Translation of "Everyday" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Everyday" in a sentence and their turkish translations:

It's happening everyday.

Her gün oluyor.

And it was everyday.

Bunu her gün yapıyorlardı.

And my everyday gatherings.

bir mana farklılığı seziyordum.

He punishes me everyday.

O beni her gün cezalandırıyor.

Our everyday habits produce it.

Günlük alışkanlıklarımız üretiyor.

It's just an everyday thing.

O sadece her günkü bir şeydir.

Layla talked to Sami everyday.

Leyla her gün Sami ile konuştu.

To have a good day everyday,

her gün mutlu bir gün geçirmek isterseniz,

This explains why everyday Filipino conversations

Bu, günlük hayattaki Filipince sohbetlerin

Papa used to beat her everyday.

babası onu her gün dövüyordu.

But everyday people must get involved.

Ama bütün insanlar dahil olmalı.

Clean surfaces you use often everyday.

Sık kullandığınız yüzeyleri her gün temizleyin.

And we want to be happy everyday.

ve hepimiz her gün güzel birgün geçirmek isteriz.

I see this in the everyday landscape.

günlük olarak bu manzarayı görüyorum.

I'm using everyday terms here, of course.

burada gündelik terimleri kullanıyorum, elbette ki.

We don't need to do that everyday.

Bunu her gün yapmamıza gerek yok.

Confrontations are part of Fadil's everyday life.

Meydan okumalar Fadıl'ın gündelik hayatının bir parçasıdır.

Like choosing a restaurant or making everyday purchases,

eskiden basit olan kararlar bile

In our everyday lives and in our workplaces,

Günlük yaşamımızda ve iş yerlerimizde

By playing with toys in the everyday world.

oyuncaklarla oynayarak öğrenebilirsiniz.

She wanted to get away from everyday life.

Günlük hayattan uzaklaşmak istedi.

TV plays an important part in everyday life.

TV günlük yaşamda önemli bir rol oynar.

We all want to have a good day everyday.

Hepimiz her gün güzel bir gün geçirmek isteriz.

And attend my everyday gatherings like all of you --

aynı sizler gibi gündelik hayattaki toplantılara katılır,

Whereas everyday hosts focus on getting the things right --

Günlük bir organizasyonun ev sahibi ise her şeyin yerli yerinde olmasına odaklanır

The next step of creating more meaningful everyday gatherings

Daha anlamlı bir günlük toplantı organize edebilmenin ikinci adımı,

So we also do video snippets of everyday activities,

o yüzden gündelik aktivitelerin kısa videolarını da yaptık,

Through simple, everyday devices that we take for granted,

önemsemediğimiz basit, gündelik araçlar,

We live in Vancouver; it looks like rain everyday.

Vancouver'da yaşıyoruz, zaten her gün yağmurlu gibi.

To almost all of the physics in our everyday world.

günlük yaşantınızdaki neredeyse her fiziğe erişmenizi sağlar.

They call me Figaro because I eat so many figs everyday.

Her gün çok fazla incir yediğim için bana Figaro diyorlar.

So I began to wonder how we might change our everyday gatherings

Ben de düşünmeye başladım, nasıl yapsak da günlük toplantılarımızda

In order to make life happy, you must love the everyday trifles.

Hayatı mutlu etmek için gündelik ıvır zıvırı sevmelisin.

- Tell me about your daily life.
- Tell me about your everyday life.

Bana günlük yaşamından bahset.

Memory is such an everyday thing that we almost take it for granted.

Hafıza o kadar olağan bir şey ki neredeyse kıymetini bilmiyoruz.

At the very least, I'd like to be able to have everyday conversations.

En azından günlük konuşmalar yapabilmeyi istiyorum.

My dad doesn't want me driving there everyday, so he's paying my rent.

Babam her gün oraya sürmemi istemiyor, o yüzden kiramı ödüyor.

Vegans do not use animal products, or by-products, in their everyday lives.

Veganlar günlük yaşamlarında, hayvansal ürünler, ya da yan ürünler kullanmazlar.

Global warming. And you, do you have everyday behaviors that you think are dangerous

nedeniyle yok olmaktan korumada önemli bir rol oynayacaktır . Ve siz, gezegen

Because it is politics that has caused this war, making the war our everyday reality.

Savaşı gündelik gerçeklik yaparak, bu savaşa sebep olan politik görüştür.

- We don't need to do this every day.
- We don't need to do that everyday.

Bunu her gün yapmamız gerekmiyor.

Everyday I go to work by car but I'm wondering to rent an apartment close my job.

İşe her gün arabayla gidiyorum fakat işe yakın bir ev kiralamayı düşünüyorum.

You do not have to be an artist in order to see the beauty in everyday things.

Gündelik şeylerde güzelliği görmek için bir sanatçı olmak zorunda değilsiniz.

This is the age of information, and computers are playing an increasingly important role in our everyday life.

Bu bilgi çağıdır, ve bilgisayarlar günlük hayatımızda gittikçe önemli rol oynuyorlar.

For me, that's everyday when I get to go for a run and just let my mind wander.

Ben her gün koşuya çıkıp düşüncelerimi serbest bıraktığımda oluyor.