Translation of "Parrot" in Turkish

0.021 sec.

Examples of using "Parrot" in a sentence and their turkish translations:

The parrot is dead.

Papağan öldü.

They bought a parrot.

Onlar bir papağan aldı.

You bought a parrot.

Bir papağan aldın.

I want a parrot.

Ben bir papağan istiyorum.

My parrot died yesterday.

Papağanım dün öldü.

Buy me a parrot.

Bana bir papağan satın al.

Tom bought a parrot.

Tom bir papağan aldı.

My parrot flew away.

Papağanım uçup gitti.

- The parrot escaped from its cage.
- The parrot escaped from the cage.

Papağan kafesten kaçtı.

Chiqui is a good parrot.

Chiqui iyi bir papağandır.

This parrot has green feathers.

Bu papağanın yeşil tüyleri var.

- A parrot can mimic a person's voice.
- A parrot can imitate the human voice.

Bir papağan insan sesini taklit edebilir.

Tom taught his parrot to say, "Help me! They turned me into a parrot!"

Tom papağanına "Bana yardım edin, beni papağan haline getirdi!" demeyi öğretti.

There's a parrot in the birdcage.

Kuş kafesinde bir papağan var.

This pirate has a pet parrot.

Bu korsanın evcil bir papağanı var.

Tom is talking to his parrot.

Tom papağanıyla konuşuyor.

A parrot can imitate human speech.

Bir papağan insan konuşmasını taklit edebilir.

Einstein is a very smart parrot.

Einstein çok akıllı bir papağan.

The parrot escaped from its cage.

Papağan kafesinden kaçtı.

She keeps a parrot as a pet.

- Evcil hayvan olarak papağan besler.
- Evcil hayvan olarak papağan bakıyor.

He keeps a parrot as a pet.

O bir evcil hayvan olarak bir papağan besler.

I've taught my parrot to speak Welsh.

Papağanıma Gal dili konuşmayı öğrettim.

Presumably, the parrot escaped from the cage.

Muhtemelen papağan kafesten kaçtı.

Chiqui is a parrot that speaks Esperanto.

Chiqui Esperanto konuşan bir papağandır.

A parrot can mimic a person's voice.

Papağan bir insanın sesini taklit edebilir.

I have a parrot in a cage.

Kafeste bir papağanım var.

Mr. Harrison kept a parrot called Ginger.

Bay Harrison, Ginger adlı bir papağana baktı.

An old parrot doesn't learn to speak.

Yaşlı bir papağan konuşmayı öğrenmez.

A parrot was perched on the captain's shoulder.

Bir papağan kaptanın omzuna kondu.

Would you like to hear the parrot talk?

Papağan konuşması duymak ister misin?

The parrot and the pirate are best friends.

Papağan ve korsan en iyi arkadaşlar.

A parrot is a bird that can talk.

Papağan konuşabilen bir kuştur.

Let's get what we need to keep a parrot.

Bir papağana bakmakı için ihtiyacımız olan şeyi alalım.

Even the tail of the parrot makes others envious.

Papağanın kuyruğu bile diğerlerini kıskanç yapar.

Jack keeps a cat and a parrot at home.

- Jack, evde bir kedi ve bir papağan bakıyor.
- Jack, evde bir kedi ve bir papağan besliyor.

Nobody in Avonlea had ever kept a parrot before.

Avonlea'daki hiç kimse daha önce hiç papağan bakmamıştı.

I hate people who just parrot things they've learned from books.

Kitaplardan öğrendikleri şeyleri papağan gibi tekrarlayan insanlardan nefret ederim.

Irene Pepperberg holds a round tray in front of a parrot she has named Alex.

Irene Pepperberg, Alex adını taktığı bir papağanın önünde yuvarlak bir tepsi tutuyor.

But Pepperberg says working with the parrot has already changed the way of looking at animals.

Fakat Pepperberg papağan ile çalışmanın daha şimdiden hayvanlara bakmanın şeklini değiştirdiğini söylüyor.

Dr. Pepperberg and her colleagues have found that Alex, an African grey parrot, can count up to 8.

Dr. Pepperberg ve onun meslektaşları Alex'in, bir Afrika gri papağanı, 8'e kadar sayabileceğini buldu.