiesta en paz.

Barış içinde parti verelim.

Sin justicia no habrá paz.

Adalet olmadan barış olmayacak.

- Sólo la paz puede salvar al mundo.
- Sólo la paz puede salvar el mundo.

Sadece barış dünyayı kurtarabilir.

- No nos van a dejar en paz.
- Ellos no nos van a dejar en paz.
- Ellas no nos van a dejar en paz.

Onlar bizi yalnız bırakmayacak.

El puzle de la paz mental,

Bu tuzağa zihinsel uyum yapbozu diyorum

Una fuente de felicidad y paz

bir huzur ve mutluluk kaynağı yaratıp

Él trató de traer la paz.

O, barış getirmek için çalıştı.

Enfatizó la importancia de la paz.

Barışın önemini vurguladı.

Todo el mundo anhela la paz.

Tüm Dünya barışa açlık duyuyor.

Ambos países están en paz ahora.

Her iki ülke şimdi barış içindeler.

Todo el mundo desea la paz.

Tüm dünya barış istiyor.

El presidente quiere la paz, ¿verdad?

Başkan barış istiyor, değil mi?

Deja en paz a mi familia.

Ailemi yalnız bırak.

Deja a mi familia en paz.

Ailemi rahat bırak.

Da una oportunidad a la paz.

Barışa bir şans verin.

Prometí dejar a Tom en paz.

Tom'u yalnız bırakacağıma söz verdim.

Que tu alma descanse en paz.

Ruhun huzur içinde yatsın.

Ellos firmaron el tratado de paz.

Onlar barış antlaşması imzaladı.

¡Dejá a mi familia en paz!

Ailemi rahat bırak!

Para experimentar esa sensación de paz mental.

böylece zihnimiz zihinsel uyum içinde hissedebilir

Cultivar emociones de paz y de felicidad

Barış, neşe, sevgi, şefkat, empati

Este estado mental de estabilidad y paz

nasıl aktif olarak besleyebiliriz?

Simplemente resuelvan llevar esta paz con Uds.

içinizdeki bu huzuru gün içerisinde

Y trabajar con ellos por la paz,

ve barış için birlikte çalışarak

Una rama de olivo simboliza la paz.

Bir zeytin dalı barışı simgeler.

Japón está en paz con sus vecinos.

Japonya komşularıyla barış içindedir.

Una paloma es un símbolo de paz.

Güvercin bir barış sembolüdür.

El tratado de paz se firmará mañana.

Barış antlaşması yarın imzalanacak.

La paz es mejor que la guerra.

Barış savaştan daha iyidir.

Si quieres la paz, prepara la guerra.

Barış istiyorsan, savaş için hazırlan.

Por favor, dejame en paz. Estoy ocupada.

Lütfen beni yalnız bırakın, Meşgulüm.

- ¡Déjame sola!
- Déjame en paz.
- Déjame solo.

- Beni yalnız bırak.
- Beni rahat bırak.

Él dedicó su vida a la paz.

O, hayatını barışa adadı.

Acaben con la violencia; persigan la paz.

Şiddete son ver; barışın peşinden koş.

Quiero que dejes en paz a Tom.

Tom'u yalnız bırakmanı istiyorum.

Sólo la paz puede salvar el mundo.

Barıştan başka hiçbir şey dünyayı kurtaramaz.

Todas las naciones desean la paz mundial.

Her ulus dünya barışını arzular.

¿Se pondrá la paz doméstica en peligro?

İç barış tehlikeye girer mi?

Nada es tan importante como la paz.

Hiçbir şey barış kadar önemli değildir.

Las conversaciones de paz fracasaron de nuevo.

Barış görüşmeleri yine başarısız oldu.

Que es la naturaleza de la paz interior.

ki bu iç huzurunuzun doğasında vardır.

Durante unos años hubo paz en Europa central:

Orta Avrupa'da birkaç yıl barış vardı: