Translation of "Outdoors" in Turkish

0.020 sec.

Examples of using "Outdoors" in a sentence and their turkish translations:

Exercise outdoors.

Açık havada egzersiz yapın.

Everyone rushed outdoors.

Herkes dışarıya koştu.

I was outdoors.

Dışarıdaydım.

- We are eating dinner outdoors.
- We're eating dinner outdoors.

Akşam yemeğini dışarda yiyoruz.

He is playing outdoors.

O dışarıda oynuyor.

My mother is outdoors.

- Annem dışarıda.
- Annem dışarıdadır.

Tom loves working outdoors.

Tom dışarıda çalışmayı sever.

Tom loved being outdoors.

Tom açık havada olmayı sevdi.

Tom loved the outdoors.

Tom açık havayı severdi.

Were you outdoors today?

Bugün dışarıda mıydın?

She shooed him outdoors.

O onu dışarı kışkışladı.

Tom loves being outdoors.

Tom açık havayı çok seviyor.

Tom enjoys being outdoors.

Tom açık havada olmayı seviyor.

He loves being outdoors.

Açık havada olmayı sever.

It is getting dark outdoors.

Dışarıda hava kararıyor.

Tom doesn't get outdoors much.

Tom çok açık havaya çıkmaz.

It's cold and windy outdoors.

Dışarıda soğuk ve rüzgarlı.

She doesn't get outdoors much.

O, evin dışına fazla çıkmaz.

I love the great outdoors.

Ben doğayı seviyorum.

Tom doesn't play outdoors much.

Tom dışarıda çok oynamaz.

I'm used to working outdoors.

Ben dışarıda çalışmaya alışkınım.

All the Parisians have gone outdoors.

Bütün Parisliler dışardaydı.

Tom seems to enjoy being outdoors.

Tom açık havada olmaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.

The family is eating breakfast outdoors.

Aile dışarıda kahvaltı ediyor.

Apply sunscreen before you go outdoors.

Dışarıya çıkmadan önce güneş kremi sürün.

Today, we have to sleep outdoors.

Bugün, dışarıda uyumak zorundayız.

- I was outdoors.
- I was out.

Dışarıdaydım.

Tom seemed to enjoy being outdoors.

Tom dışarıda olmaktan hoşlanıyor gibi görünüyordu.

Generally speaking, children like to play outdoors.

Genelde çocuklar açık havada oynamayı sever.

We often eat outdoors in the summer.

Yazın sık sık dışarıda yemek yeriz.

The man and the woman are eating outdoors.

Adam ve kadın dışarıda yemek yiyor.

I loved being outdoors when I was younger.

Gençken açık havada olmayı severdim.

I wish I could spend more time outdoors.

Keşke dışarıda daha fazla vakit geçirebilsem.

- Nobody wants to work outdoors on a cold day.
- No one wants to work outdoors on a cold day.

- Soğuk bir günde kimse dışarıda çalışmak istemez.
- Hiç kimse soğuk bir günde dışarıda çalışmak istemez.

A kid was outdoors and played with a ball.

- Bir çocuk dışarıdaydı ve bir top ile oynadı.
- Bir çocuk dışarıdaydı ve bir topla oynadı.

We couldn't play outdoors because of the intense heat.

Yoğun ısı nedeniyle açık havada oynayamadık.

Tom's love of the outdoors isn't shared by Mary.

Tom'un dışarı ile ilgili sevgisi Mary tarafından paylaşılmaz.

We can work outdoors only as long as it's light.

Açık havada ancak ışık olduğu sürece çalışabiliriz.

As long as it was winter, he did not go outdoors.

Kış olduğu sürece o dışarı çıkmadı.

- Tom is playing outdoors.
- Tom is playing outside.
- Tom is outside playing.

Tom dışarıda oynuyor.

Children who spend more time outdoors have a lower risk of myopia.

Açık havada daha fazla zaman harcayan çocukların miyop riski daha düşüktür.

I need someone to look after my son while he is outdoors.

O dışardayken oğluma bakacak birine ihtiyacım var.

- Tom is playing outdoors.
- Tom is playing outside.
- Tom is outside, playing.

Tom dışarıda oynuyor.

The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors.

Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.