Translation of "Slipped" in Turkish

0.055 sec.

Examples of using "Slipped" in a sentence and their turkish translations:

She slipped.

O kaydı.

Tom slipped.

Tom kaydı.

I slipped.

Ben kaydım.

Thomas almost slipped.

Thomas neredeyse kaymıştı.

Sami's mask slipped.

Sami'nin maskesi kaydı.

Tom slipped and fell.

Tom kaydı ve düştü.

Oops! My finger slipped!

Aman! Parmağım kaydı.

I slipped and fell.

Kaydım ve düştüm.

Tom slipped away unnoticed.

- Tom fark edilmeden kaçtı.
- Tom fark edilmeden tüydü.
- Tom fark edilmeden sıvıştı.

Mary slipped away unnoticed.

- Mary fark edilmeden kaçtı.
- Mary fark edilmeden tüydü.
- Mary fark edilmeden sıvıştı.
- Mary fark edilmeden sıvışıp gitti.

They slipped away unnoticed.

Fark edilmeden sıvıştılar.

- It must have slipped my mind.
- It must've slipped my mind.

- O, aklımdan çıkmış olmalı.
- Aklımdan çıkmış olmalı.

- Sami slipped out for a cigarette.
- Sami slipped outside for a cigarette.

Sami bir sigara için dışarı çıktı.

She slipped into her clothes.

O çabucak giyindi.

He slipped on the ice.

O, buz üzerinde kaydı.

I have a slipped disc.

Diskim kaydı.

He slipped me a note.

O bana gizlice bir not verdi.

Tom slipped Mary a note.

Tom Mary'nin eline bir not tutuşturdu.

Her name slipped my mind.

- Onun adı aklımdan çıktı.
- Onun adı aklımdan kaydı.
- Onun adının ne olduğunu unuttum.

Tom slipped on the ice.

Tom buzun üstünde kaydı.

Tom slipped on black ice.

Tom donmuş kırağı üzerinde kaydı.

Tom slipped off his headphones.

Tom kulaklıklarını çıkardı.

Tom slipped off his shoes.

Tom ayakkabılarını çıkardı.

Tom slipped into the room.

Tom odaya girdi.

That totally slipped my mind.

Tamamen unuttum.

He slipped and nearly fell.

O kaydı ve neredeyse düşecekti.

Tom slipped me a note.

Tom bana bir not verdi.

Tom slipped and nearly fell.

Tom kaydı ve neredeyse düşüyordu.

It just slipped my mind.

Sadece tamamen unuttum.

I slipped on the ice.

Ben buzun üzerinde kaydım.

Sami slipped back into drugs.

Sami uyuşturucuya geri döndü.

Tom slipped his boots off.

Tom botlarını çıkardı.

It must've slipped my mind.

Aklımdan çıkmış olmalı.

Tom slipped Mary some money.

Tom, Mary'nin eline biraz para tutuşturdu.

Then I slipped and fell back.

Ayağım kaydı ve tekrar düştüm.

Tom slipped out of the classroom.

Tom sınıftan sıvıştı.

He slipped out of the classroom.

- O, sınıftan sıvıştı.
- Çaktırmadan sınıftan kaçtı.

He slipped while crossing the street.

Caddeyi geçerken kaydı.

His name has slipped my mind.

Onun adı aklımdan çıkmış.

I slipped and twisted my ankle.

Ben kaydım ve ayak bileğimi burktum.

I slipped the letter to him.

Mektubu ona uzattım.

The thief slipped into the house.

Hırsız eve daldı.

Tom slipped and hit his head.

Tom kaydı ve başını çarptı.

Tom slipped something in Mary's drink.

Tom Mary'nin içkisine bir şey koydu.

He slipped on a banana peel.

O bir muz kabuğunda kaydı.

The plate slipped from my hands.

Tabak ellerimden kaydı.

Tom slipped on a banana peel.

Tom bir muz kabuğu üstünde kaydı.

The matter slipped my mind completely.

Sorun tamamen aklımdan çıkmış.

She slipped her arm into his.

O, kolunu onunkine geçirdi.

I slipped on an icy patch.

Buzlu bir yama üzerinde kaydım.

Tom slipped into the classroom unnoticed.

Tom fark edilmeden sınıfa daldı.

Tom slipped out the back door.

Tom arka kapıdan dışarı süzüldü.

Sami slipped out for a cigarette.

Sami bir sigara için dışarı çıktı.

- Tom slipped on the ice and fell down.
- Tom slipped on the ice and fell.

