Translation of "Frente" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Frente" in a sentence and their turkish translations:

Los dos enemigos estaban frente a frente.

İki düşman yüz yüzeydi.

Nos sentamos al frente.

Biz önde oturduk.

- Te está sangrando la frente.
- Te sale sangre de la frente.

Alnın kanıyor.

Y cuando va al frente

Bir de üzerine kendisi cepheye gidiyorken

¿Qué hay frente a ti?

Önünde ne var?

Da un paso al frente.

Bir adım öne çık.

Mantén tu frente en alto.

Başını dik tut.

Mire al frente, por favor.

Bekleyin, lütfen.

La besé en la frente.

Ben onu alnından öptüm.

Pero ¿qué hacer si alguna vez te topas con uno frente a frente?

peki onlardan biriyle göz göze gelecek olursanız ne olacak?

Entonces me arrodillo frente a ella

ben de karşısında diz çöküyorum

frente a la costa de Northumbria.

, Northumbria kıyılarında gemi enkazına

Sécate el sudor de la frente.

Kaşınızdaki teri silin.

Rod vive en frente de John.

Rod John'un karşısında yaşıyor.

Él me besó en la frente.

O, beni alnımdan öptü.

Cerró cuidadosamente la puerta del frente.

O, ön kapıyı dikkatlice kapattı.

Yo dormí en frente del televisor.

Televizyonun karşısında uyudum.

Lo hiciste en frente del personal.

Onu personelin önünde yaptın.

Lo hicieron en frente del personal.

Onu personelin önünde yaptılar.

Él iba caminando frente al auto.

O, arabanın önünde yürüyordu.

Te espero al frente del colegio.

Okulun önünde seni bekleyeceğim.

Estuvo tres meses en el frente.

O üç ay boyunca öndeydi.

Los frenos del frente no sirven.

Ön frenler çalışmıyor.

Pasé corriendo en frente de ellos.

Ben koşarak onları geçtim.

Ella lo besó en la frente.

O, onu alnından öptü.

Tom se sentó frente a Mary.

Tom, Mary'nin karşısına oturdu.

- El visitante se sentó en frente de mí.
- El visitante se sentó frente a mí.

Ziyaretçi karşımda oturdu.

- Había un alto árbol frente a mi casa.
- Había un árbol alto frente a mi casa.

Evimin önünde uzun bir ağaç vardı.

- Hay un lago en frente de mi casa.
- Hay un lago en frente a mi casa.

Evimin önünde bir göl var.

- Un oso apareció repentinamente en frente de nosotros.
- De repente, un oso apareció frente a nosotros.

- Aniden önümüzde bir ayı göründü.
- Aniden karşımıza bir ayı çıktı.

Intentamos poner un espejo frente a ellos.

çabalar ve onların önüne berrak bir ayna koyuyor olmak.

De historias mitológicas en frente de nosotros.

çizimlerinin olduğunu göstermekteler.

Ustedes ven varios árboles frente la escuela.

Okulun önünde bazı ağaçlar görürsün.

Hay un banco frente a la estación.

İstasyonun önünde bir banka vardır.

Hay un coche en frente del edificio.

Binanın önünde bir araba var.

El auto se detuvo frente al banco.

Araba bankanın önünde durdu.

Por favor espere frente al cuarto 213.

Lütfen oda 213'ün önünde bekleyin.

Tom reposó tranquilamente en frente del televisor.

Tom TV'nin önünde sessizce kestirdi.

Ponte de rodillas y mira al frente.

Dizlerinizi bükün ve önünüze bakın.

Ella estaba esperando en frente del edificio.

Binanın önünde bekliyordu.

La muchedumbre se reunió frente al correo.

Kalabalık postanenin önünde toplandı.

El mundo se oscurece frente a mí.

Dünya benim için kararıyor.

Tom se paró en frente de María.

Tom, Mary'nin önünde durdu.

Frente al parque hay un río precioso.

Parkın karşısında güzel bir nehir var.

Frente a la casa hay un árbol.

Bir ağaç evin önünde duruyor.

Hay un banco en frente del hotel.

Otelin önünde bir banka var.

Hay una librería frente a mi casa.

Evimin önünde bir kitabevi var.

Tom besó a Mary en la frente.

