Translation of "Casarse" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Casarse" in a sentence and their turkish translations:

Decidieron casarse.

Onlar evlenmeye karar verdi.

- Él ha decidido casarse finalmente.
- Finalmente decidió casarse.

Sonunda evlenmeye karar verdi.

Sería agradable casarse.

Evlenmek hoş olurdu.

¡Hora de casarse!

Evlenme zamanı!

Tom quiere casarse.

Tom evlenmek istiyor.

Quiere casarse conmigo.

O, benimle evlenmek istiyor.

Finalmente decidió casarse.

Sonunda evlenmeye karar verdi.

No puede permitirse casarse.

O evlenmeyi göze alamaz.

Ellos pretenden casarse mañana.

Onlar yarın evlenmek niyetindeler.

Tom quiere casarse conmigo.

Tom benimle evlenmek istiyor.

Casarse es cosa seria.

Evlenmek ciddi bir konudur.

Tom no quería casarse.

Tom evlenmek istemiyordu.

Ella quería casarse inmediatamente.

Hemen evlenmek istiyordu.

María soñaba con casarse.

Mary evlenme hakkında hayal kurardı.

- Sue y John decidieron casarse.
- Sue y John han decidido casarse.

Sue ve John evlenmeye karar verdiler.

Ella decidió casarse con Tom.

O, Tom'la evlenmeye karar verdi.

Tom quiere casarse con Mary.

Tom, Mary ile evlenmek istiyor.

Miriam quería casarse con Thomas.

Miriam Thomas'la evlenmek istiyordu.

Él prometió casarse con ella.

O, onunla evlenmek için söz verdi.

Tom está impaciente por casarse.

Tom evlenmek için sabırsızlanıyor.

Quiere casarse con un millonario.

O bir milyonerle evlenmek istiyor.

Sue y John decidieron casarse.

Sue ve John evlenmeye karar verdiler.

Tom quería casarse con Mary.

Tom, Mary ile evlenmek istiyordu.

Tom está comprometido para casarse.

Tom nişanlandı.

No debió casarse con Tom.

Tom'la evlenmemeliydi.

Él decidió casarse con ella.

O onunla evlenmeye karar verdi.

Ella decidió casarse con él.

O, onunla evlenmeye karar verdi.

Ella prometió casarse con él.

O onunla evlenmek için söz verdi.

Él pretendía casarse con ella.

Onunla evlenmek niyetindeydi.

Tom y Mary decidieron casarse.

Tom ve Mary evlenmek için karar verdi.

Sé que Tom quiere casarse.

Tom'un evlenmek istediğini biliyorum.

El Papa no puede casarse.

Papa evlenemez.

Pero eso no le impidió casarse.

Ama bu onu evlenmekten alıkoymadı.

Ella es muy joven para casarse.

Çok genç evlenecek.

Se decidió a casarse con ella.

O, onunla evlenmeye karar verdi.

Era una Smith antes de casarse.

Evlenmeden önce bir Smith'ti.

Se rumorea que van a casarse.

Evlenecekleri söylentisi dolaşıyor.

Finalmente, Tom y Mary decidieron casarse.

Tom ve Mary nihayet evlenmeye karar verdiler.

No creo que quiera casarse contigo.

Seninle evlenmek istediğini sanmıyorum.

Tom no quiere casarse con Mary.

Tom Mary ile evlenmek istemiyor.

María dijo que quería casarse conmigo.

Mary benimle evlenmek istediğini söyledi.

Tom y Mary finalmente decidieron casarse.

Tom ve Mary nihayet evlenmeye karar verdiler.

Antes de casarse, Mary era bailarina.

Mary Evlenmeden önce, o bir dansçı idi.

Tom no quería casarse con Mary.

Tom, Mary ile evlenmek istemiyordu.

Tom y Mary hablaron sobre casarse.

Tom ve Mary evlenmekten bahsetti.

Casarse con una modelo nuevamente en 2005

2005 yılında yine bir model ile evleniyor

Dicen que ella va a casarse pronto.

Onun yakında evleneceğini söylüyorlar.

Ella quiere casarse con un hombre rico.

O, zengin bir adamla evlenmek istiyor.

Sé exactamente con quién planea casarse Tom.

Tom'un kimle evlenmeyi planladığını tam olarak biliyorum.

Tomás es muy joven como para casarse.

Tom evlenemeyecek kadar küçük.

Tom dijo que no quería casarse jamás.

