Examples of using "Discutir" in a sentence and their turkish translations:
Seninle bir şey görüşmeliyim.
Bugün tartışacak çok şey var.
Tom sizinle tartışmak istemiyor.
Tekrar tartışmak ister misin?
Tartışacak işimiz var.
Tom her zaman tartışmak istiyor.
- Seninle tartışmak istemiyorum.
- Seninle kavga etmek istemiyorum.
Bunu tartışamaz mıyız?
Seninle tartışmak istemiyorum.
- Bazıları tartışmaktan nefret ederler.
- Bazı insanlar tartışmaktan nefret ederler.
Onlar dokümanı tartışmalı.
Bazıları tartışmak istemedi.
Seninle bir şey görüşmek istiyorum.
Onunla tartışmanın faydası yok.
Onlar tartışmamız gereken konular.
Onunla tartışmanın faydası yok.
Bunu tartışmak istemiyorum.
Bunu Tom'la tartışmak istiyorum.
Artık bunu tartışmak istemiyorum.
- Tartışmayı kesin.
- Tartışmayı kes.
Tartışacak bir şeyimiz yok.
Onunla tartışmanın faydası yok.
Para hakkında tartışmayı bırak.
Benim sizinle konuşacak bir şeyim var.
Sorunu tartışmayı reddediyorum.
O tartışmaya değmez.
- Sizinle bir şey tartışmak istiyordum.
- Sizinle bir şey hakkında konuşmak istiyordum.
Tartışacak bir madde daha var.
Görüşmek için bir maddemiz daha var.
Sen bir melekle tartışamazsın.
Onlar para üzerine tartışmaya başladı.
Tom ve Mary münakaşa etmeye başladılar.
Onunla tartışmaya çalışmanın faydası yok.
Tom, Mary ile tartışmak istemiyordu.
Tom, Mary ile tartışmak istemiyor.
Seninle tartışmayacağım.
Siz ikinizin tartışmayı bırakmasını istiyorum.
Konu hakkında onunla tartışmanın bir faydası yok.
O, müdürle nasıl tartışacağını biliyor.
Seninle tartışmak istediğim önemli bir şey var.
Oturup sakince tartışalım.
Bunu onunla tartışmayacağım.
Bunu onunla tartışmayacağım.
O sadece tartışmış olmak için tartışır.
Gecikmeden sorunu görüşmek gereklidir.
- Onunla tartışmanın faydası yok.
- Onunla tartışmak işe yaramaz.
Tom sadece tartışma olsun diye tartışan kişi türü.
kanala abone olmayı da unutmayın kendinize iyi bakın görüşmek üzere...
Tartışılacak konuların bir listesini yapar mısın?
Tom'un hepimizle tartışacak bir şeyi var.
Sen tam da tartışmak istediğim konuya değindin.
Şu an ihtiyacımız olan şey iş, laf değil.
Böyle sorunlu bir birey ile tartışmak anlamsız.
Tom'un Mary ile tartışmaya niyeti yoktu.
Seninle fiyat hakkında konuşmak istiyorum.
Onu tartışacak durumda değilim.
Benim yorumum grupta bir tartışmayı ateşledi.
Tom ve Mary birbirleriyle tartışamayacak kadar yorgundular.
Seninle tartışacak zamanım yok; yemek hazırlıyorum.
Tom'un problemini tartışacak kimsesi yok.
Bin liracık için tartışmaya değmez.
Neyin doğru ve neyin yanlış olduğu hakkında tartışmanın bir anlamı yok.
kanala abone olarak destek olmayı da unutmayın görüşmek üzere kendinize iyi bakın
gerçeği tartışmak kişisel bir saldırıdır.
Konuyu tartışmak bizi herhangi bir yere götürmez.
Tom Mary'den gece geç saatlerde davul çalmamasını rica etti.
Özel sorunları tartışmakla siyasi meseleleri tartışmak aynı şey değil.
Tom, Mary ve John'un finansal durumlarını tartışmalarını dinlememeye çalıştı.
İnternette yabancılarla tartışmaktan bıktıysanız, gerçek hayatta onlardan biriyle konuşmayı deneyin.
milli eğitim bakanı da bu konuyu konuşmak üzere 81 il milli eğitim müdürünü acil toplantıya çağırmış
Bu hedeflere en iyi şekilde nasıl ulaşılabileceğimiz konusunda tartışabiliriz, ancak hedeflerin kendileri konusunda kayıtsız olamayız.