Translation of "Travaillent" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Travaillent" in a sentence and their turkish translations:

- Ils travaillent.
- Elles travaillent.

Onlar çalışıyor.

- Travaillent-ils ici ?
- Travaillent-elles ici ?

Onlar burada mı çalışıyorlar?

- Ils travaillent trop.
- Elles travaillent trop.

Onlar çok fazla çalışırlar.

- Ils travaillent dur.
- Elles travaillent dur.

Onlar çok çalışırlar.

- Ils travaillent de nuit.
- Elles travaillent de nuit.

Onlar gece çalışırlar.

- Ils travaillent pour moi.
- Elles travaillent pour moi.

Onlar benim için çalışırlar.

Ils travaillent trop.

Onlar çok çalışıyor.

Travaillent-ils ici ?

Burada mı çalışıyorlar?

Travaillent-elles ici ?

Onlar burada mı çalışıyor?

Elles travaillent ensemble.

Onlar birlikte çalışırlar.

Ils travaillent dur.

Onlar çok çalışırlar.

- Ils travaillent tous les deux.
- Elles travaillent toutes les deux.

Onların her ikisi de çalışırlar.

Ils travaillent aux champs.

Tarlalarda çalışıyorlar.

Les petites filles travaillent.

Kızlar çalışır.

- Ils ne travaillent plus avec nous.
- Elles ne travaillent plus avec nous.

Onlar artık bizimle çalışmıyorlar.

- Ils ne travaillent pas la nuit.
- Elles ne travaillent pas la nuit.

Onlar gece çalışmazlar.

Ceux qui travaillent dur réussiront.

Çok çalışanlar başarıya ulaşacaktır.

Des gens travaillent aux champs.

Bazı insanlar tarlalarda çalışıyorlar.

Les bons étudiants travaillent dur.

İyi öğrenciler çok çalışır.

- Ils travaillent très dur tous les jours.
- Elles travaillent très dur tous les jours.

Her gün çok çalışırlar.

Aujourd'hui, ils travaillent moins de 40.

Bugün 40 saatten daha az çalışıyorlar.

Ils ne travaillent que la journée.

Onlar sadece gün boyunca çalışırlar.

Les fourmis travaillent dur tout l'été.

Karıncalar bütün yaz çok çalışır.

En général, les Japonais travaillent dur.

Genel olarak konuşursak, Japonlar sıkı işçidir.

Ils travaillent tous les deux à l'animalerie.

Onların her ikisi de evcil hayvan mağazasında çalışıyor.

Ils travaillent aussi assidûment qu'une ruche d'abeilles.

Onlar bir arı kovanı kadar özenle çalıştılar.

Les scientifiques travaillent à une nouvelle expérience.

Bilim adamları yeni bir deney üzerinde çalışıyor.

Les médecins travaillent du soir au matin.

Doktor sabahtan akşama kadar çalışıyor.

Beaucoup d'entre nous travaillent à tester différentes formules,

Pek çoğumuz farklı formulleri, farklı dozajları ve farklı zamanlamaları

Les robots vivent et travaillent parmi nous aujourd'hui,

Bence bu sistemler aramızda yaşıyor ve çalışıyor.

Des centaines de personnes travaillent dans cette usine.

Bu fabrikada yüzlerce kişi çalışır.

Elle a deux frères qui travaillent dans l'informatique.

Bilgisayar sanayinde çalışan iki erkek kardeşi var.

Les employés de bureau japonais travaillent très dur.

Japon ofis çalışanları çok çalışırlar.

- Les femmes sont au travail.
- Les femmes travaillent.

Kadınlar çalışıyor.

Tom et Mary travaillent dans le même bureau.

Tom ve Mary aynı büroda çalışıyorlar.

Tom et Marie travaillent souvent ensemble le vendredi.

Tom ve Mary genellikle cuma günü birlikte çalışırlar.