Tom hiç evlenmek istemediğini söyledi.

Tom dice que quiere casarse cuanto antes.

Tom bir an önce evlenmek istediğini söylüyor.

Han decidido casarse el mes que viene.

Gelecek ay evlenmeye karar verdiler.

Tom y María decidieron casarse en octubre.

Tom ve Mary ekim ayında evlenmeye karar verdiler.

Después de casarse y establecerse en el extranjero

evlilik yapıp yurt dışına yerleşmesinden sonra

Da igual morir que casarse con tal hombre.

Böyle bir adamla evleneceğime, ölürüm daha iyi.

Él dejó claro que quería casarse con ella.

Onunla evlenmek istediğini açıkladı.

Simplemente no puedo creer que vayan a casarse.

Ben sadece onların evlendiklerine inanamıyorum.

Tom y María se enamoraron y decidieron casarse.

Tom ve Mary aşık oldular ve evlenmeye karar verdiler.

Si Tom planeaba casarse, me lo hubiera dicho

Tom evlenmeyi planlıyorsa, bana söylerdi.

Esta vez su parada es casarse con una actriz

bu sefer ki durağı bir aktrist le evleniyor

Tom no quería casarse con la hija del granjero.

Tom çiftçinin kızı ile evlenmek istemiyordu.

No parece que Tom y María vayan a casarse.

Tom ve Mary evlenecekler gibi görünmüyor.

¿Cuál era el apellido de María antes de casarse?

Evlenmeden önce Mary'nin soyadı neydi?

- Usted debería casarse de nuevo.
- Deberías casarte de nuevo.

Yeniden evlenmen gerekir.

Ella prometió casarse con él, pero no lo hizo.

O, onunla evlenmeye söz verdi fakat evlenmedi.

Napoleón también animó a Davout a casarse con Aimée Leclerc,

Napolyon ayrıca Davout'u Pauline Bonaparte'ın

Nancy no es tan tonta como para casarse con Jack.

- Nancy Jack'le evlenecek kadar aptal olamaz.
- Nancy Jackl'le evlenilmeyeceğini bilecek kadar akıllıdır.
- Nancy Jack ile evlenmeyecek kadar mantıklıdır.

Tuvo la suerte de casarse con una chica muy guapa.

Güzel bir kızla evlenmek için iyi şansı vardı.

La decisión de casarse de Tom sorprendió a su familia.

Tom'un evlenme kararı ailesini şaşırttı.

Ella decidió casarse con él, aunque sus padres no querían.

Ebeveynleri onun yapmasını istemese bile o, onunla evlenmeye karar verdi.

Pienso que Tom y Mary son muy jóvenes para casarse.

Bence Tom ve Mary evlenmek için çok genç.

¿En serio? Yo creía que ella sería la última en casarse.

Gerçekten mi? Onun evlenecek son kişi olduğunu düşünüyordum.

Dan mató a su esposa, Linda, para casarse con su amante.

Dan metresiyle evlenmek için karısı Linda'yı öldürdü.

Tom fue incapaz de disuadir a Mary de casarse con John.

Tom John'un evliliğinden dolayı Mary ile konuşamadı.

La mamá de Mike vivió en una gran ciudad antes de casarse.

Mike'ın annesi evlenmeden önce büyük bir şehirde yaşadı.

Él finalmente decidió casarse con la chica que había conocido en París.

O sonunda Paris'te tanıştığı kızla evlenme kararını verdi.

- Van a casarse el mes próximo.
- Se casarán el mes que viene.

Gelecek ay evlenecekler.

Mary estaba en contra de la decisión de su hijo de casarse.

Mary oğlunun evlenme kararına karşı çıktı.

Él era incapaz de abandonar completamente sus esperanzas de casarse con ella.

O, onunla evlenme ümitlerinden tamamen vazgeçemedi.

Ella no pudo renunciar completamente a sus esperanzas de casarse con él.

O onunla evlenme umudundan tamamen vazgeçemedi.

Cualquiera que quiera casarse con ella, primero tiene que convencer a su padre.

Onunla evlenmek isteyen öncelikle onun babasını ikna etmelidir.

- El Papa no tiene derecho a contraer matrimonio.
- El Papa no puede casarse.

- Papanın evlenme hakkı yoktur.
- Papa evlenemez.

Uno de los reyes de Inglaterra abdicó al trono para casarse con una plebeya.

İngiltere krallarından biri, halktan biriyle evlenmek için tahttan çekildi.