Tom, Mary'yi alnından öptü.

Había que hacer frente a aquel conflicto.

Sorunla yüzleşmek zorunda kalındı.

La puerta del frente no se abre.

Ön kapı açılmayacak.

¿Hay un jardín frente a la casa?

Evin önünde bir bahçe var mı?

Él pasó corriendo en frente de mí.

O koşarak beni geçti.

Él me besó en frente a todos.

Herkesin önünde beni öptü.

No menciones eso frente a mi mamá.

Annemin varlığında bundan bahsetme.

Ella se estaba peinando frente al espejo.

Bir aynanın önünde saçını fırçalıyordu.

Hay un parque frente a mi casa.

Evimin önünde bir park var.

Hay una tienda frente a mi casa.

Evimin önünde bir dükkan var.

Él es muy tímido frente a ella.

O varken çok utangaç davranıyor.

El coche está en frente del garaje.

Araba garajın önünde.

Él está al frente de la puerta.

- O, kapının önünde.
- O kapının önünde.

Frente al peligro, ella mostró su valor.

Tehlikenin karşısında cesaretini gösterdi.

Nos hemos encontrado frente a la escuela.

Biz okulun önünde buluştuk.

- Tom besó a Mary en la frente.
- Tom le dio a Mary un beso en la frente.

Tom, Mary'yi alnından öptü.

- De repente, un hombre se paró en frente de ellos.
- Repentinamente, un hombre se puso frente a ellos.

Birdenbire, bir adam onların önüne doğru yürüdü.

- Veámonos delante del teatro.
- Vamos a quedar en frente del teatro.
- Vamos a reunirnos en frente del teatro.

Tiyatronun önünde buluşalım.

Y entra por la fuerza hasta el frente.

Zorla öne geçmeye çalışıyor.

No se queden frente a la computadora, decidan.

Bilgisayarın başında öylece oturmayın. Bir karar vermelisiniz.

Hay un pequeño jardín frente a mi casa.

- Evimin önünde ufak bir bahçe var.
- Evimin önünde küçük bir bahçe var.

Hay un jardín en frente de la casa.

Evin önünde bir bahçe vardır.

La tienda está justo frente a la estación.

Dükkan tam istasyonun önünde.

Las mujeres están en frente de la biblioteca.

Kadınlar bir kütüphanenin önünde.

El automóvil está estacionado al frente del edificio.

Araba, binanın önüne park edildi.

El bus para en frente de mi casa.

Otobüs evimden önce durur.

Hay una librería en frente de mi casa.

Evimin karşısında bir kitapçı var.

Él se puso la mano en la frente.

O, ellerini onun alnına koydu.

Ella no pudo hacer frente a la ansiedad.

Anksiyete ile baş edemedi.

Su casa está en frente de la mía.

Onun evi benimkinin karşısındadır.

El accidente tuvo lugar justo en frente mío.

Kaza gözlerimin önünde oldu.

Hay una mosca zumbando frente a la pescadería.

Balık dükkanını önünde vızıldayan bir sinek var.

Él se secó el sudor de su frente.

- Alnından teri sildi.
- Alnındaki teri sildi.

Perdieron la guerra en el frente del Este.

Doğu cephesinde savaşı kaybettiler.

El jardín está al frente de la casa.

- Bahçe, evin önündedir.
- Bahçe evin önünde.

Él aparcó su coche en frente del edificio.

Arabasını binanın önünde park etti.

Ella me avergonzó en frente de mis amigos.

Arkadaşlarımın önünde beni utandırdı.

Tom esperó a Mary en frente del almacén.

Tom deponun önünde Mary'yi bekledi.

El caballero estaba parado en frente del banco.

Beyefendi bankanın önünde durdu.

Hay un extraño en frente de la casa.

Evin önünde garip bir adam var.

Él besó a su hija en la frente.

Kızını alnından öptü.

Él está sentado en el puesto del frente.

O ön koltukta oturuyor.

El río fluye en frente de nuestra aldea.

Köyümüzün önünden nehir geçiyor.

No sé quién está al frente del negocio.

İşten kimin sorumlu olduğunu bilmiyorum.

Frente a mi casa hay una pastelería encantadora.

Evimin önünde büyüleyici bir pasta salonu var.