Translation of "Dovremo" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Dovremo" in a sentence and their turkish translations:

- Dovremo rischiarlo.
- Noi dovremo rischiarlo.
- Dovremo rischiarla.
- Noi dovremo rischiarla.

Bunu riske atmak zorunda olacağız.

- Dovremo aspettare.
- Noi dovremo aspettare.

Beklememiz gerekecek.

- Dovremo scoprirlo, vero?
- Noi dovremo scoprirlo, vero?
- Lo dovremo scoprire, vero?
- Noi lo dovremo scoprire, vero?

Bulmak zorunda kalacağız, değil mi?

- Dovremo fare qualcosa.
- Noi dovremo fare qualcosa.

Bir şey yapmak zorunda kalacağız.

Dovremo aspettare?

Beklemek zorunda kalacak mıyız?

- Penso che dovremo aiutarli.
- Penso che dovremo aiutarle.

Sanırım onlara yardım etmek zorunda kalacağız.

- Dovremo lasciare la città.
- Noi dovremo lasciare la città.

Kasabayı terk etmek zorunda olacağız.

- Dovremo correre quel rischio.
- Noi dovremo correre quel rischio.

O riski almak zorunda kalacağız.

- Dovremo aspettare qualche minuto.
- Noi dovremo aspettare qualche minuto.

Birkaç dakika beklemek zorunda kalacağız.

Dovremo cambiare paradigma

Yeni bir bakış açısı edinmemiz lazım,

Dovremo agire velocemente.

Hızlı hareket etmek zorunda kalacağız.

Dovremo chiederle aiuto.

Onun yardımını istememiz gerekecek.

Quanto dovremo pagare?

Ne kadar ödememiz gerekecek?

- Un giorno dovremo morire tutti.
- Dovremo morire tutti un giorno.

Bir gün hepimiz öleceğiz.

- Dovremo aspettare per cinque ore.
- Noi dovremo aspettare per cinque ore.

Beş saat beklemek zorunda kalacağız.

- Dovremo aggiornare i nostri server.
- Noi dovremo aggiornare i nostri server.

Biz sunucularımızı yükseltmek zorunda kalacağız.

- Dovremo fare qualcosa a riguardo.
- Noi dovremo fare qualcosa a riguardo.

Onun hakkında bir şey yapmak zorunda kalacağız.

Dovremo rimandare la partita.

Oyunu ertelemek zorunda kalacağız.

Dovremo rimandare la riunione.

Toplantıyı ertelemek zorunda kalacağız.

Penso che dovremo aiutarlo.

Sanırım ona yardım etmek zorunda kalacağız.

Penso che dovremo aiutarla.

Ona yardım etmemiz gerekeceğini düşünüyorum.

- Dovremo aspettare la risposta di Tom.
- Noi dovremo aspettare la risposta di Tom.

Tom'un cevabını beklemek zorunda kalacağız.

- Dovremo dirlo a Tom alla fine.
- Lo dovremo dire a Tom alla fine.

Sonunda Tom'a söylemek zorunda kalacağız.

Dovremo scendere per di qua.

Bu aşağı iniş güzergâhımız olacak.

Dovremo percorrere pericolanti miniere abbandonate,

Yani, dengesiz ve terk edilmiş madenlere,

Non dovremo più fare questo.

Biz bunu asla tekrar yapmak zorunda kalmayacağız.

Dovremo farlo di nuovo domani.

Yarın bunu tekrar yapmak zorundayız.

Dovremo aspettare un paio d'ore.

Birkaç saat beklememiz gerekecek.

Dovremo celebrare il solstizio d'inverno.

Kış gündönümünü kutlayacağız.

Dovremo vendere la nostra casa.

Evimizi satmak zorunda kalacağız.

Dovremo dire tutto a Tom.

Tom'a her şeyi anlatmak zorunda kalacağız.

Se siamo fortunati non dovremo farlo.

Neyse ki belki de bunu yapmak zorunda değiliz.

E dovremo ricostruire su basi diverse.

ve başka bir temel üzerine yeniden inşa etmek zorundayız.

Qualche volta dovremo parlarne con calma.

Birbirimizle sakince konuşmalıyız.

Dovremo chiedere a Tom il permesso.

Tom'dan izin istememiz gerekecek.

Dovremo aspettare e vedere che succede.

Beklemek ve ne olduğunu görmek zorunda kalacağız.

- Io spero che non dovremo attendere troppo a lungo.
- Spero che non dovremo aspettare troppo a lungo.

Umarım çok uzun süre beklememize gerek yok.

E altri li dovremo usare come società.

bazılarınıysa bir toplum olarak kullanmalıyız.

Implica che dovremo integrare le nuove tecnologie.

yeni teknolojilerle entegre olabileceğimiz anlamına geliyor.

Dovremo spalare la neve giù dal tetto.

Karı çatıdan kürekle temizlemek zorunda kalacağız.

Dovremo toglierci le scarpe prima di entrare.

İçeriye girmeden önce ayakkabılarımızı çıkartmak zorundayız.

Questo neon comincia a sfarfallare. Dovremo cambiarlo.

Bu floresan lamba titreşmeye başlıyor. Onu değiştirmemiz gerekecek.

Spero che non dovremo aspettare troppo a lungo.

Umarım çok uzun süre beklememize gerek yok.

Se non ci sono taxi, dovremo andare a piedi.

Taksi yoksa yürümek zorunda kalırız.

Se non ci ascoltate dovremo ricorrere alle maniere forti.

Eğer bizi dinlemezseniz zor kullanmamız gerekecek.

E noi dovremo usare quanti più di questi strumenti possiamo,

Kullanabildiğimiz kadar aracı kullanmalıyız ki,

Per resistere dovremo muoverci in fretta e prendere decisioni sagge.

ve hızlı hareket edip zekice seçimler yapmazsak çok fazla dayanamayız.

Queste rocce ci tagliano la strada. Dovremo fare una deviazione.

Bu kaya duvarlar yolumuzu kapatıyor. Bu yüzden biraz dolaşacağız.

- Dovremo parlare con loro.
- Avremo bisogno di parlare con loro.

Onlarla konuşmaya ihtiyacımız olacak.

Alcuni di questi li dovremo usare nelle aziende o nelle comunità,

bazılarını firmalarda veya topluluklarda

Per rendere i nostri pagamenti della casa, dovremo stringere la cinghia.

Ev ödemelerimizi yapmak için kemerlerimizi sıkmak zorunda kalacağız.

Dovremo dirigerci a est e fare in fretta per recuperare il siero intatto.

Panzehiri güvenli şekilde almak için doğuya gitmeli ve hızlıca ilerlemeliyiz.

dovremo affrontare alcuni tra gli animali e i rettili più letali della natura.

doğanın en ölümcül hayvanları ve sürüngenleriyle de karşı karşıya kalacağız.