Examples of using "Disponible" in a sentence and their turkish translations:
Tom müsait.
Ben mevcutum.
O artık mevcut değil.
Hiçbir antidot mevcut değildir.
O şimdi mevcut.
Ben şimdi müsaitim.
O, mevcut değil.
Tom müsait değil.
Cuma günü müsait misin?
John şu an müsait mi?
Öbür gün boş musun?
Her mevcut araba kullanılıyor.
Daha fazla bilgi mevcut değildir.
yani henüz insanlık ortada yoktu
- Tom boş.
- Tom özgürdür
Netflix artık Avrupa'da kullanılabilir.
Doktor şimdi müsait değil.
sezgisel kararlar verebiliyorlar.
Ben boşum.
üzücü bir durum ama elden gelir bir şey yok
- O müsait değil.
- O mevcut değil.
Belediye Başkanı şimdi müsait değil.
O müsait değil.
- Maalesef uygun değilim.
- Korkarım müsait değilim.
Bu kitap Japonya'da mevcut değildir.
Tom şu anda müsait değil.
daha ulaşılabilir ve düşük maliyetli.
Fakat bunun için gereken iğne yoktu.
Müsait değilim.
Bu video ülkenizde kullanılamıyor.
Belediye başkanı şu anda müsait değil.
Bu video bölgenizde mevcut değil.
- Bu yeni model satışa çıkmış mı?
- Bu yeni model piyasaya çıkmış mı?
o su kütlesi denizlerde mevcut değil
veya bulunup bulunmadığı bilinmiyordu daha
Bunun başka bir rengi de var mı?
Gaz bu çevrede mevcut.
Her toplumda her inanışta neredeyse mevcuttur
Bu akşam boşum.
Gelecek hafta müsait olursanız bilelim.
Boş zamanın olunca, seninle konuşmak istiyorum.
Şimdi meşgul değilsin, değil mi?
Sami ilk mevcut koridor koltuğuna oturdu.
ve kanla beslenen vampir yarasa da mevcuttur
İhtiyacımız olan bilgi çeşidi her zaman mevcut değil.
Bu demiryolu istasyonunda uygun bir hamal bulmak zordur.
COVID-19 aşısı hazır olsaydı yaptırır mıydınız?
Sinirsel yazılıma beyinden ulaşamazken
Bu ev boş.
Bu artık satılık değil.
Binlerce ufak lensten oluşan gözleri ortamda bulunan en ufak ışığı bile süzer.
Üzgünüz, iletişim kurmaya çalıştığınız kişi mevcut değil.
Tom şu anda mevcut değil. Bir mesaj alabilir miyim?
Ne yazık ki şimdi size yardımcı olabilecek kimse yok. Bir saat sonra yeniden arayın lütfen.