Examples of using "Clave" in a sentence and their turkish translations:
Kilit duyu, görmedir.
Anahtarına ihtiyacımız var.
Bu kilit bir soru.
anahtar olaylardan birisi de
Kilit nokta bu
Burada kilit nokta yarı saydamlık.
ve ciltte, hasar gördüğü zaman cilt kanseri gibi
Anahtar bir tane değilki
Sadelik anahtardır.
Sabır anahtardır.
Adaptasyon hayatta kalmak için anahtardır.
Ama kilit nokta şu:
Bizim anahtarımız var.
Orta nokta hikâyenin anahtar olayıdır
korkusunun muazzam bir şekilde azaldığı
Tom senin anahtarı nereye sakladığını bilmek istiyor.
Bu mesajı deşifre etmek için anahtara ihtiyacım var.
Bu, anahtar noktadır. Ya şimdi ya da asla.
Başarının anahtarını bilmiyorum ama başarısızlığın anahtarı herkesi memnun etmeye çalışmaktır.
Güvenli bir demirleme noktası bulmak her halatlı iniş için hayatidir.
Evet dostlarım, bu konuşmalar işte o güncellemeyi başlatabilir
Japonya dünya ekonomisinde anahtar bir rol oynar.
kalp hastalığı için düzeltilebilir, önemli bir risk faktörü olarak listelemiyor,
İşsiz geleceğimizi önlemenin anahtarının
Bu değişikliklerin en önemli anahtarı nöroplastisitedir.
beyindeki enerji üretimi için büyük bir önem taşıyor.
insanlardaki gerçek iyiliği ortaya çıkarmanın anahtarıdır
yepyeni bir fizik anlayışının ve evrendeki yerimizi algılamanın
Zıpkınla balık avlamanın anahtarı, balıkları şaşırtmaktır.
Kendi ulusal kimliğimizin parçası olarak gördüğümüz pek çok şey
Bu hedefler bize hayatımızın önemli anlarını ve fırsatlarını sunar.
Azim, genellikle söylenir, başarının anahtarıdır.
fakat binlerce yıl içinde evrilen zehri yıkıcı etkilerinin anahtarıdır.
ve bunun anahtar parçası ise polislerin sendikasıdır.
Güzel yemek pişirmenin püf noktası, kaliteli ve taze malzemeler kullanmaktır.
- Anahtarımı kaybettim.
- Ben anahtarımı kaybettim.
Bu durum da pek çok deniz canlısının hayatındaki kilit olayları belirler.
Kilit soru ne kaybedebilirim değil fakat kaybedecek neyim vardır.
Sadece beş gün sonra, bölümü Napolyon'un Marengo'daki büyük zaferinde önemli bir rol oynadı.