Examples of using "False" in a sentence and their turkish translations:
- Yanlış.
- Düzmece.
- Sahte.
her daim yalan haberler, yanlı haberler
Yanlış.
O yanlış söylentiler yayıyor.
- Bu iddialar yanlış.
- Bu iddialar sahte.
O kesinlikle yanlış.
Bu tamamen yanlış.
Bu, yanlış.
tarafsız bir açıdan son derece yanlış.
Yalancı miyobum var.
Her iki iddia yanlış.
Onun ifadesi düzmeceydi.
Suçlamalar yanlıştı.
Sen yanlış haberler yayıyorsun.
Mary sahte kirpikler taktı.
Söylentiler gerçek çıkmadı.
Bu belli ki yanlış.
Bu iddialar yanlış.
Bu iddialar yanlış.
Tom'un suçlamaları yanlış.
- Bu cümle hatalı.
- Bu cümle yanlış.
Sen sahte bir tanrısın.
O ifade yanlış.
O yanlış söylentiler yayıyor.
Tom'un iddiaları yanlış.
- Tom'un takma dişi var.
- Tom'un dişleri takma.
- Tom takma diş kullanıyor.
Söylenti yanlış çıktı.
Rapor tamamen yanlış.
Haber yanlış çıktı.
Onun hikayesi düzmece olamaz.
Söylediğin her şey yanlıştı.
O bir yanlış alarmdı.
O yanlış bir ikilem.
Yanlış alarm paniğe neden oldu.
Bu sadece başka yanlış bir alarm.
Muhtemelen yanlış bir alarm.
Şu anki cümle yanlış.
Bir sonraki cümle yanlış.
- Bildiriler yanlış bilgi içeriyordu.
- Belgeler yanlış bilgi içeriyordu.
- O yanlış bir önermedir.
- O yanlış bir öncüldür.
Söylediğin şey yanlış.
Tom raporun yanlış olduğunu söyledi.
tehlikeli ve aldatıcı bir güvenlik hissi bu.
Kim öyle dediyse yanlış.
Mahkumlar yanlış alarm verdi.
O sadece yanlış.
Bu yanlışsa o yalancıdır.
Tom takma dişlerini çıkardı.
Bugün, iki tane yanlış alarmımız vardı.
Tom polise yanlış bir adres verdi.
tarihimizi yalan yanlışlarla, hurafelerle dolduran
Raporun yanlış olduğu ortaya çıktı.
Haber yanlışmış gibi görünüyor.
Onun ifadesinin yanlış olduğu ortaya çıktı.
Onun iddiasının yanlış olduğunu söylediler.
Öldüğü doğru değil.
Boş ümit beslemek istemiyorum.
Endişe etme. Muhtemelen yanlış bir alarm.
Aksilikler ve hatalı başlangıçlar olacak.
Onun hikayesinin yanlış olduğunu düşünüyor musunuz?
Mary Kate'in ebeveynleri hakkında yanlış söylentiler yaydı.
Söylentiye göre onlar doktora sahte isimler verdi.
Her dilde yanlış arkadaşlar vardır.
♪ Yalan yanlış bir aşkın hikâyesi ♪
Öldüğü söylentisi yalanmış.
O ifade yanlış.
Söylentinin yanlış olduğu ortaya çıktı.
Bu cümle hatalı.
Tom polise yanlış açıklama yaptı.
Onun söylediğinin yanlış olduğu çıktı.
Kendimi sahte umutlara vermek istemiyorum.
sahte kimlikler altında veya kimlikler olmadan yaşayamayız.
Haberin doğru ya da yanlış olup olmadığı küçük bir fark yaratır.
Aşağıdaki cümle doğrudur. Önceki cümle yanlış.
Neyin doğru ve neyin yanlış olduğunu açığa kavuşturacağız.
Mark Twain ", bu da dahil olmak üzere tüm genellemeler yanlış " dedi.
Gerçek şu ki hiçbir şey tamamen doğru ya da yanlış değildir.
Kızlar Mary hakkında birçok uydurma söylenti ve yalanlar yaydılar.
Tom, Mary'yi polise yanlış bilgi vermeye zorladı.
Bazı insanlar iş bulmak için sahte isimler kullanmak zorunda kaldı.
Neyin doğru ve neyin yanlış olduğu hakkında tartışmanın bir anlamı yok.
Onun söylediği yanlıştır.
O, iki yanlış başlama yüzünden yarıştan diskalifiye edildi.
Peki sahte bir güven duygusuna kapıldık mı?
Kitabın ana fikri yanlış bir öncüle dayanıyordu.
insanların paraya nasıl taptığı paranın sana nasıl bir sahte çevre oluşturduğu
Avukatın bana söylediğinin yanlış olduğu sonunda ortaya çıktı.
Onun hikayesi düzmece görünebilir fakat her şeye rağmen gerçektir.
Nerede petrol var, orada müslüman var; karşıt ifade yanlıştır.
Linda Dan'ı onunla evlenmeye zorlamak için asılsız gebelik iddialarında bulundu.
Politikacı ne peruk ne de takma diş taktığını iddia etti.
Yarışmacı, iki yanlış start yaptı.
O, sahte arkadaşlar ve utanmaz kadınlarla çevrili bir masada oturuyor.
Cüzdanda paran varsa sahte dostlar hemen yığılırlar.
Çok fazla yanlış ufuk görüyorum ve yaklaştığımızı sanıyorum.
O, anneannemin takma dişidir.
Bu ifade yanlıştır: araba bozuk olduğu için pazara gidiyorum.