Translation of "Anda" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Anda" in a sentence and their turkish translations:

Está ali. Anda. Vá, anda cá.

Bir tane var. Hadi. Hadi, buraya gel.

Lá vem ele. Anda cá. Anda.

İşte geliyor. Hadi. Hadi.

- Ele anda lentamente.
- Ele anda devagar

- O, yavaşça yürüyor.
- Ağır yürür.
- Yavaş yürür.

A avó dele não anda, anda?

Onun büyükannesi yürüyemez, değil mi?

Ele anda.

O yürüyor.

Ele anda rápido.

O, hızlı yürür.

Tom anda rápido.

Tom hızla yürür.

Ele anda devagar

O, yavaşça yürüyor.

Meu pai anda.

- Babam yürüyüş yapar.
- Babam yürüyor.

O Tom anda devagar.

Tom yavaşça yürür.

Tom anda muito ocupado.

Tom çok meşgul.

Tom anda nos espiando.

- Tom bizi gözetliyor.
- Tom bizi gizlice gözetliyor.

- Ela anda.
- Ela caminha.

O yürür.

Tom anda muito devagar.

Tom çok yavaş yürür.

Tom nunca anda descalço.

Tom asla yalın ayak yürümez.

Tom anda de bicicleta.

Tom bisiklet sürüyor.

Anda o mais rápido possível.

Mümkün olduğunca hızlı yürüyün.

Como anda o seu trabalho?

İşin nasıl gidiyor?

Vejo que você anda ocupado.

Meşgul olduğunu görüyorum.

O que você anda fazendo?

Ne yapıyorsun?

Anda sempre envolvido em tramoias.

- O hep dolandırıcılıkla uğraşıyor.
- Her zaman dolandırıcılıklara karışır.

Tom anda que nem um zumbi.

Tom bir zombi gibi yürüyor.

Você anda me seguindo. Por quê?

Ben takip ediyorsun. Neden?

Por que você anda tão ocupado?

Neden çok yoğunsun?

Mary anda sempre na última moda.

Mary her zaman en son modayla son modaya uyar.

Como anda a sua vida amorosa?

Aşk hayatın nasıl?

Mamãe, anda rápido! Todo mundo está esperando.

Anne, acele et! Herkes bekliyor.

Minha irmã normalmente anda até a escola.

Kız kardeşim genellikle okula yürür.

O Tom anda três milhas por dia.

- Tom günde üç mil yürüyor.
- Tom günde üç mil yürür.

- Ele anda no parque.
- Ele caminha no parque.

O, parkta yürüyor.

- Oi, Meg, como você anda?
- Olá, Meg, como vai?

Merhaba, Meg, nasılsın?

- Tom tem bebido muito.
- O Tom anda bebendo muito.

Tom aşırı derecede içiyor.

- Ele anda sempre de cara feia.
- Está sempre carrancudo.

O her zaman kaşlarını çatıyor.

Deve-se usar capacete quando se anda de motocicleta.

Bir motosiklet sürerken kask takmalısın.

Tom anda muito solitário desde que a esposa morreu.

Karısı öldüğünden beri Tom çok yalnız.

Tenho quase certeza de que Tom anda mentindo para mim.

Tom'un bana yalan söylediğinden oldukça eminim.

- Minha saúde anda muito ruim.
- Ando muito mal de saúde.

Benim sağlığım çok kötü.

- Ela anda.
- Ela está caminhando.
- Ela está andando.
- Ela caminha.

Koşuyor.

Ela já confiou a você os problemas que anda tendo?

O hiç yaşadığı sorunlar hakkında sana güvendi mi?

- Ninguém sabe onde ela está.
- Ninguém sabe por onde ela anda.

Onun nerede olduğunu kimse bilmiyor.

Não há nada errado com o motor mas meu carro não anda.

Motorda sorun yok, fakat arabam hareket etmiyor.

- Como está sua irmã?
- Como está a sua irmã?
- Como anda a sua irmã?

- Kız kardeşin nasıl?
- Bacın nasıl?

- O filho do sapateiro sempre anda descalço.
- Em casa de ferreiro, espeto de pau.

Ayakkabıcının oğlu hep yalınayak gider.

- Tom tem comido muita carne de porco.
- Tom anda comendo carne de porco demais.

Tom çok fazla domuz eti yemektedir.

- O Sami não sabe onde a Layla está.
- O Sami não sabe onde anda a Layla.

Sami, Leyla'nın nerede olduğunu bilmiyor.