Translation of "Modest" in Turkish

0.026 sec.

Examples of using "Modest" in a sentence and their turkish translations:

You're modest.

Sen mütevazısın.

- You're too modest.
- You're being too modest.

Sen çok mütevazı oluyorsun.

Don't be modest!

Mütevazı olmayın!

You're being modest.

Mütevazı davranıyorsun.

You're so modest.

Çok mütevazısın.

You're too modest.

Çok alçakgönüllüsün.

Tom is very modest.

Tom çok alçakgönüllü.

My goals are modest.

Benim hedeflerim mütevazı.

Don't be so modest.

- Çok mütevazı olma.
- O kadar mütevazı olma!

Tom is being modest.

Tom alçak gönüllü oluyor.

Tom is just modest.

Tom sadece alçak gönüllü.

Tom is modest, isn't he?

Tom mütevazı, değil mi?

Oh, don't be so modest.

Oh, o kadar alçak gönüllü olma.

Tom is just being modest.

Tom sadece mütevazı oluyor.

Do you think you're modest?

Mütevazı olduğunu mu düşünüyorsun?

You are much too modest.

Haddinden çok mütevazısın.

She doesn't seem very modest.

O çok mütevazı görünmüyor.

Don't you think you're modest?

Mütevazı olduğunu düşünmüyor musun?

Generally speaking, Japanese women are modest.

Genel olarak konuşursak, Japon kadınları mütevazıdır.

She is modest about her achievement.

O başarısı hakkında mütevazı.

He is a very modest man.

O çok mütevazı bir adam.

- I'm very modest.
- I'm very humble.

Ben çok alçak gönüllüyüm.

- Tom is humble.
- Tom is modest.

Tom mütevazıdır.

Maybe Tom is just being modest.

Belki de Tom sadece mütevazı davranıyor.

- You're very humble.
- You're very modest.

Çok mütevazısın.

Tom is a very modest man.

Tom çok mütevazı bir adam.

Sami lived in a modest house.

Sami mütevazı bir evde yaşadı.

Let me make a modest contribution.

- Çorbada benim de tuzum olsun.
- Çorbada benim de tuzum bulunsun.

Even the most modest hut on earth

Dünyadaki en gösterişsiz kulübe bile

Linda wore modest dresses all the time.

Linda her zaman mütevazı elbiseler giyerdi.

Try to be a bit more modest.

Biraz daha mütevazı olmaya çalış.

A truly great man is always modest.

Gerçekten harika bir adam her zaman mütevazıdır.

The union was modest in its wage demands.

Sendika ücret taleplerinde mütevazı idi.

Their modest income doesn't allow for many luxuries.

Onların az geliri birçok lükse izin vermiyor.

- It's hard to be modest when you are the best.
- It's hard to be modest when you're the best.

En iyi olduğunuzda alçakgönüllü olmak zordur.

They would think the person is modest or lazy.

Onlar kişinin mütevazı ya da tembel olduğunu düşünürdü.

The older he grew, the more modest he became.

Yaşlandıkça, daha alçak gönüllü oldu.

Tom has a modest two-bedroom house in Boston.

Tom'un Boston'da mütevazı iki yatak odalı bir evi var.

There was a modest rise in prices last year.

Geçen yıl fiyatlarda makul bir artış vardı.

I have modest tastes. Wealth does not interest me.

Mütevazı zevklerim var. Zenginlik ilgimi çekmiyor.

Mr Smith, as I knew him, was a modest man.

Bay Smith tanıdığım kadarıyla alçak gönüllü bir adamdı.

- Let me make a modest contribution.
- Here's my humble contribution.

- Çorbada benim de tuzum olsun.
- Çorbada benim de tuzum bulunsun.

As far as I know, Mr. Smith was a modest man.

Bildiğim kadarıyla, Bay Smith mütevazı bir adamdı.

I ate a modest breakfast of toast, coffee, and one egg.

Mütevazı bir kahvaltı tost, kahve ve bir yumurta yedim.

She's so modest that she blindfolds herself when taking a bath.

O kadar namusludur ki banyo yaparken kendi gözlerini bağlar.

After winning the Nobel prize, she remained as modest as ever.

Nobel ödülünü kazandıktan sonra her zamanki kadar mütevazı kaldı.

You can get good food for a modest sum at the restaurant.

Restoranda mütevazı bir miktarla iyi yemek yiyebilirsiniz.

To unify modest coastal cities with the aim of creating a strong union and declaring them

çalıştı . Aynı dönemde Körfez topraklarından petrol akıyordu