Examples of using "произносить" in a sentence and their turkish translations:
O, bir konuşma yapmaya korkuyordu.
Kelimeyi telaffuz etmek benim için zordur.
Herkesin önünde konuşma yapmaya alışkın değilim.
Sen benim ülkemde bu sözü söyleyemezsin.
Bayan Pate yüz kişinin önünde bir konuşma yapma hakkında çekingen hissetti.
Fransızcada öğrendiğin ilk kelime neydi?
Umudunuzu kesmeyin, iki hafta içerisinde "merhaba" sözcüğünün telaffuzunu öğreneceksiniz.
Herkesin önünde konuşmalar yapmaya alışık değilim.
Bildiğiniz gibi, Fransızcayı çok iyi konuşmuyorum, bu yüzden Fransızca konuşma yapmayı tercih etmiyorum.
Kelimenin nasıl telaffuz edildiğini sana söyleyemem.
Lütfen bana bu kelimenin nasıl okunacağını söyle.