Translation of "Valo" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Valo" in a sentence and their turkish translations:

Vihree valo!

- Işık yeşile döndü.
- Trafik ışığı yeşile döndü.

Valo vaihtui punaiseksi.

Işık kırmızıya döndü.

Vihreä valo palaa.

Bir yeşil ışık açık.

Valo houkuttelee koita.

Güveler ışık tarafından çekilirler.

Palaa valo nyt takaisin.

...aydınlık da o şekilde geri gelir.

Miksi valo on päällä?

Işık niçin açık?

Valo kulkee ääntä nopeammin.

- Işık sesten daha hızlı gider.
- Işık sesten daha hızlıdır.

- Valo kulkee huomattavasti nopeammin kuin ääni.
- Valo kulkee paljon nopeammin kuin ääni.

Işık sesten çok daha hızlı hareket eder.

Täysikuun valo auttaa gepardeja metsästämään.

Dolunayın ışığı çitaların avlanmasına yardımcı oluyor.

UV-valo paljastaa kätkettyjä saalistajia.

Morötesi ışık gizli avcıları ortaya çıkarıyor.

Tämä on (valo)kuva maalauksestani.

Bu, tablomun bir fotoğrafı.

Esimerkkinä siitä, miten nopeasti valo liikkuu,

Işığın ne kadar hızlı haraket ettiğine bir örnek vermek için,

Tämä aavemainen valo on ihmissilmälle näkymätöntä.

Bu ürkünç ışık, insan gözüyle görülmüyor.

Valo- ja äänisaaste muuttavat elämän rytmiä.

Işık ve gürültü kirliliği hayatın ritmini değiştiriyor.

UV-valo tappaa - vedessä olevia bakteereja.

ve böylece ultraviyole ışınlar sudaki birçok bakteriyi öldürecektir.

- Ja Jumala sanoi: "Tulkoon valkeus". Ja valkeus tuli.
- Jumala sanoi: "Tulkoon valo!" Ja valo tuli.

Tanrı, "Işık olsun" diye buyurdu ve ışık oldu.

Mielestäsi paras tapa on siis jättää valo päälle,

Yapılacak en iyi şeyin bu ışığı açık bırakmak ve tüm böceklerin

Tähtien valo on yli 200 kertaa kuunvaloa heikompaa.

Yıldızların ışığı, ay ışığından 200 kat daha sönüktür.

Hiipuva valo on metsästäjän liittolainen. Gnuut eivät uskalla nukkua.

Hilalin sönük ışığı avcının müttefiki. Antiloplar uyumaya cüret edemez.

Yhtäkkiä hän nousi ylös kovin kalpeana, outo valo silmissään.

Birdenbire ayağa kalktı, çok solgundu ve gözlerinde tuhaf bir ışık vardı.

Niiden valo toimii signaalina siivettömille naaraille maassa. Naaras on riisinjyvän kokoinen.

Işıkları, zemindeki kanatsız dişilere işaret göndermektedir. Dişi, pirinç tanesi kadardır.

Leppeä tuuli kahisutti lehtiä ja valo pilkisteli niiden välistä kuin tuikkivat tähdet.

Yapraklar hafif bir rüzgarla öyle salınıyordu ki parlak ışık huzmeleri gökyüzünden yere doğru adeta göz kırparak düşüyordu

Kummalla tavalla yritämme pyydystää sen? Mielestäsi paras tapa on siis jättää valo päälle,

Onun yakalamak için hangi yaklaşımı kullanmalıyız? Yapılacak en iyi şeyin, ışıkla birlikte bunu bırakıp

Täysikuun valo on 400 000 kertaa auringonvaloa himmeämpää. Mutta se riittää silti näkemiseen.

Ay ışığının en güçlü hâli güneş ışığından 400.000 kat daha sönüktür. Yine de görmeye yeter.