Translation of "Espalda" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Espalda" in a sentence and their turkish translations:

- Vigila mi espalda.
- Cubre mi espalda.

Arkamı kollayın.

- Su espalda se bronceaba.
- Su espalda se bronceó.
- Se le bronceó la espalda.

- Onun sırtı bronzlaşıyordu.
- Onun sırtı bronzlaştı.

¡Endereza tu espalda!

Sırtınızı dik tutun.

- La espalda todavía me duele.
- Todavía me duele la espalda.
- Me sigue doliendo la espalda.

Sırtım hala ağrıyor.

- La espalda todavía me duele.
- Todavía me duele la espalda.

- Sırtım hâlâ acıyor.
- Sırtım hala ağrıyor.

- Voltéate.
- Póngase de espalda.

Sırtınızı açın.

Tengo dolor de espalda.

Sırtım ağrıyor.

Tengo problemas de espalda.

Sırt problemlerim var.

Me duele la espalda.

Sırtım ağrıyor.

- Él le masajeó la espalda.
- Le dio un masaje en la espalda.

Onun sırtına masaj yaptı.

- No volveré a darte la espalda.
- No volveré a daros la espalda.

Ben sana tekrar sırtımı dönmeyeceğim.

¡Me apuñaló por la espalda!

O beni sırtımdan bıçakladı!

La espalda me está matando.

Sırtım beni öldürüyor.

Ella me dio la espalda.

O, bana arkasını döndü.

La espalda todavía me duele.

- Sırtım hâlâ acıyor.
- Sırtım hala ağrıyor.

Por favor, lávame la espalda.

Lütfen sırtımı yıkayın.

No puedo enderezar mi espalda.

Sırtımı düzeltemiyorum.

Mary nos da la espalda.

Mary sırtını bize döner.

Tiene comezón en la espalda.

Onun sırtı kaşınıyor.

Me patearon en la espalda.

Biri sırtıma tekme attı.

¿Todavía te duele la espalda?

Sırtın hâlâ ağrıyor mu?

No le dé la espalda.

Ona arkanızı dönmeyin.

Mantienen sus piojos en la espalda

alıyorlar sırtlarına bitlerini devam

Sentí algo arrastrarse por mi espalda.

Sırtımda bir şeyin süründüğünü hissettim.

Alguien me golpeó en la espalda.

Birisi sırtıma vurdu.

A Tom le duele la espalda.

Tom'un sırtı ağrıyor.

Ella me está dando la espalda.

O bana sırtını döndü.

Mi dolor de espalda está empeorando.

Sırtımdaki ağrı kötüleşiyor.

Quita tu mano de mi espalda.

Ellerini sırtımdan çek.

Siento un dolor en la espalda.

Sırtımda bir ağrı hissediyorum.

Me duele un poco la espalda.

Sırtımda biraz ağrım var.

Tengo la espalda llena de nudos.

Sırtım yumrularla dolu.

No des la espalda a Tom.

Sırtını Tom'a dönme.

Ella le apuñaló por la espalda.

O, onu sırtından bıçakladı.

Tom sintió dolor en su espalda.

Tom sırtında bir ağrı hissetti.

La muchacha dio la espalda al hombre.

Kız adama sırtını döndü.

Ella lleva una mochila a su espalda.

O, sırtında bir sırt çantası taşıyor.

Ella cargó un bebé en su espalda.

O, sırtında bir bebek taşıdı.

Él lleva una bolsa a la espalda.

O, sırtında bir çanta taşır.

- Tengo tu espalda cubierta.
- Yo te cubro.

Arkandayım.

Si la vida te da la espalda...

Eğer hayat sırtını sana dönerse...

No puedo masajear mi espalda yo solo.

Tek başıma sırtıma masaj yapamam.

Él sintió un dolor en su espalda.

O, sırtında bir ağrı hissetti.

Le pedí que me rascara la espalda.

Ona sırtımı kaşıyıp kaşımayacağını sordum.

Llevé a la espalda la bolsa pesada.

Ağır çantayı sırtımda taşıdım.

Ella cargaba al bebé en su espalda.

Bebeği sırtında taşıyordu.

Tengo un fuerte dolor en la espalda.

Sırtımda kötü bir ağrı var.

María le dio la espalda a Tomás.

Mary sırtını Tom'a döndü.

Él trató de apuñalarme por la espalda.

O beni arkadan bıçaklamaya çalıştı.

Tom apuñaló a Mary por la espalda.

Tom, Mary'yi sırtından bıçakladı.

Tom cargó a Mary en su espalda.

Tom, Mary'yi sırtında taşıdı.

A Tom le dispararon en la espalda.

Tom sırtından vuruldu.

Tom se quejaba de dolor de espalda.

Tom sırt ağrısından yakındı.

La advertencia es el color de la espalda.

Bunun uyarısı da sırtlarındaki canlı renk.