- Certains Allemands ne travaillent que pour un euro de l'heure.
- Certains Allemands travaillent pour seulement un euro de l'heure.

Bazı Almanlar, saati bir euro'ya çalışıyorlar.

Même si certaines personnes y travaillent depuis des décennies.

için çalışsalar da tam olarak bu ideale göre yaşamıyoruz.

Tom et Mary travaillent tous les deux comme mannequins.

Hem Tom hem de Mary mankenlik yapıyor.

J'ai plusieurs amis qui vivent et travaillent en Turquie.

Türkiye'de yaşayan ve çalışan birçok arkadaşım var.

Tous les fonctionnaires publics, l'auriez-vous cru, travaillent pour nous

Her kamu görevlisi -- bilin bakalım -- onlar bizim için çalışıyorlar.

Il y des gens qui travaillent sur de tels projets,

Bunun benzeri sistemlerde çalışan insanlar var

Les sociétés comme Gro travaillent dur pour rendre cela possible.

Gro gibi kuruluşlar bunu gerçekliğe dönüştürmek için çok sıkı çalışıyor.

Mon père et mon grand frère travaillent dans cette usine.

Babam ve büyük erkek kardeşim bu fabrikada çalışırlar.

Les gens travaillent pour vivre, au lieu de vivre pour travailler.

İnsanlar çalışmak için yaşama yerine yaşamak için çalışıyorlar.

Est de faire en sorte que toutes les parties prenantes travaillent ensemble.

tüm paydaşları birlikte çalışmak üzere bir araya getirmek.

Comme un projet connexe sur lequel les gens de la diversité travaillent,

hepimizin birlikte yapması gereken bir çalışma değil de

Les avocats de la société travaillent d'arrache-pied pour finaliser la fusion.

Şirket avukatları birleşmeyi tamamlamak için günün her saatinde çalışıyorlar.

Mon père et mon frère travaillent tous les deux dans cette usine.

Hem babam hem de erkek kardeşim bu fabrikada çalışmaktadır.

Ne pensez-vous pas que la plupart des étudiants japonais travaillent dur ?

Çoğu Japon öğrencinin çok çalıştığını düşünmüyor musunuz?

Verse dans le désert, les EAU travaillent depuis les années soixante-dix du

ülkeleri vururken , BAE geçen yüzyılın yetmişli yıllarından beri

Il y a des gens qui dorment le jour et travaillent la nuit.

Gündüz uyuyan ve gece çalışan bazı insanlar vardır.

Beaucoup de jeunes de ton âge travaillent déjà et ont fondé une famille.

Senin yaşında birçok genç insan çoktan çalışıyorlar ve bir aileleri var.

J'aimerais vous poser des questions à propos de certaines des personnes qui travaillent pour vous.

Sana sizin için çalışan insanların bazıları hakkında bazı sorular sormak istiyorum.

Pour l'un de ces CHAEBOLS. S'ils travaillent dur, ils peuvent même devenir manager et acquérir une

birinde emekli olmaktır. Eğer sıkı çalışırsalar, yönetici bile olabilirler ve dünydaki

Lorsque vous voulez que ceux qui travaillent soient contents, vous devez leur payer un salaire suffisant.

Çalışanlarınızın mutlu olmasını istiyorsanız, onlara yeterli bir ücret ödemelisiniz.

Les élèves travaillent à temps partiel, et ça leur donne la possibilité de payer leurs études.

Öğrenciler yarı zamanlı işlerde çalışıyorlar. Bu da onlara öğrenim ücretlerini ödeme olanağı sağlıyor.

Le développement de l'ordinateur personnel a révolutionné la manière dont les gens travaillent, la façon qu'ils ont de vivre et d'interagir les uns avec les autres.

Kişisel bilgisayarın gelişmesi insanların çalışma tarzında, yaşama tarzında ve birbirleriyle etkileşime girme tarzında devrim yapmıştır.