Examples of using "Brûlé" in a sentence and their turkish translations:
Onlar yandı.
Keki yaktım.
Kurabiyeleri yaktım.
O kendini kötü bir şekilde yaktı.
Okulumuz yandı.
Bu yanmış kokuyor.
Bu kahvenin tadı yanık.
Ölünün arkasından ağıt yakılır
Parmaklarını yaktı.
Tom mektubu yaktı.
Evim yandı.
Keki kim yaktı?
Henüz bir şey yakılmadı.
- Sen kâğıdı yaktın.
- Kâğıdı yaktın.
Tom kolunu yaktı.
Elini nasıl yaktın?
Külot mu? Külot şimdiye çoktan sönerdi.
- Yanmış bir çocuk ateşten korkar.
- Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer.
Ben parmağımı yaktım.
Tom'un evi yanıp kül oldu.
Tom ilk akşam yemeğini yaktı.
Onu yaktım.
Yandım.
Yakılan her kitap dünyayı aydınlatır.
- Onun sırtı bronzlaşıyordu.
- Onun sırtı bronzlaştı.
Kendimi sobada yaktım.
O, kazıkta yakıldı.
Kendimi yaktım.
Kaynar suyla kendimi yaktım.
Ateş maşasıyla işaret parmağımı yaktım.
ağzındaki berbat tat, yanık kokusu, çürümüş balık
Onlar tüm belgeleri yaktılar.
Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer.
Bir ütüyle elimi yaktım.
Sigorta atmış.
Gogol neden "Ölü Ruhlar"ın ikinci bölümünü yaktı?
Dün gece bir yangın çıktı ve üç ev tamamen yandı.
Çay o kadar sıcaktı ki dilim yandı.
Beş devasa F1 motoru , sadece iki buçuk dakikada yarım milyon galon gazyağı ve sıvı
Kekin yanması benim hatamdır. Telefonda konuşuyordum ve zamana dikkat etmedim.
Kızımız bir kibrit ile parmağını yaktı.
Tom Mary'nin ona gönderdiği tüm mektupları yaktı.
Plaja son kez gittiğimde, güneşte kötü şekilde yandım.