Examples of using "Merely" in a sentence and their turkish translations:
Onlar adeta farklılar.
O sadece bir şakadır.
yalnızca 146 milyon dolar.
O sadece bir çocuk.
Sadece çay nasıl alınır?
Tarih sadece kendini tekrarlıyor.
Tom sadece bir çocuktur.
Sihirbazlık numaraları sadece yanılsamadır.
bir yanlılık döngüsüne teşvik eder.
O sadece bir gerçeği ifade ediyordu.
Mutluluk sadece birçok mala sahip olmak değildir.
Tom sadece bir gerçeği belirtiyordu.
Bu problem sadece varsayımsal değildir.
Tom sadece malûmu ilâm ediyor.
Eğer biz insanlar basitçe bencil, çıkarcı varlıklarsak
çünkü biz sık sık sadece tutku etrafında organize oluyoruz.
Sadece tek bir düğmeye basılarak.
O, onu sadece bir şaka olarak söyledi.
İyimserlik yalnızca bir bilgi eksikliğidir.
Bugünün kaybı sadece bir israf değil.
Bu sadece bir şans meselesiydi.
O bir emir değildi - sadece bir öneriydi.
Ben sadece Tom'a şans dilemek istiyorum.
Oysa kaba olmak öyle değil.
Sadece nefes yaşam anlamına gelmez.
Kırışıklıklar sadece gülüşlerin nerede olduğunu göstermelidir.
Özgünlük sadece klişelerin yeni bir kombinasyonudur.
O sadece güzel değildi, aynı zamanda yetenekliydi.
Suudi Arabistan'da sadece bir hayal.
Başka dilden alınmış kelimeler bir dili bozmazlar; onlar sadece onu değiştirirler.
Sadece kendi mutluluğunuzun peşinde yaşamamalısınız.
Sadece fakir olduğu için ona tepeden bakma.
Bir iş sadece geçinmek için bir araç değildir.
İş birliğinin amacı, yalnızca hissedarları zengin etmek değildir.
Karar birkaç hafta daha ertelenmiş olacak.
Çünkü eğitimin amacı sadece bilgiyi iletmek değildir;
Apple, Walmart, Alibaba, bu muazzam şirketler tam anlamıyla tepelerinde olacaktır...
Bir insana sadece fakir olduğu için tepeden bakmamalısın.
Yine de, şartları kabul etmedi, sadece müzakereleri yeniden açmayı kabul etti. Müttefiklere,
Kitabını kaybettiğinden emin misin yoksa sadece onu yanlış bir yere mi koydun?
Bu, Soult'un komuta yeteneklerini boşa harcamakla kalmadı, çünkü yeni rolü sadece
Ekolojist, petrolün sadece bir nimet olmadığını, aynı zamanda bir lanet olduğu konusunda bizi uyardı.
Sadece fakir olduğu için ona tepeden bakma.
Zeki bir adam bir kadını derinden sevse bile, ona olan aşkını asla göstermez, ama sadece onu yüreğinde tutar.
O, ancak bir çocuk.
O sadece bir çocuk.
Ortaokul diplomalarını aldıktan sadece iki yıl sonra, bugün genç insanlar okulda öğrendiklerinin sadece yüzde onunu biliyorlar. Bu çılgınca! Yüzde yüz için çaba göstermeliyiz.
Sadece şaka yapıyorum.
Tüm dünya bir sahnedir, insanlar da yalnızca birer oyuncu. Sahneye girer, çıkarlar ve zamanları boyunca yedi dönemden oluşan birçok oyun sergilerler.
Tenis tarihinde taraflardan birinin diğerine en ezici üstünlük kurduğu Grand Slam finali, Batı Almanyalı Steffi Graf'ın Sovyet Nataşa Zvereva'yı iki seti de 6-0 kazanarak çok rahat yendiği 1988 Fransa Açık Finali'ydi. Maçın tamamı yalnızca 34 dakika sürmüştü.
- O sadece bir çocuk.
- O, ancak bir çocuk.
- O sadece bir çocuktur.
O sadece bir çocuk.
Otomatik kapılar şimdiki durumundan daha akıllıca kontrol edilebilmektedir.Yakın zamanda geliştirilmiş kontrol sistemi sadece birisi kapıya gerçekten yaklaştığı zaman kapıyı açar.Eğer biri sadece kapının önünde duruyorsa ya da önünden geçiyorsa kapı kapalı kalacaktır.