Examples of using "Hasste" in a sentence and their turkish translations:
Tom ondan nefret ediyordu.
Tom ıspanaktan nefret ederdi.
Ondan nefret ediyordu.
O, yarasalardan nefret ediyordu.
Tom onlardan nefret etti.
Tom, Mary'den nefret ediyordu.
Tom kadınlardan nefret ediyordu.
Tom Mary'den onun ondan nefret ettiği kadar çok nefret ediyordu.
Tom kendinden nefret ediyordu.
- Kocasından nefret etti.
- Kocasından nefret ediyordu.
Tom'dan nefret ederdim.
Tom yalan söylemekten nefret ediyordu.
Tom ebeveynlerinden nefret ediyordu.
İlk önce senden nefret ettim.
Üvey babam benden nefret etti.
Hitler Yahudilerden nefret ediyordu.
Tom Mary'den nefret ediyordu ama onun ondan nefret ettiği kadar çok değil.
O yalan söylemekten nefret ediyordu.
James Madison fikirden nefret ediyordu.
Tom Kanadalı siyasetten nefret ediyordu.
- Tom, "oyuncu" kelimesinden nefret ediyordu.
- Tom 'oyuncu' kelimesinden nefret ediyordu
Kendi söylediklerine göre İsraillilerden nefret ediyordu
Neden denemeler yazmaktan nefret ettim?
Tom yaz kampının her gününden nefret ediyordu.
- Tom, Boston'dan nefret ederdi.
- Tom Boston'dan nefret ediyordu.
O ondan hala nefret ediyordu, ölümünden sonra bile.
Orduda özellikle nefret ettiğim bir çavuş vardı.
O, ona bir kazak satın aldı, ama o renginden nefret etti.
Ondan nefret ediyordu.
O, ondan o kadar çok nefret etti ki ailemiz asla gidemedi ve onu ziyaret edemedi.
Çocukken, Mary özellikle palyaçolar ve maymunlardan nefret ediyordu. Bu güne gelince, gerçekten, bu ,bir parça bile değişmedi.
Kristof Kolomb bir kaşif değildi çünkü denizi seviyordu. O bir kaşifti çünkü İspanyol hapishanelerinden nefret ediyordu.