Translation of "Ruin" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Ruin" in a sentence and their turkish translations:

- You'll ruin everything.
- You're going to ruin everything.

Her şeyi mahvedeceksin.

It'll ruin everything.

O her şeyi mahvedecek.

Let's not ruin this.

Bunu mahvetmeyelim.

Let's not ruin it.

Bunu mahvetmeyelim.

Drinking was his ruin.

İçki içmek onu harap etti.

He'll ruin his clothing.

O, giysisini mahvedecek.

I'll ruin my clothing.

Ben elbiselerimi berbat edeceğim.

Don't ruin our fun.

Eğlencemizi bozma.

You will ruin me.

Beni iflas ettireceksin.

You'll ruin your clothing.

Giysini mahvedeceksin.

She'll ruin her clothing.

Onun giysisi berbat olacak.

Idleness leads to ruin.

Tembellik yıkıma yol açar.

You'll ruin your dress.

Elbiseni mahvedeceksin.

Drugs can ruin your life.

İlaçlar hayatınızı mahvedebilir.

The tower fell into ruin.

Kule tahrip oldu.

The town fell into ruin.

- Kasaba harabe haline düştü.
- Kasaba harabe haline dönüştü.

I think exams ruin education.

Sınavların eğitimi bozduğunu düşünüyorum.

Did I ruin your plans?

Planlarını bozdun mu?

You're going to ruin it.

Onu mahvedeceksin.

You're going to ruin everything.

Her şeyi mahvedeceksin.

Don't ruin it for me.

Keyfimi bozma.

Tom will ruin his clothing.

Tom elbiselerini berbat edecek.

They didn't ruin their clothing.

Onlar kendi elbiselerini berbat etmediler.

We didn't ruin our clothing.

Biz elbisemizi paçavraya çevirmedik.

I didn't ruin my clothing.

Ben elbisemi paçavraya çevirmedim.

You didn't ruin your clothing.

Giysini mahvetmedin.

Debt can ruin your life.

Borç hayatını mahvedebilir.

-What are you... -To ruin everything.

-Sen ne... -Futbol için.

Most would ultimately slide into ruin…

Çoğu nihayetinde harabeye dönüşecekti.

Please don't ruin this for me.

Lütfen bunu benim için mahvetmeyin.

That could literally ruin my life.

O gerçekten hayatımı mahvedebilir.

I won't let you ruin this.

- Bunu mahvetmene izin vermeyeceğim.
- Bunu mahvetmenize izin vermeyeceğim.

The frost will ruin the crop.

Don, mahsulü mahvedecek.

Don't let this ruin your friendship.

Bunun arkadaşlığını bozmasına izin verme.

He led me to financial ruin.

O beni mali yıkıma götürdü.

You're going to ruin your eyes.

Gözlerini mahvedeceksin.

Stop crying. You'll ruin your mascara.

Ağlamayı bırak. Rimelini bozacaksın.

I'm going to ruin your life.

Senin hayatını mahvedeceğim.

This threatens to ruin our plans.

Bu planlarımızı mahvetmekle tehdit ediyor.

- Tom did not want to ruin their friendship.
- Tom didn't want to ruin their friendship.

Tom arkadaşlığını mahvetmek istemedi.

A fussy referee can ruin a bout.

Titiz bir hakem maçı bozabilir.

The war brought ruin to the country.

Savaş ülkeye yıkım getirdi.

We can't let this ruin our friendship.

Bunun arkadaşlığımızı bozmasına izin veremeyiz.

I don't want to ruin Tom's holiday.

Tom'un tatilini bozmak istemiyorum.

Are you trying to ruin my life?

Hayatımı mahvetmeye mi çalışıyorsun?

Is Tom trying to ruin our evening?

Tom akşamımızı mahvetmeye mi çalışıyor?

Are you trying to ruin my reputation?

İtibarımı mahvetmeye mi çalışıyorsun?

If you do that, you'll ruin everything.

Onu yaparsan her şeyi mahvedersin.

Something like this could ruin your career.

Böyle bir şey kariyerini mahvedebilir.

I don't want to ruin your day.

Ben gününü mahvetmek istemiyorum.

Telling you now would ruin the surprise.

Sana şimdi anlatmam sürprizi bozardı.

Will the coffee stain ruin the carpet?