Tom buzda kaydı ve düştü.

He slipped into the bad habit again.

Kötü alışkanlığına tekrar daldı.

Tom slipped the money in his pocket.

Tom parayı cebine koydu.

Tom slipped a note into Mary's locker.

Tom Mary'nin dolabına içine bir not salıverdi.

He slipped and fell in the pool.

O kaydı ve havuzun içine düştü.

I slipped and fell down the stairs.

Kaydım ve merdivenlerden düştüm.

Tom slipped some money into Mary's hand.

Tom Mary'nin eline biraz para koydu.

The gymnast slipped on the balance beam.

Jimnastikçi denge aleti üzerinde kaydı.

Tom slipped a coat over Mary's shoulders.

Tom, Mary'nin omuzlarının üzerine bir ceket attı.

Tom slipped and fell in the shower.

Tom duşta kaydı ve düştü

Tom slipped on the ice and fell.

Tom buz üzerinde kaydı ve düştü.

Have you ever slipped on a banana peel?

Sen hiç muz kabuğunda kaydın mı?

She slipped some money into her son's hand.

Oğlunun eline biraz para koydu.

I slipped an ice cube down her shirt.

Onun gömleğinden içeri bir buz küpü kaçırdım.

I slipped and fell on the icy sidewalk.

- Buzlu kaldırımda kayıp düştüm.
- Buzlu kaldırımda kaydım ve düştüm.

Tom slipped Mary an envelope full of money.

Tom Mary'ye gizlice para dolu bir zarf verdi.

Dan slipped through the fingers of the police.

Dan, polisin parmaklarının arasından kayıp gitti.

We slipped up and broke the no English rule

yanıldık ve ana-dil-yok kuralını

Roger slipped on the ice and hurt his leg.

Roger buz üzerinde kaydı ve bacağını incitti.

I slipped on the paper and hurt my leg.

Kâğıttan kaydım ve bacağımı incittim.

I slipped on the ice and hurt my head.

Buzda kaydım ve başımı yaraladım.

Tom slipped on the ice and hurt his leg.

Tom buz üzerinde kaydı ve bacağını incitti.

He slipped outside to meet up with a girl.

Bir kızla buluşmak için dışarı çıktı.

Jim slipped on the icy road and got hurt.

Jim buzlu yolda kaydı ve incindi.

Jim slipped on the icy street and hurt himself.

Jim buzlu caddede kaydı ve kendini incitti.

She slipped a drop of love potion into his coffee.

Onun kahvesine bir damla aşk iksiri damlattı.

Mary slipped off her robe and got into the shower.

Mary elbisesini çıkardı ve duşa girdi.

Tom slipped on ice and broke his hip last winter.

Geçen kış Tom buzda kaydı ve kalçasını kırdı.

The plate slipped from my hands and fell to the floor.

Tabak ellerimden kaydı ve yere düştü.

The plate slipped from her hand and crashed to the floor.

Tabak elinden kaydı ve yere düştü.

Dan slipped into Linda's hospital room and tried to strangle her.

Dan, Linda'nın hastane odasına daldı ve onu boğmaya çalıştı.

Tom slipped quietly out of bed and went into the kitchen.

Tom sessizce yataktan çıktı ve mutfağa gitti.

I forgot to bring the book. It just slipped my mind.

Kitabı getirmeyi unuttum. Aklımdan çıkmış işte.

Tom slipped and fell as he was going down the stairs.

Tom merdivenlerden inerken kaydı ve yere düştü.

Tom slipped and fell as he was getting off the bus.

Tom otobüsten inerken kaydı ve yere düştü.

- I forgot to call you.
- It slipped my mind to call you.

Seni aramayı unuttum.

Tom slipped quietly into his clothes and tiptoed out of the room.

Tom sessizce elbiselerini giydi ve ayak uçlarına basarak odadan çıktı.

He slipped quietly into his clothes and tiptoed out of the room.

Sessizce üstünü giyip parmak uçlarına basarak odadan çıktı.

My appointment at the hospital completely slipped my mind. Why didn't you remind me?

Hastanedeki randevumu unuttum. Neden bana hatırlatmadın?

Layla slipped into a deep depression over the loss of her best friend, Salima.

Leyla, en yakın arkadaşı Salima'nın kaybı üzerine derin bir depresyona girdi.

- Tom got dressed and slipped on his shoes.
- Tom got dressed and put on his shoes.

Tom giyindi ve ayakkabılarını giydi.