¿Ven el saco de veneno en la espalda?

Arkasındaki zehir kesesini gördünüz mü?

Él dio la espalda a las viejas tradiciones.

O, eski geleneklere sırtını döndü.

Me acabo de hacer daño en la espalda.

Ben sadece sırtımı incittim.

Tom se estaba quejando de dolor de espalda.

Tom sırt ağrısından şikâyet ediyordu.

Uno de ellos me pegó en la espalda.

Bunlardan biri bana arkadan vurdu.

Tom escondió algunos papeles detrás de su espalda.

Tom arkasında bazı belgeler sakladı.

Tom se merece una palmada en la espalda.

Tom tebriği hak ediyor.

A nosotros también nos dispararon por la espalda.

Bize arkadan ateş de ettiler.

Desarrollé este molesto dolor de espalda eso no desaparecería.

ve bir türlü geçmeyen sürekli bir sırt ağrısı başladı.

Así que decidí dar la espalda a sus consejos

Bu yüzden onların tavsiyelerine sırtımı dönmeye karar verdim

El sociólogo tiene el hábito de rascarse la espalda.

Sosyoloğun sırtını kaşıma alışkanlığı var.

La madre masajeó la espalda de su hijo enfermo.

Anne hasta çocuğun sırtını ovaladı.

Aprendí a vivir con el dolor en mi espalda.

Sırtımdaki ağrıyla yaşamayı öğrendim.

El comenzó a humillar el hombre a su espalda.

O, adamı arkasından aşağılamaya başladı.

Tom murió con un cuchillo clavado a la espalda.

Tom, sırtında bir bıçakla öldü.

Papá, no puedo caminar más, ¿puedes cargarme en tu espalda?

Baba, daha fazla yürüyemem. Beni omzuna bindirir misin?

No puedo darle la espalda a Tom así nada más.

Tom'a sırtımı çeviremem.

Tom no le puede dar la espalda a Mary ahora.

Tom artık Mary'ye sırt çeviremez.

Mary quería que Tom le ponga bronceador en la espalda.

Mary Tom'un onun sırtına güneş losyonu çalmasını istedi.

Y miren eso. ¿Ven ese saco de veneno en la espalda?

Şuna bakın. Arkasındaki zehir kesesini gördünüz mü?

Él ha estado teniendo problemas de dolor de espalda durante años.

O yıllardır sırt ağrısından sıkıntı çekiyor.

Él nunca da la espalda a un amigo que necesita ayuda.

Muhtaç arkadaşlarına asla sırtını dönmez.

Algunas orugas todavía producen una secreción azucarada en la espalda como piojos

bazı tırtıllar yine bit gibi sırtında şekerli bir salgı üretiyor

Él tiene la costumbre de rascarse la espalda y comerse las uñas.

Onun sırtını kaşıma ve tırnaklarını yeme alışkanlığı vardı.

Me duele la espalda porque me he pasado todo el día pescando.

Bütün gündür balık avlıyor olduğum için sırtım ağrıyor.

Ella ha tenido problemas de dolor de espalda ya desde hace años.

Sırt ağrısı ile yıllardır sorun yaşıyor.

A pesar de nuestras felicitaciones, frunció el ceño y dio la espalda.

Tebriklerimize rağmen, o kaşlarını çattı ve uzaklaştı.

De alguna manera, logró llegar al lugar menos peligroso: la espalda del tiburón.

Kendini bir şekilde en az tehlikeli olan yere almayı başarmış. Yani köpek balığının sırtına.

¿Alguna vez te has rascado la espalda con un rascaespalda hecho en Japón?

Seç hiç sırtını Japonya'da yapılmış bir sırt kaşıyıcı ile kaşıdın mı?

Esto es como pelear con alguien con una mano atada a la espalda.

Bu, elinin biri arkanda bağlıyken biriyle dövüşmek gibidir.

Evite abrir la ventana, no tengo deseos de sentir el aire en mi espalda.

Pencere açmaktan kaçının; Sırtımda hava akımlarını hissetmek için büyük arzusu yok.

Él emerge del pantano en la espalda del único elefante que sobrevivió, probablemente el bravo sirio.

Bataklıktan hayatta kalan son filinin sırtında çıkıyor, büyük ihtimalle "Cesur Suriyeli"

Tengo un comezón justo en el centro de la espalda y no lo puedo alcanzar. ¡Arrgghh!

Şu anda sırtımın ortası kaşınıyor ve ben oraya ulaşamıyorum. Arrgghh!

- Él me atacó por la espalda.
- Él me atacó por detrás.
- Él me atacó a traición.

O bana arkadan saldırdı.

Los bancos intentarán prestarte un paraguas en un día soleado, pero te darán la espalda un día lluvioso.

Bankalar güneşli günde sana şemsiye vermeye çalışırlar ama yağmurlu günde sırtlarını dönerler.