Kahve lekesi halıyı mahvedecek mi?

Wear socks or you'll ruin your shoes.

Çoraparınızı giyin yoksa ayakkabılarınızı mahvedersiniz.

I won't allow you to ruin your life.

Hayatını mahvetmene izin vermeyeceğim.

You had to ruin the moment, didn't you?

Anı berbat etmek zorundaydın, değil mi?

If you get sick, it'll ruin your vacation.

Hastalanırsan tatilin berbat olur.

Don't tell Tom. That would ruin the surprise.

Tom'a söyleme. O, sürprizi mahveder.

My ex wants to ruin my new relationship.

Eski sevgilim yeni ilişkimi bozmak istiyor.

- Do you really think this will ruin my reputation?
- Do you really think that this will ruin my reputation?

Bunun itibarımı mahvedeceğini gerçekten düşünüyor musun?

Too much drinking will make your life a ruin.

Çok fazla içmek hayatınızı bir harabe yapacaktır.

I didn't want to ruin the day for you.

Senin için günü mahvetmek istemedim.

If you did that, it would ruin our friendship.

Eğer onu yaparsan arkadaşlığımızı mahveder.

I don't want to ruin the evening for everyone.

Herkes için akşamı mahvetmek istemiyorum.

I won't let all that commercialism ruin my Christmas.

Bütün ticari anlayışımın Noel'imi mahvetmesine izin vermeyeceğim.

My ex-wife wants to ruin my new relationship.

Eski karım yeni ilişkimi bozmak istiyor.

- I'm afraid Tom will show up and ruin my party.
- I'm afraid that Tom will show up and ruin my party.

Ne yazık ki Tom ortaya çıkacak ve partimi mahvedecek.

I hear his business is on the verge of ruin.

Onun işinin iflasın eşiğinde olduğunu duyuyorum.

If Tom shows up, it's going to ruin Mary's day.

Eğer Tom ortaya çıkarsa, bu, Mary'nin gününü mahvedecek.

This scandal will likely ruin your chances of being elected.

Bu skandal muhtemelen seçilme şansınızı mahvedecek.

Science without conscience is only the ruin of the soul.

Vicdan olmadan bilim yalnızca ruhun mahvolmasıdır.

"Stop crying. You'll ruin your mascara." "Don't worry, it's waterproof."

"Ağlamayı kes. Rimelini bozacaksın." "Endişelenme, o sugeçirmez."

They're coming! Don't move a muscle or you'll ruin the surprise.

Geliyorlar! Kılını kıpırdatma yoksa sürpriz berbat olacak.

- I would've told you earlier, but I didn't want to ruin dinner.
- I would have told you earlier, but I didn't want to ruin dinner.

Sana daha önce söylerdim ama akşam yemeğini bozmak istemedim.

Be more careful. Rushing through things is going to ruin your work.

Daha dikkatli ol.Her şeye acele etmek işlerini berbat edecektir.

They are building an apartment building next door, which will ruin our view.

Onlar bitişiğimize görüşümüzü berbat edecek bir apartman dairesi inşa ediyorlar.

After being abandoned for years, the old house went to rack and ruin.

Eski ev terk edildikten yıllar sonra harap bir hale gelmiş.

I didn't tell Tom about it because I didn't want to ruin his day.

Onun gününü mahvetmek istemediğim için Tom'a ondan bahsetmedim.

Those people ruin their government, but they don't know how to build it again.

O insanlar hükümetlerini yıktılar ama onu tekrar nasıl inşa edeceklerini bilmiyorlar.

Tom's mother said he'd ruin his eyes if he sat too close to the TV.

Tom'un annesi onun TV'ye çok yakın oturursa gözlerini mahvedeceğini söyledi.

"Why did you say hello to that shrew?" "I don't want to ruin my karma."

"Neden o cadıya merhaba dedin?" "Ben kaderimi mahvetmek istemiyorum."

I'll ruin your decor a little, but I want to leave this here with your permission.

Şunu izninizle biraz dekorunuzu bozacağım ama bırakmak istiyorum.

Tom always says the best way to ruin a good cup of coffee is to put cream and sugar in it.

Tom her zaman iyi bir fincan kahveyi mahvetmenin en iyi yolunun içine krema ve şeker koymak olduğunu söylüyor.