Examples of using "Abre" in a sentence and their turkish translations:
Bir pencere aç.
Kutuyu aç.
Kapıyı açın.
Lezzetli yemek iştah uyandırır.
Lezzetli yemek iştah açar.
Bu kapı açılmaz.
O pencereyi açar.
Açın!
Bu pencere açılır mı?
O, kapıyı açar.
Postane ne zaman açılır?
Jim kapıyı açar.
Banka ne zaman açılıyor?
Mektubu açıyor.
Bu mağaza ne zaman açılır?
Benim için kapıyı açar mısınız, lütfen?
Tom o pencereyi asla açmaz.
Lütfen pencereyi aç.
Ne zaman açıyorsunuz?
Bu mağaza pazar günleri açık mı?
Mağaza sabah 9:00'da açılır.
Gözlerini aç.
Banka, Pazar günleri açık değil.
Restoran ne zaman açılır?
- Şişeyi aç.
- Şişeyi açın.
Supermarket saat onda açılır.
- Pencereyi aç lütfen.
- Pencereyi aç, lütfen.
Kapıyı aç.
- Kulüp saat kaçta açılır?
- Kulüp kaçta açılıyor?
Banka cumartesi günleri açık değil.
Müze Pazar günleri açık değil.
Pazar günleri müze açık değil.
Kalbini aç.
O, neredeyse hiç kitap açmaz.
Banka saat kaçta açılıyor?
Pencereyi aç.
Mağaza gece de açıktır.
Kulüp kaçta açılıyor?
Kapıyı aç!
- Neden bir birikim hesabı açmıyorsun?
- Neden bir tasarruf hesabı açmıyorsun?
Kalbini aç ve bana her şeyi anlat.
Yeni mağaza önümüzdeki hafta açılıyor.
Aklınızı açın.
Bu müze pazartesi günü açık değil.
Bugün avm o gün kapı açıyorlar
Bugün kapalıyız.
Bir kapının kapandığı yerde, başka bir kapı açılır.
- Biraz kapıyı aç!
- Kapıyı biraz aç!
Tom her sabah 8:00'de kapıyı açar.
Dünya bir kitaptır ve her adım bir sayfa açar.
Banka, 09:00 'da açılır ve 15:00 'de kapanır.
- Ağzını aç!
- Ağzınızı açın.
Ağzınızı açın.
Onlar bu adamın şehrin tüm kapılarını açan, usta bir anahtara sahip olduğunu söylüyor.
Pencereyi aç lütfen.
Kedimin girmesi için kapıyı aç.