Examples of using "Modest" in a sentence and their turkish translations:
Sen mütevazısın.
Sen çok mütevazı oluyorsun.
Mütevazı olmayın!
Mütevazı davranıyorsun.
Çok mütevazısın.
Çok alçakgönüllüsün.
Tom çok alçakgönüllü.
Benim hedeflerim mütevazı.
- Çok mütevazı olma.
- O kadar mütevazı olma!
Tom alçak gönüllü oluyor.
Tom sadece alçak gönüllü.
Tom mütevazı, değil mi?
Oh, o kadar alçak gönüllü olma.
Tom sadece mütevazı oluyor.
Mütevazı olduğunu mu düşünüyorsun?
Haddinden çok mütevazısın.
O çok mütevazı görünmüyor.
Mütevazı olduğunu düşünmüyor musun?
Genel olarak konuşursak, Japon kadınları mütevazıdır.
O başarısı hakkında mütevazı.
O çok mütevazı bir adam.
Ben çok alçak gönüllüyüm.
Tom mütevazıdır.
Belki de Tom sadece mütevazı davranıyor.
Çok mütevazısın.
Tom çok mütevazı bir adam.
Sami mütevazı bir evde yaşadı.
- Çorbada benim de tuzum olsun.
- Çorbada benim de tuzum bulunsun.
Dünyadaki en gösterişsiz kulübe bile
Linda her zaman mütevazı elbiseler giyerdi.
Biraz daha mütevazı olmaya çalış.
Gerçekten harika bir adam her zaman mütevazıdır.
Sendika ücret taleplerinde mütevazı idi.
Onların az geliri birçok lükse izin vermiyor.
En iyi olduğunuzda alçakgönüllü olmak zordur.
Onlar kişinin mütevazı ya da tembel olduğunu düşünürdü.
Yaşlandıkça, daha alçak gönüllü oldu.
Tom'un Boston'da mütevazı iki yatak odalı bir evi var.
Geçen yıl fiyatlarda makul bir artış vardı.
Mütevazı zevklerim var. Zenginlik ilgimi çekmiyor.
Bay Smith tanıdığım kadarıyla alçak gönüllü bir adamdı.
- Çorbada benim de tuzum olsun.
- Çorbada benim de tuzum bulunsun.
Bildiğim kadarıyla, Bay Smith mütevazı bir adamdı.
Mütevazı bir kahvaltı tost, kahve ve bir yumurta yedim.
O kadar namusludur ki banyo yaparken kendi gözlerini bağlar.
Nobel ödülünü kazandıktan sonra her zamanki kadar mütevazı kaldı.
Restoranda mütevazı bir miktarla iyi yemek yiyebilirsiniz.
çalıştı . Aynı dönemde Körfez topraklarından petrol akıyordu