Examples of using "Frente" in a sentence and their turkish translations:
İki düşman yüz yüzeydi.
Biz önde oturduk.
Alnın kanıyor.
Bir de üzerine kendisi cepheye gidiyorken
Önünde ne var?
Bir adım öne çık.
Başını dik tut.
Bekleyin, lütfen.
Ben onu alnından öptüm.
peki onlardan biriyle göz göze gelecek olursanız ne olacak?
ben de karşısında diz çöküyorum
, Northumbria kıyılarında gemi enkazına
Kaşınızdaki teri silin.
Rod John'un karşısında yaşıyor.
O, beni alnımdan öptü.
O, ön kapıyı dikkatlice kapattı.
Televizyonun karşısında uyudum.
Onu personelin önünde yaptın.
Onu personelin önünde yaptılar.
O, arabanın önünde yürüyordu.
Okulun önünde seni bekleyeceğim.
O üç ay boyunca öndeydi.
Ön frenler çalışmıyor.
Ben koşarak onları geçtim.
O, onu alnından öptü.
Tom, Mary'nin karşısına oturdu.
Ziyaretçi karşımda oturdu.
Evimin önünde uzun bir ağaç vardı.
Evimin önünde bir göl var.
- Aniden önümüzde bir ayı göründü.
- Aniden karşımıza bir ayı çıktı.
çabalar ve onların önüne berrak bir ayna koyuyor olmak.
çizimlerinin olduğunu göstermekteler.
Okulun önünde bazı ağaçlar görürsün.
İstasyonun önünde bir banka vardır.
Binanın önünde bir araba var.
Araba bankanın önünde durdu.
Lütfen oda 213'ün önünde bekleyin.
Tom TV'nin önünde sessizce kestirdi.
Dizlerinizi bükün ve önünüze bakın.
Binanın önünde bekliyordu.
Kalabalık postanenin önünde toplandı.
Dünya benim için kararıyor.
Tom, Mary'nin önünde durdu.
Parkın karşısında güzel bir nehir var.
Bir ağaç evin önünde duruyor.
Otelin önünde bir banka var.
Evimin önünde bir kitabevi var.
Tom, Mary'yi alnından öptü.
Sorunla yüzleşmek zorunda kalındı.
Ön kapı açılmayacak.
Evin önünde bir bahçe var mı?
O koşarak beni geçti.
Herkesin önünde beni öptü.
Annemin varlığında bundan bahsetme.
Bir aynanın önünde saçını fırçalıyordu.
Evimin önünde bir park var.
Evimin önünde bir dükkan var.
O varken çok utangaç davranıyor.
Araba garajın önünde.
- O, kapının önünde.
- O kapının önünde.
Tehlikenin karşısında cesaretini gösterdi.
Biz okulun önünde buluştuk.
Tom, Mary'yi alnından öptü.
Birdenbire, bir adam onların önüne doğru yürüdü.
Tiyatronun önünde buluşalım.
Zorla öne geçmeye çalışıyor.
Bilgisayarın başında öylece oturmayın. Bir karar vermelisiniz.
- Evimin önünde ufak bir bahçe var.
- Evimin önünde küçük bir bahçe var.
Evin önünde bir bahçe vardır.
Dükkan tam istasyonun önünde.
Kadınlar bir kütüphanenin önünde.
Araba, binanın önüne park edildi.
Otobüs evimden önce durur.
Evimin karşısında bir kitapçı var.
O, ellerini onun alnına koydu.
Anksiyete ile baş edemedi.
Onun evi benimkinin karşısındadır.
Kaza gözlerimin önünde oldu.
Balık dükkanını önünde vızıldayan bir sinek var.
- Alnından teri sildi.
- Alnındaki teri sildi.
Doğu cephesinde savaşı kaybettiler.
- Bahçe, evin önündedir.
- Bahçe evin önünde.
Arabasını binanın önünde park etti.
Arkadaşlarımın önünde beni utandırdı.
Tom deponun önünde Mary'yi bekledi.
Beyefendi bankanın önünde durdu.
Evin önünde garip bir adam var.
Kızını alnından öptü.
O ön koltukta oturuyor.
Köyümüzün önünden nehir geçiyor.
İşten kimin sorumlu olduğunu bilmiyorum.
Evimin önünde büyüleyici bir pasta salonu var.