Translation of "False" in Turkish

0.020 sec.

Examples of using "False" in a sentence and their turkish translations:

False.

- Yanlış.
- Düzmece.
- Sahte.

Always false news, false news

her daim yalan haberler, yanlı haberler

- Wrong.
- False.

Yanlış.

- He's spreading false rumors.
- She's spreading false rumors.

O yanlış söylentiler yayıyor.

- These allegations are false.
- These claims are false.

- Bu iddialar yanlış.
- Bu iddialar sahte.

It's absolutely false.

O kesinlikle yanlış.

That's totally false.

Bu tamamen yanlış.

This is false.

Bu, yanlış.

Are just objectively false,

tarafsız bir açıdan son derece yanlış.

I have false nearsightedness.

Yalancı miyobum var.

Both claims are false.

Her iki iddia yanlış.

Her statement was false.

Onun ifadesi düzmeceydi.

The charges were false.

Suçlamalar yanlıştı.

You're spreading false news.

Sen yanlış haberler yayıyorsun.

Mary wore false eyelashes.

Mary sahte kirpikler taktı.

The rumors were false.

Söylentiler gerçek çıkmadı.

This is obviously false.

Bu belli ki yanlış.

These allegations are false.

Bu iddialar yanlış.

These claims are false.

Bu iddialar yanlış.

Tom's accusations are false.

Tom'un suçlamaları yanlış.

This sentence is false.

- Bu cümle hatalı.
- Bu cümle yanlış.

You're a false god.

Sen sahte bir tanrısın.

That statement is false.

O ifade yanlış.

He's spreading false rumors.

O yanlış söylentiler yayıyor.

Tom's allegations are false.

Tom'un iddiaları yanlış.

Tom has false teeth.

- Tom'un takma dişi var.
- Tom'un dişleri takma.
- Tom takma diş kullanıyor.

The rumor turned out false.

Söylenti yanlış çıktı.

The report is utterly false.

Rapor tamamen yanlış.

The news turned out false.

Haber yanlış çıktı.

His story can't be false.

Onun hikayesi düzmece olamaz.

Everything you said was false.

Söylediğin her şey yanlıştı.

It was a false alarm.

O bir yanlış alarmdı.

That is a false dichotomy.

O yanlış bir ikilem.

The false alarm caused panic.

Yanlış alarm paniğe neden oldu.

It's only another false alarm.

Bu sadece başka yanlış bir alarm.

It's probably a false alarm.

Muhtemelen yanlış bir alarm.

The current sentence is false.

Şu anki cümle yanlış.

The next sentence is false.

Bir sonraki cümle yanlış.

The papers contained false information.

- Bildiriler yanlış bilgi içeriyordu.
- Belgeler yanlış bilgi içeriyordu.

It is a false premise.

- O yanlış bir önermedir.
- O yanlış bir öncüldür.

What you say is false.

Söylediğin şey yanlış.

- Tom said the report was false.
- Tom said that the report was false.

Tom raporun yanlış olduğunu söyledi.

A dangerously false sense of security.

tehlikeli ve aldatıcı bir güvenlik hissi bu.

Whoever said so, it is false.

Kim öyle dediyse yanlış.

The prisoners gave a false alarm.

Mahkumlar yanlış alarm verdi.

- That's just false.
- That's simply wrong.

O sadece yanlış.

If that's false, she's a liar.

Bu yanlışsa o yalancıdır.

Tom took out his false teeth.

Tom takma dişlerini çıkardı.

Today, we had two false alarms.

Bugün, iki tane yanlış alarmımız vardı.

- Tom gave the police a false address.
- Tom gave a false address to the police.

Tom polise yanlış bir adres verdi.

Filling our history with false mistakes, superstitions

tarihimizi yalan yanlışlarla, hurafelerle dolduran

The report turned out to be false.

Raporun yanlış olduğu ortaya çıktı.

It seems that the news was false.

Haber yanlışmış gibi görünüyor.

Her statement turned out to be false.

Onun ifadesinin yanlış olduğu ortaya çıktı.

They said that his claim was false.

Onun iddiasının yanlış olduğunu söylediler.

The news that she died is false.

Öldüğü doğru değil.

I don't want to raise false hopes.

Boş ümit beslemek istemiyorum.

Don't worry. It's probably a false alarm.

Endişe etme. Muhtemelen yanlış bir alarm.

There will be setbacks and false starts.

Aksilikler ve hatalı başlangıçlar olacak.

Do you think her story is false?

Onun hikayesinin yanlış olduğunu düşünüyor musunuz?

Mary spread false rumors about Kate's parents.

Mary Kate'in ebeveynleri hakkında yanlış söylentiler yaydı.

They reportedly gave the doctor false names.

Söylentiye göre onlar doktora sahte isimler verdi.

There are false friends in every language.

Her dilde yanlış arkadaşlar vardır.

♪ A fake, a false love story ♪

♪ Yalan yanlış bir aşkın hikâyesi ♪

The rumor of her death turned out false.

Öldüğü söylentisi yalanmış.

- That statement is incorrect.
- That statement is false.

O ifade yanlış.

It turned out that the rumor was false.

Söylentinin yanlış olduğu ortaya çıktı.

- This sentence is false.
- This sentence is incorrect.

Bu cümle hatalı.

Tom made a false statement to the police.

Tom polise yanlış açıklama yaptı.

What he said turned out to be false.

Onun söylediğinin yanlış olduğu çıktı.

I don't want to give myself false hopes.

Kendimi sahte umutlara vermek istemiyorum.

We can't live under false identities or with no identities.

sahte kimlikler altında veya kimlikler olmadan yaşayamayız.

Whether the news is true or false makes little difference.

Haberin doğru ya da yanlış olup olmadığı küçük bir fark yaratır.

The following sentence is true. The preceding sentence is false.

Aşağıdaki cümle doğrudur. Önceki cümle yanlış.

We will clarify what is true and what is false.

Neyin doğru ve neyin yanlış olduğunu açığa kavuşturacağız.

Mark Twain said, "All generalizations are false, including this one."

Mark Twain ", bu da dahil olmak üzere tüm genellemeler yanlış " dedi.

The truth is that nothing is totally true or false.

Gerçek şu ki hiçbir şey tamamen doğru ya da yanlış değildir.

The girls spread many false rumors and lies about Mary.

Kızlar Mary hakkında birçok uydurma söylenti ve yalanlar yaydılar.

Tom forced Mary to give false information to the police.

Tom, Mary'yi polise yanlış bilgi vermeye zorladı.

Some people had to use false names to get work.

Bazı insanlar iş bulmak için sahte isimler kullanmak zorunda kaldı.

There's no point arguing about what's true and what's false.

Neyin doğru ve neyin yanlış olduğu hakkında tartışmanın bir anlamı yok.

- What he says is false.
- What she said is wrong.

Onun söylediği yanlıştır.

She was disqualified from the race for two false starts.

O, iki yanlış başlama yüzünden yarıştan diskalifiye edildi.

But have we been lulled into a false sense of security?

Peki sahte bir güven duygusuna kapıldık mı?

The main idea of the book relied on a false premise.

Kitabın ana fikri yanlış bir öncüle dayanıyordu.

How people worship money how money creates a false environment for you

insanların paraya nasıl taptığı paranın sana nasıl bir sahte çevre oluşturduğu

What the lawyer had told me finally turned out to be false.

Avukatın bana söylediğinin yanlış olduğu sonunda ortaya çıktı.

His story may sound false, but it is true for all that.

Onun hikayesi düzmece görünebilir fakat her şeye rağmen gerçektir.

Where there are Muslims, there is oil; the opposite statement is false.

Nerede petrol var, orada müslüman var; karşıt ifade yanlıştır.

Linda made false claims of pregnancy to force Dan to marry her.

Linda Dan'ı onunla evlenmeye zorlamak için asılsız gebelik iddialarında bulundu.

The politician claimed that he wore neither a wig nor false teeth.

Politikacı ne peruk ne de takma diş taktığını iddia etti.

- The contestant made two false starts.
- The competitor twice jumped the gun.

Yarışmacı, iki yanlış start yaptı.

He sits at a table, surrounded by false friends and shameless women.

O, sahte arkadaşlar ve utanmaz kadınlarla çevrili bir masada oturuyor.

When you have coin in bag, the false friends come in hordes.

Cüzdanda paran varsa sahte dostlar hemen yığılırlar.

Just seeing a lot of false horizons, where you think you're getting closer.

Çok fazla yanlış ufuk görüyorum ve yaklaştığımızı sanıyorum.

- These are my grandmother's artificial teeth.
- It's my grandmother's set of false teeth.

O, anneannemin takma dişidir.

This statement is false: I go to the market because the car is broken.

Bu ifade yanlıştır: araba bozuk olduğu için pazara gidiyorum.